8 Kasım 2013 Cuma

HEP YANIMIZDA OL

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN ELİMİZİ BIRAKMA. Bir insanı sevmek çok kolaydır.. Konuşarak , bakışarak,birlikte bir şeyleri paylaşarak anlaşır ve onu seversiniz. Bir insanı ,O sizi sevdiği için , size kendinden bir şeyler verdiği için ,sizinle bir şeyleri paylaştığı için seversiniz.. Bu sevgi bir gün biter.. Sizi eskisi kadar sevmiyordur,biter.. Size artık bir şeyler vermiyordur, biter.. Sizinle paylaşmıyordur,biter.. İyi de hayatınızda hiç görmediğiniz , yaşadıklarını paylaşmadığınız bir insanı nasıl seversiniz.? Size kendisinden bir şeyler verdiği ,size hayatınız kadar değerli olan bir çok şey verdiği için olabilir mi? Hayatını sizin için yaşamış biri.. Kendi hayatını ,siz daha iyi bir hayat yaşayın diye yaşamış biri. Bütün yaptıkları ,başardıkları kendisinden sonra yaşayacaklar için olan biri.. Size sararmış fotoğraflarından şimşek şimşek bakan biri.. Size hayatın her anında yaşadıklarınızla dokunan biri.. Her şeyini , hayatını sizinle paylaşan biri.. Boşuna direnmeyin.. İsteseniz de sevmemezlik edemezsiniz.. Zaten O sizin sevginizi istemeden ,bunu beklemeden yaşamış ve yapmak istediklerini başarmış biri.. Üstelik başardıklarının hepsi de sizin için .. Bunu bilmek, Onu sevmek için yeterli.. Yaşayınca böyle yaşamalı insan. Başarınca böylesini başarmalı.. Sabahlara dek uyumadan... Ölünceye dek çalışarak... Böyle ölmeli insan... İnsan böyle yaşayınca ölümsüzleşir çünkü... Seni çok seviyoruz Mustafa Kemal.... Seni her zamankinden daha çok anlıyoruz.. Yaptıklarının ,yaşadığın hayatın tamamının bizim için olduğunu biliyoruz... Seni çok seviyoruz... Bizebaktığında titriyor yüreğimiz.. Konuştuğunda sevgiyle doluyoruz..Gurur duyuyoruz kendimizden.. Bize dokunduğunda şimşekler çakıyor gözlerimizde.. Bırakma elimizi...

7 Kasım 2013 Perşembe

HAYATINIZ ÖNEMLİ...

HAYAT ÖNEMLİDİR. Hayatı ve hayatınızı önemsemezseniz ölürsünüz.. Ne diyordu komutan askerlerine “uyursanız ölürsünüz!”... Hayat ve ölüm işte bu kadar iç içe... Neyi önemsediğiniz ,neyi seçtiğiniz işte bu kadar keskin bir bıçak sırtı.. Biliyorum bu yazıyı okuyanların seçimi hayattan yana.. Biliyorum bu yazıyı okuyanların da derdi bu yazdıklarım... Üstelik bu derdin sorumlusu da siz değilsiniz.. Kötü kokulu bol dumanlı bir çuval kömürü, Tatsız tuzsuz makarna paketlerini, Kurtlu pirinç ve bulguru önemseyenlerin yarattıkları bir dert bu.. Üstelik bu dert artık sınırlarımızı aşan büyüklükte.. Giderek daha da büyüyor.. Kötü huylu bir ur gibi.. Büyümesi ve yayılması engellenemeyen kötücül bir kanser hücresi gibi.. Bir kanser sorunu bu.. Hepimiz denizin altından yürüyen Türk seçmenlerine bakıp gülerken ,imzalanan yeni bir sözleşme bu.. Sinopta ki Ruslarla imzalanmıştı..Akkuyu da ki Japonların oldu.. Marmaray projesinin nasıl çalıştığını görüp ,yer altında yürüyen insanlara gülüyoruz. Çünkü yaşıyoruz.. Sorunun dışında bir yaşam alanı var çünkü.. Nefes alabiliyoruz.. Gülebiliyoruz... Pek ya Nükleer güç... Radyasyonun karşısınında da gülebilecekmiyiz..? Ölümcül rüzgarları içimize çekerken yok olan doğanın fotoğrafını çekebilecekmiyiz..? Referansları bilim olmayan insanların yönettiği nükleer enerji santralinin nasıl bir felaket olacağını lütfen düşünün.. Komik mi? Çernobil felaketi kimin teknolojisiydi? Rusların... Sinop? Rusların... Fukuşima felaketi hangi teknolojinin sorunu? Japonların... Akkuyu? Japonların... 2011 de patlayan santral bütün japonya ve kocaman pasifik okyanusunu kirletti.. Hala kirletiyor.. Sızıntı hala durdurulamadı.. Bu gün...Evet bu gün itibarı ile ölçülen radyasyon değerleri Kaliforniya kıyılarında hayatı tehdit ediyor.. Okyanusta ki bütün canlılar kirlendi.. Hayat radyasyon kirine bulandı.. Marmarayı yürüyerek, fotoğraflar çekerek denizin altından geçebilirsiniz.. Ama radyasyon ,kolkola girip resim çektireceğiniz bir şey değil.. Uyursanız ....Öleceksiniz....