KÖY ENSTİTÜLÜ AYŞE ÖĞRETMEN…
ÜLKEYİ VE İNSANLARI SEVMEKLE BAŞLAR HERŞEY..
Köy enstitülerinin ilk mezunlarından Ayşe öğretmen ile görüşmek için çok bekledim.Rahatsızdı..Sonra günler hızla geçti.İyileşti…Yaklaşık bir yıldır görüşmeyi planladığım Ayşe öğretmenden haber geldi..Perşembe günü öğle yemeğine bekliyordu beni…. Daveti sevinerek kabul ettiğimi söyleyip telefonu kapattığımda yüreğimin daha hızlı çarptığını fark ettim…Ben O’nu ilk kez karşılaşacağım köy enstitülü bir kadın öğretmen olarak merak ederken , O’da beni merak ediyormuş.Kim bu benimle görüşmek isteyen gazeteci diye…Seksenli yaşların ortalarında , bembeyaz olmuş gür saçları düzgün kesilmiş , bakımlı bir kadındı Ayşe Boztepe ...Beni merak etmişti çünkü O’na merak etmeyi , sormayı , sorgulamayı ve cevapları bulmayı öğretmişlerdi.Beni kapıda oğlu karşıladı.Sonra salona geçtik.Düzgün , temiz ve yaşaması kolay bir ev düzeni vardı.Neyin nerede duracağı incelikle düşünülmüş gibiydi.”Yemek hazır oturalım “dedi.Bu arada beni süzdüğünü ve gerçekte neyi aradığımı anlamaya çalıştığını fark ettim.Çorba , türlü ve çoban salatasından oluşan lezzetli yemekleri yedik.Yemek yerken anlatmaya başladığı hikayesini Çay servisinden önce yarılamıştı neredeyse.Anlaşılan öğretmen olma hikayesini bana anlatabileceğine karar vermişti…Bembeyaz saçları , hayata yeni başlamış kadar canlı bakışları ile düzgün cümlelerle anlatıyordu ilk okul günlerini…
“ Mustafa kemal Atatürk öldüğünde ikinci sınıftaydım.O zamanlar O’nu çok tanımıyorduk.Öğretmenimiz sınıfa her zamankinden geç geldiğinde yüzünden kötü bir şeyler olduğunu anlamıştık.Bize çocuklar size kötü bir haberim var diyerek Atatürk’ün öldüğünü söyledi.Köy enstitüsünde tanıdım O’nu..Atatürk’ü…Bizim için , ülkemiz için yaptıklarını .Bizim için kurduğu devletin okulunda hayata hazırlanmış , Her birimiz yaşadığımız yere öğretmen olarak dönmüştük.. Bütün yoklukların ortasında tam donanımlı , üretken birer birey yetiştirmişti O’nun kurduğu sistem.O bütün kalbimizle sevdiğimiz bir insandı artık.O’nu anlıyor ve O’nun izinden yürümeye ant içiyorduk.Hepimiz böyleydik.Atatürk benim yüreğime öyle işlemiş ki , kimse söküp alamaz O’nu benden.”
HEPİMİZ ÇOK YOKSULDUK..
“Köyümüz çok yoksuldu.Susuz tarlalarda buğday filan yetiştirilirdi.Oraları bilir misiniz bilmem , Demre… Bizim köyümüzde üç tane ağaç vardı.Biri Palmiye , biri kavak üçüncüsünü hatırlamıyorum..Kavak dibi , ağaç dibi denirdi.Her yer kuru ovaydı.Annem çok zeki bir kadındı.Köyde ilk domates patlıcan filan gibi sebzeleri o yetiştirdi.Bilerek filan değil ,ben domatesin sırığa bağlanması gerektiğini Köy enstitüsünde öğrendim..Aslında orada her şeyi öğrettiler bize..”
“ Peki ..en başından başlayayım…Hatırlamaz olur muyum hiç…İlk okul dördüncü sınıftaydım Öğretmenimiz Mustafa öğretmen benimle konuştu.İşte böyle bir okul var gitmek ister misin dedi bana.Küçüğüm daha ,köyümden başka bir yer bilmiyorum.Bana bir soru sorarlar da bilemezsem diye düşündüm..Çocukluk işte..”okulu bitireyim giderim “dedim..Mustafa Celeboğlu..Mustafa öğretmen bunu unutmamış , oysa ben unutmuş gitmiştim.Okulu bitirince “Kızım “dedi bana “ akşam anneni al bize gelin onunla konuşalım”.dedi.Akşam evlerine gittik..Anneme köy enstitüsünü anlattı.Her şeyi devlet karşılayacaktı ama eğer öğrenci başarısız olursa yediği ekmeklerin parasını aileden geri isteyecekti.Şart buydu.Dedim ya annem zeki bir kadındı.Olur niye olmasın dedi.Akşam babasıyla konuşayım biz size haber veririz dedi.öğretmenime..Akşam babam da kabul etti ..Öğretmene sorduk nasıl gideceğiz diye..Yol yok, iz yok..İşte yukarı Beymelekten Finike’ye inersiniz dedi öğretmen.Vapurun gününü zamanını söyledi.Sonra adresi verdi..Aksu öğretmen okulu karanlık sokak Antalya…Verdiği adres buydu..Annem birkaç çamaşırımı hazırladı bir elbise filan.Bavul arandı etraftan.Halamdan bir tahta bavul getirdiler..Ceviz ağacından yapılmış..Kendisi içindekilerden ağır.Babam Bavulu eşeğin bir yanına bağladı ,diğer yanına da saman filan asarız dedi..Aslında bavul olmasa biz eşeksiz filan yürüyerek gideceğiz..İyi de Finike de eşeği kime bırakacağız diye epey düşündü babam.Aklımıza “lokumcu amca” geldi.Parmak gibi şekerli şeyler yapıp satan bir amca vardı lokumcu amca derdik.O Finike’ye yerleşmişti, Suculuk yapıyordu..Eşekleri vardı.babam Eşeğimizi O’na bırakmaya karar verdi.Eşek önde biz arkada yola çıktık.Demre’nin üstünde koca bir dağ vardır.Onu aşarak Finike’ye gidiyordu yol..Yukarı Beymelek’ e kadar çıktık..Akşam orada bir akrabamızın evinde kaldık.Sabah çok erkenden tekrar yola çıktık.Saat 10’00 da Finike’den kalkacak Antalya vapuruna yetişmeliydik.Yetiştikte..Ama Antalya bir türlü gelmek bilmedi.Altı saat mi sürdü sekiz saat mi hatırlamıyorum..Antalya limanına çıktığımız da limanda ki pınardan su dolduran bir adama Aksu öğretmen okulu Karanlık sokak diye sordu babam.Adam eşeği ile su satıyordu.Beni takip edin yukarıda tekrar sorarsınız dedi.Adam önde “suuucuu” diye bağırarak gidiyor eşeğinde tenekelerde sular , biz de arkasından tepenin oraya çıktık..Babam çok yorulduk gel bir çay içelim sonra sorarız dedi.Tepede ki kahveye girdik.Masada otururken yanımıza bir adam geldi.Yabancısınız her halde dedi.Babam evet deyince beni gösterip kim bu dedi.Babam da kızım Aksu Öğretmen okuluna gidecek karanlık sokağı biliyor musun dedi.Adam boş ver okulu filan sen O’nu bana ver ben daha iyi bakarım deyince babam yerinden bir fırladı adamı dövecek , ceketine asıldım zor durdurdum.Çok kızmıştı..Okkalı bir küfür etti adama..Adam kaçtı gitti.Oradakiler bize kulenin dibinde beklememizi Ali amca diye birinin paytonu ile geleceğini söylediler..Gittik bekledik , gerçekten de biraz sonra eski püskü bir payton geldi .Yaşlıca bir adam yavaştan deeh diyor filan..Tamam dedi burada bekleyin işim bitince döneceğim Aksu’ya…Sonra işte tıngır mıngır,, deeh filan Aksu’ya geldik..Babam beni okula götürdü.Müdür karşıladı bizi..Tamam dedi..Büyük ablalar geldiler beni aldılar..Okulun üstünde tepede taş binaya götürdüler.Kızlar yurdu orasıydı.Terzihane filan hep oradaydı.Okula başlamam böyle oldu işte..”
GÖMLEK DİKİŞİNDE DE BİRİNCİYDİM..
“ Okulu çok sevdim..Çok çalışırdım..Derslerimin hepsi çok iyiydi..Toplum bilim , jeoloji , zooteknik, psikoloji , pedagoji her şeyi gördük..Kitaplarımız çok kalındı…İki cilt kalın kalın ders kitapları okurduk..Bir hafta ders, bir hafta işlik…Hepimiz tulum giyerdik.Önde iki kocaman cebi olan tulumlar..Kumaş Ankara’dan gelirdi biz dikerdik.Her şeyimizi kendimiz yapardık.Ben günde 25 gömlek dikerdim..Erkek öğrencilerin gömleklerini de biz dikerdik.Antalya Kız enstitüsünün perdelerini ben dokudum.Dedim ya derslerim de çok iyiydi.Müdür beni çağırdı , Ankara’ya Yüksek Teknik Meslek Okuluna sınavsız girebileceğimi söyledi ama ben istemedim.Okulu ve bize öğretilenleri seviyordum..Ankara benim için çok uzaktı..Okulda kaldım..Bütün çocuk hastalıklarını , bütün hayvan hastalıklarını ve tedavilerini öğrendik.Hatta bir öğretmen tayin olduğu köyde ayağında ki bir türlü iyileşmeyen yarayı gösteren köylünün yarasına tentürdiyot sürüp iyileştirince köyün doktoru da O olmuş diye anlatırlardı bize.Öyleydi de..Ben mezun olunca……”
ON ALTI KIZDAN SADECE İKİSİ …
“ Değil tabii..hiç te öyle kolay mezun olunmuyordu..benim dönemimde 16 kız öğrenci vardı sadece 2 kişi mezun olduk..Erkeklerden de 14 kişi mezun oldu..Diğerleri bütünlemeye kalmıştı.Müdürümüz bizi karşısına dizdi..Mezun olduğumuzu artık öğretmen olduğumuzu söyleyerek nerede çalışmak istediğimizi sordu…Hepimiz yaşadığımız yerden başka yer bilmiyorduk..Ben Demre dedim..Diğer kız Muğla’dan gelmişti O’da Muğla dedi..Tamam dedi müdür..Vapur zamanı bizi Antalya’ya getirip vapura bindirdiler..Haziran ayıydı..Ekim ayında Demre ilk okulundan çağırdılar..Görev emrim gelmişti..O yıl dördüncü sınıfları eğittim..Sonra hep birinci sınıfları verdiler bana..Birinci sınıfları okutmak eğitimin en zor görevidir.On bir yıl Demre ilk okulunda birinci sınıfları okuttum..Yol yoktu..Araba yoktu..Çocuklar çevre köylerden gelirdi.Ayakkabıları yoktu..Üstleri başları eskiydi.Çoğu zaman sırılsıklam gelirlerdi okula..Bir tane soba vardı okulda..Etrafında toplanır kururlardı..Ne kalemleri vardı ne defterleri…Bir kurşun kalemi ortadan kırıp iki kalem yapardım..Bütün gece oturur kartonlara okuma fişleri yazardım..Zarflardım Çocuklara verirdim..İki gün sonra kaybederler yırtılır hadi yine yazardım..Harita filan yoktu..Kocaman bir karton buldum Harita çizdim üzerine..İl haritasını da başka bir kartona..Bize her şeyi yapabileceğimiz öğretilmişti..Yaptık ta…Ben İpek böceği yetiştirdim.Kozasını eğirdim.Dokudum ve kendime çeyizlik diktim..Okulda iki kız öğrenciye bir inek vermişlerdi..İneğin sütünü sağıp mutfağa teslim ederdik.Ben yapamazdım..Hep diğer arkadaşım sağdı İneği..İşte bir bunu yapamadım..Diğer her şeyi yaptım..Cumartesileri eğlence günümüzdü..Pazar günü çevre gezisine çıkardık.Herkes bir taş seçer okula getirirdik..Her şeyi hep beraber yapardık çok disiplin vardı..Her kes kaldırabileceği büyüklükte bir taş seçer okula dönerdik.Erkekler o taşlarla okula ek binalar yapardı..Kadın öğretmenler bizimle kalırdı.Hepimizi yatırır sonra kendi odalarına giderlerdi.Hepimiz kardeş ve arkadaştık..Hiç bir sıkıntı hiçbir sorun yaşamadık..Her şey çok düzgün ve disiplinli bir şekilde yapılırdı.Bize öğretilen şuydu ; Çocukları sevmeden öğretmenlik yapılmaz..Sevgi bütün çocukların ihtiyaç duyduğu ilk şeydir.Sevgi gösterdiğin çocuk başarılı olur..”
NİYE KAPATTILAR ANLAMADIM..
Şimdi ki öğretmenlere bir şey diyemiyorum..Demeyeyim de zaten..Zaman çok değişti.Her şey çok farklı..Ama çocukların sevgiye olan ihtiyaçları değişmedi..Bütün çocukların sevilmeye ,sevgiye ihtiyacı var..Bunu unutmasınlar yeter..”
Ayşe öğretmen durup bana baktı ve “işte böyle” dedi.O her şeyi yapabilen güçlü karakterinin alçak gönüllülüğünde “ işte böyle” dedi..
Şimdi ki öğretmenlerin işi , sanki daha zormuş gibiydi..Her şey vardı…Okul ve eğitim için gereken her şey vardı…Ama işleri , hiçbir şeyleri olmayan , yürekleri ülke ve insan sevgisi ile dolu Ayşe öğretmenlerden daha zordu..
Kalemini ikiye bölerek paylaşan , ekmeğini , bilgisini en önemlisi sevgisini paylaşmayı bilen Ayşe öğretmenler için her şey şimdikinden çok daha kolaydı..
“Neden kapattılar Köy enstitülerini hiç anlamadım” dedi çıkarken….
Neden kapattıklarını hiç anlamadım…
Cevabı içinde olan bu cümle O’nu ve onun gibileri de , birilerinin Köy enstitülerini neden kapattıklarını da açıklıyordu aslında…
Başım önümde yürüdüm bir süre…
Sanki Köy enstitülerini kapatan benmişim gibi bir suçluluk duygusu vardı içimde…
Ama biliyorum ki Ayşe öğretmenler hep var..Hepte olacak…
Birileri istemese de …Birileri okulları kapatsa da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder