8 Mayıs 2009 Cuma

ANTALYA'YI TANIMADAN YAŞAMAK

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


TARİH KONUŞUYORUZ


Gazetedeyiz...Derya hanım, mimar Cemil bey,mimar Metin bey sonra bize Hüseyin Cimrin de katılıyor.
Heyecanla ve ilgiyle Cemil sönmez'in anlattıklarını hadi söyleyeyim biraz da hayretle dinliyoruz.
Antalya'yı konuşuyoruz.
Onlar iki mimar dost Antalya'da neler var yaşayarak, görerek, çizerek, yazarak geleceğe bırakmak istiyorlar.Biz biraz da şaşkın bir şekilde hızla akıp giden yüzyılları ve eserlerini algılamaya çalışıyoruz.

Ama olmaz ki diyorum.Böyle anlatılınca geleceğe birşey kalmıyor ki..
Canım nutuk çakmiyoruz burada diyor Mimar Cemil bey...Yazıyoruz bunları ikinci kitabım da var bunlar.
Evet de ben daha birinciye ulaşamadım....
Mimarlar Odası başkanına söyleyeceksin onu diyor...
İnan olsun aradım Mimar Osman beyi ama bana dönemedi...İsteyemedim O kitabı kendisinden.
Sur önünü konuşuyoruz.
Sur arkasını...Sur üstünü....Karanlık sokağı...surları yeraltından denize bağlayan gizli geçitleri...
Ben bu Antalya da mı yaşıyorum dedirten kısa ama dopdolu bir sohbet...
İsimler akıyor arada...
Mescitler...medreseler...camiler...tonozların arasından tanıdık tanımadık isimler çıkıyor...
Leyla Yılmaz bunlardan birisi...Pehlivanidis en çok O konuşuluyor...
Leyla Yılmaz 16.yüzyıla kadar Antalya'da ki selçuklu eserlerini araştırmış...
İnternetten buluyorum hemen.
Günümüze kalan eserler diye sıralamış....Günümüze kalamayanlar diye sıralamış.
Umurumuzda mı sanki...?
Günümüze kalamamış mış lar mış.....
Bakarmısınız kelimenin güzelliğine....
Aslında biz onları çok istemişiz ama olmamış .Onlar kalamamışlar.
İşte kalanlar....Hadi okuyun...Onları , hiç olmazsa bu küçücük köşede tanıyın.
Bir gün karşınıza çıkarlarsa aaaaa dersiniz...seni tanıyorum...
1. YİVLİ MİNARE CAMİSİ
2. AHİ YUSUF CAMİSİ
3. AHİ KIZI MESCİDİ
4. MAKBULE KARA MOLLA MESCİDİ .
5. BALİ BEY CAMİSİ
6. MURAT PAŞA CAMİSİ
7. KESİK MİNARE CAMİSİ
8. ŞEYH ŞÜCA TÜRBESİ
9. AHİ YUSUF TÜRBESİ
10. ZİNCİRKIRAN MEHMET BEY TÜRBESİ
11. AHİ KIZI TÜRBESİ
12. NİGÂR HATUN TÜRBESİ
13. İMARET MEDRESESİ
14. ATABEY ARMAĞAN MEDRESESİ
15. KARATAY MEDRESESİ
16. YİVLİ MİNARE HAMAMI
17. BALIK PAZARI HAMAMI
18. NAZIR HAMAMI
19. CUMHURİYET HAMAMI
20. MEVLEVİHÂNE
21. YİVLİ MİNARE
22. ANONİM BİNA

7 Mayıs 2009 Perşembe

ŞİMDİ ÇALIŞMA ZAMANI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



ARTIK ÇALIŞMA ZAMANI


Akdeniz Üniversitesi , şirin Antalya'nın batı yakasında geniş bir arazi üzerine kurulu güzel bir Üniversitedir.
Kuruluşundan başlayarak güçlü Rektörler tarafından yönetilmiş,rektörlerin hepsi Antalya'nın önemli isimleri olarak hem üniversiteye hemde Antalya'ya değer katmışlardır.
Özellikle Tıp Fakültesi Ülkemizin başarılı ve önemli eğitim kurumu olmasının yanı sıra hastane olarak ta saygın bir yere sahiptir.
Doğru bir yerleşke planlaması,hızlı ve kaliteli inşaatlar ile üretilen Üniversite sadece Antalya da yaşayanlara değil kendisine ulaşan herkese sağlık ve gönenç vermektedir.
Kentin Batı yakasında bulunan bu kurumu yöneten ismin Antalyalılar tarafından fark edilmemesi ve görünen başarısının ödüllendirilmemesi düşünülemezdi.
Ünversitesi tarafından birinci sırada tekrar seçilen YÖK tarafından birinci sırada Köşke önerilen Mustafa Akaydın'ın şimdi Antalya Büyükşehir belediye başkanı olması biraz da Cumhurbaşkanı yüzünden.
Artık gerilerde kalan bu başarı hikayesinin yeni başarılarla taçlandırılması için Antalyalılar kendisine çok önemli bir fırsat verdi.
Mustafa Akaydın artık Antalyanın belediye başkanı....
Şehrin batı yakasında ki başarılarının kentin tamamında yaşanması için O artık şehrin merkezine taşınmıştır.
Antalyalılar tarafından taşınmıştır.
Kendisinin bu şehre yeni gelmiş gibi yapmasının hiçbir anlaşılır yanı yoktur.
Kaldı ki sadece yapacağım dediklerini yapsa yeter.
Oysa diğerleri gibi - umarım şimdilik - "mış gibi" yapıyor.
Gazetelerde sadece kendisini ziyaret edenleri ve kendisine plaket verenleri görüyoruz.
Üstelik bu haberler bir işmiş gibi veriliyor.
Belediye tarafından hazırlanan ve servisi yapılan bu haberler Mustafa Akaydın'ın hergün biraz daha hızlı eskimesinden başka bir işe yaramıyor.
Bir heyeti kabul etmek te O heyetin kendisine plaket,çiçek şu , bu vermesi de iş değildir.
İşi aksatan ve artık kabak tadı veren kötü bir süreçtir.
Kimseyi kırmadan incitmeden bu kabulleri akşam mesai saati sonrasına kaydırmak ve insanlara çalışmak istiyorum mesajı vermek Akaydın için zor olmasa gerek.
Kaldı ki kendisini seçen yüzbinlerce insan kendisinden bunu bekliyor.
Çalışmak isteyen kadroların da istediği bu olmalı.
Bu başlangıç temposu hiç iyiye alamet değil.
Yapılacak onca iş varken , düzeltilecek bir yığın yanlışlık dururken , en önemlisi kendisinden beklentiler bu kadar fazlayken harcanacak bir dakika bile kabul edilemez.

Yakın çalışma arkadaşlarının dışında çalışma ekiplerinin oluşturulması , projelerin hazırlanması ve en güzel kısmı olan Antalyalılar ile birlikte Antalya'ya hizmet etmenin zamanı geldi.
Çalışma zamanı geldi.
Hocam zil çaldı....
Artık çalışma zamanı.....

6 Mayıs 2009 Çarşamba

KÖŞE YAZILARI

ANTALYAYI ANLAMAK (11)
 
ANTİK KENTİN BU GÜNÜ
İçinde olupta anlamadığımız şey midir hayat?
"Derya içre olupta deryayı bilmeyen balıklar gibimiyiz" hepimiz?
İçinde yaşadığımız anın değerini,yaşıyor olmanın,seviyor olmanın,biliyor olmanın güzelliğini biliyormuyuz?
Galiba bilmiyoruz.
Sağa sola koşuşturup duruyoruz..
En çok izliyor ve ,
Sağa sola tepkiler veriyoruz.
Edilgen bir hayatın kimliksiz karakterleri gibi.
Akıp giden zamanın farkında olmayan tortusu.
Bitip yiten bir hayatın baş aktörü.
Bu mudur?
Hayat bu mudur?
Yoksa gerçekten hayat bu mudur?
Gerçekten sorulan bir soru olsa hemen yanıt vereceğim ama bu soru bile sorulmadan havada duruyor sanki.
Ne hayatı sorguluyoruz,nede gerçekten yaşıyoruz.
Yuvarlanıp gitmek deyimi bu günün hayat anlayışını geçmişe göre daha çok yansıtıyor.
Yuvarlanıp gidiyoruz.
Debelenip duruyoruz.
Arkamızda bıraktığımız iz işte bu.
Yuvarlanıp giden bir insanın şekilsiz izleri.
Üstelik bu gün toplum olarak ' topluca yuvarlanıp' şekilsiz izler bırakıyoruz.
İşte şimdi sıkı durun.
Yuvarlanmayı bırakın ve yere sıkı basın.
Sizi sarsacak bir gerçeği hatırlatacağım size.
Arkanızda bıraktığınız bu şekilsiz izler , arkanızdan gelen çocuklarınızın ders çıkarıp kendi izlerini bırakmak için takip edecekleri işaret fişekleri.
Yerlerde bir takım anlamsız yuvarlanma izleri.
Ardıllarımızın izleyecği yol bu mu olmalı.?
Sizi anarken yerdeki şekilsiz yuvarlanma izlerini mi hatırlamalılar.
Bunu mu takip etmeliler.?
Evet bu soru soruldu.?
Ben sordum.
Size sordum.
Yanıtını filan da istemiyorum.
Çünkü ben doğru yanıtı biliyorum.
Çünkü ben Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden yürüyorum.
Çünkü ben ardımda derin ,açık ve anlaşılır izler bırakıyorum.
Çünkü ben Çağımı yaşıyorum.
Yani ben çağdaş bir insanım.
Çağdaş düşünceyi ve Çağdaş hayatı destekliyorum.
 

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
ANTALYAYI ANLAMAK (12)
 
 
SEÇİLDİM - ATANDIM
 
Hatırlayın lütfen.Bir önce ki köşe yazımda Belediye Başkanlarının ısınmasını beklemenin olası zararlı etkilerinden
Söz ederek, mevcut kadrolar ile yeni ekibin birlikte çalışmalarının önemi üzerine bir cümle kurmuştum.
3. kez seçilen başkanlar için bile yeni oluşan Belediye meclisleri açısından çok önemli olan bu konuyu bu kez biraz daha farklı bir açıdan tartışacağım.
KÜRESEL SERMAYENİN BÜROKRATI
Haklısınız bu tanımı ilk kez duyuyorsunuz.
Benim tartışmak istediğim konu da bu.
Bürokrasi ; mevcut devlet sisteminin belirlediği koşullara uygun insanların görev tanımı belirlenmiş statülere atanması ile oluşur.
Demokratik sistemlerde bu yapı devlet sisteminin devamlılığını sağlar.
Seçilen yönetim mekanizması ve seçilen karar organı üyelerinin mevcut devlet sistemine uyumunu ve sistemin
sürekliliğini sağlarlar.
Yani Bürokratlar Ulusal Devletin görev insanlarıdır.Görev tanımları da yine yasalarla belirlenmiştir.
Kendi içimde uzun süredir tartışıyorum.
Ulus devlet bürokratları nasıl olur da küresel sermayenin bürokratı olur diye.
Ama oldu...
Galiba önce sermayenin bürokratı olundu...Bu değişimin öncüsü Turgut Özal'dı.
"Benim memurum işini bilir "öz deyişi ile tanımladığı sermayenin bürokratı , güç dengesi değişince, yani sermaye
el değiştirince küresel sermayenin bürokratı oldu.
İşte yönümüzü , kimliğimizi , geleceğimizi kaybettiğimiz süreç böyle işledi.
Seçilmişlerin tercihi doğrultusunda yaşanan bu dönüşüm akademisyenlerimiz tarafından çok iyi tahlil edilmeli.
Demokrasinin , kendisine yönelik tehditlere direnci konusu bence günümüzün akademik tartışmalarının da özünü
oluşturmalı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,son seçiminde tüm küresel güçlere karşın Ulusal yapıyı tercih etti.
Sadece Kuzey Kıbrıs halkı değil Antalya halkı da seçiminde Ulusal güçleri tercih etti.
Ulusal kimliğimizi ve gücümüzü önemsediğimizi ,ulusal değerlerimize sahip çıktığımızı açıkça ifade ettik.
Merkezi idareye karşın yaptık bu tercihi.
Bu kadar güçlü ve kararlı bir duruştu bu.
Bazıları işte bu yüzden çok üzüldü ve çok kızdı.
Ama bu günün sorunu bu değil.
Bu günün ve bizim sorunumuz , küresel ekonomik düzene uyan bürokrasiyi derhal ulusal çizgiye çekmek.
Yapılacak en küçük iş için bile küresel sermayeye borçlanan bir yapının yüzünü yeniden ulusal çizgiye döndürmek.
Borçlanmayı iş olarak gören bu anlayışı -derhal ve kesinlikle- üretmek zorunda olduğumuz gerçeği ile buluşturmak. Üstelik "üretme işini" kendimizin yapmamız gerektini yeniden anlamasını sağlamak.
Yaparsa hoca yapar dediğimiz yoksa tam da bu mu?



ANTALYAYI ANLAMAK (13)


ENERJİ - KÜLTÜR-SANAT VE SPOR
Biz gazetecilerin üstesinden gelmemiz gereken çok sayıda baskıdan birisi de aynı konuyu defalarca
ve farklı dillerde yazmak zorunda oluşumuz.
Kenti yönetmeye talip olanların seçildikten sonra görme, duyma,okuma ve okuduğunu anlama konusunda
isteksizlik göstermeleri "vukatı adiyedendir"
Yani bu böyledir ve böyledir diye seçimi kaybetmeleri sözkonusu da değildir.
Dolayısı ile bu giriş tamamen günümüzden ve meclislerimizden uzaktır.
Sadece biz gazetecilerin böyle hissetmeleri ile ilgilidir.
21.yüzyıl kendi meteorolojik,jeopolitik ve demografik özellikleri ile algılanmazsa pek öyle yaşamak isteyeceğiniz bir yüzyıl olmayabilir.
Bunun sorumlusu da hiç kuşkusuz yerel ve merkezi hatta küresel yönetim aktörleri olacak.
Ama inanın bana 21. yüzyılı yaşamak çok güzel olabilir.
Kötü yöneticilerin elinde "lale devri " bile bir felakete dönüşmüştü.
Kaldı ki 21. yüzyıl dehşetli bir hızla geldi ve gelirken müthiş yenilikler getirdi.
İnsan bu güne dek kendini hiç bu kadar muktedir hissetmemişti.
20 yüzyıl ,insan uygarlığının bu Dünyanın sonunu getirecek iş ve işlemleri ile dolu olarak algılanırken 21. yüzyıl insanı bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelebilecekmiş gibi hissediyor.
Herşey bu kadar hızlı değişti.
Ama bu değişimin de hayatın kendisinin de ENERJİYE gereksinimi var.
Enerjisi olmayan bir yüzyıl yaşanılası olmadığı gibi yaşanamaz da zaten.
Hele başkasının ürettiği enerjinin kırıntıları ile sürünerek yaşanılan bir yüzyılın insanı olmayı hiç istemem.
Enerji konusu artık sadece merkezi yönetimin sorunu olarak algılanmamalı.
Çünkü öyle değil.
21. yüzyıl teknolojisi enerji yatırımı ve üretiminin artık yerel ölçeklerde de yapılabileceği biryığın imkan sundu bize.
Fosil yakıt çözümleri 20. yüzyıl ile birlikte geride kalırken,(kömürün nasılda ayağa düştüğünü biliyorsunuz)
Petrol hakkında da söylenmedik kötü söz ve dökülmedik kan neredeyse kalmadı.(" Irak kanlısı" umarım sonuncusu olur.)
Şimdi konunun tekrar yazımına geldik.
Antalya su , güneş , rüzgar ve dalga enerjisi üretmek için vizyon projesini yapmalı ve bu 5 yıllık dönemde üretime geçmeli.
Kent Konseyi bu konuda insiyatifi ele almalı.
Gündem 21. çalışma guruplarına "ENERJİ" gurubu eklenmeli ve 20.yüzyılda alternatif denilen, 21. yüzyılın ise esas enerji kaynakları olan teknolojiler üzerinde derhal çalışmaya başlamalı.
Enerji konusunu çözemeyen bir yönetim hiç bir konuda başarılı olabileceğini düşünmemeli.
PORTAKAL ÇİÇEĞİ KÜLTÜRÜ
Antalya Enerji politikaları gibi 2500 yıllık kültürünü de yeniden üretebilir olmalı.
Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı bunun için kuruldu.
"Portakal çiçeği kültürü" üretkenliği ve yeniden var olmayı ifade etsin.
Antalyanın geçmişi ile tanışıp geleceğe doğru ilerlemesini sağlasın.
Kültür - sanat ve enerji üreten bir kent olarak Dünyanın en önemli Turizm merkezi olabiliriz.
Bunun için ayrıca birşeyler yapmamıza gerek yok.Muhteşem bir doğa,yaşanılası bir iklim ve su kaynaklarımız var.
2010 yılının spor aktörü olan kentimizin amatör spor politikalarını belirleyelim ve Dünya spor organizasyonunu herkesin yaşamak isteyeceği bir şölene çevirelim.
Böyle bir organizasyonun parçası olmak insan hayatında bir kez bile olmayabilir.
Biz Dünya Basketbol Şampiyonasına ev sahipliği yapacağız.
Bırakın spor planlamasını henüz salonumuzu bile yapmadık.
Kent olarak ta Antalyalılar olarak ta bu organizasyona hazır değiliz.
Sadece geleceğimizi planlamaya ama bunu birlikte yapmaya ihtiyacımız var.
Bence baş aktör KENT KONSEYİ....
Kendileri ve diğerleri ile çekişen yöneticilerin bu kente olan borçlarını ödemeleri mümkün değil.
Umarım bu konuyu bir kez daha yazmam gerekmez.
Tembelliğimden değil, Antalyanın zaman kaybetmesini istemediğimden.
Hadi artık yapacak birşeyi olanlar ile görevlerini yapmak zorunda olanlar bir araya gelelim.
Şehrimiz için, geleceğimiz için birlikte üretmeyi başaralım...


ANTALYAYI ANLAMAK (14)
 
 
İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN ŞEHİR
Arada sırada da olsa sizde böyle düşünürmüsünüz bilmem.Her kentin kendine özgü güzellikleri olduğu
gibi , çirkinlikleri de vardır.
Hadi adını doğru koyalım.
Her kentin güzelliklerinin yanı sıra onu bir dönem de olsa yönetenlerin yaptığı çirkinlikleri de vardır.
Biz buna yönetim çirkinlikleri diyelim.
Saat kulesi....
Karaalioğlu parkı...
Atatürk parkı...
Varyant...
Falez parkları...
Hemen tepki göstermeyin...Bunlar Yönetimsel güzellikler.
Her yönetici kötü iş yapmaz zaten...İsimleri ile de şükranla anılırlar.
Örneğin Falez bandını 60 metreye çıkaran Hasan Subaşı...
Dönerciler çarşısı ve Nürnberg tramvayı....
Evet hem iyi hemde iyi niyetle kötü işler yapan başkanlarımız da var.
Artık içinden Tramvay geçen şehrin hikayesini anlatabilirim.
Şehrin neredeyse tamamı kendisine "dur" "yapma" derken kenti kuzeyden güneye caart diye yarıp geçen
belediye başkanı daha önce de hiç kimse ağzını dahi açamadan seçilir seçilmez şehri doğudan batıya ikiye bölmüştü.
Lastik tekerlekliler saatte 80 kilometre hızla doğu-batı aksında vızırdarken Antalyalı şehir içinde ölümlü trafik kazaları ile tanıştı.
Menderes Türel döneminde yapılan battı-çıktılarda kaç antalyalı öldü hatırlıyormusunuz?
İnsana değil de lastik tekerleklilere geçiş hakkı veren bu hattın üstüne,evet resmen üstüne demir tekerlekliyi oturttu.
Hiç bir bilimsel dayanağı olmayan bu bakış çok tehlikeli oyuncakları şehrin içerisine soktu.
Üstelik aynı yolda hem lastik hemde demir tekerlek gidiyor.
Birbirini kesiyor,yanyana gidiyor ve insanların yaşayabilecekleri bir alan bırakmıyor.
Akıl almaz bir çirkinlik ve kentin 50 yılda oluşturduğu dokuları birkaç ayda yok ediş.
Yapılan bu işin en çirkin yanı devasa demir tekerleklinin işlevsiz kaldığı bir hatta lastik tekerleklilerle birlikte çalıştırmayı düşünmek olmalı.
Kesişme noktaları insanların oarada olmamalarını gerektirecek kadar tehlikeli.
Çok kaza olacağını söylemek için sistemin çalışmasını beklemek gerekmiyor.
Siz demir tekerlekli neden çalışmıyor diye soruyormusunuz.
Hayır...
Gerek yok çünkü...
Aynı hatta daracık yollarda lastik tekerlekli çalışıyor.
Metro yer altından gidecek bu çirkinlik bu dehşetli yok ediş yaşanmayacaktı.Ancak maliyeti çok pahallı ve işletme açısından verimli olmadığı için O da doğru değildi.
Eskişehir örneği Antalya için en doğru çözümdü.
Lastik tekerlekli ulaşım dışarı çıkacak,hafif raylı sistem şehrin içini dolaşacaktı.
İmalatı Eskişehir cer atölyelerinde yapılacak ucuz ve bizim olacaktı.
Menderes Türel Antalya ya önümüzde ki 20 yıl için baş ağrıtıcı olacak bir eser bıraktı.
Bir de Demirciler çarşısı....
Dev stadyum çukuru.
Olmazsa olmaz denilen 300 metrelik alışveriş merkezi.
Eski otogarın yerine yapılan alışveriş merkezi bomboş dururken doğugarajına kazılan çukur.
Antalya bütün bunları hak edecek ne yaptı ...
Menderes Türel bir çalışma dönemine bu kadar yanlış işi sığdırabildiği için başarılı olmalı.

ANTALYAYI ANLAMAK (15)
SİZİN İÇİNİZDEN NE GEÇİYOR ?
Şehrin içinden tramvay geçirdiler.Nürnberg tramvayı...çiling çulung diyor , tıngır mıngır geçiyor.
Sonra şehir hayatı hızı ile ölçtüğünüzde "bir anda" lastik tekerlekli canavarlara saatte 80 kilometre hız yapın
dedikleri delikleri açtılar.
Ölüme koşan vızıltılarla geçtiler şehrin içinden.
Sonra İspanyol tramvayı çıktı ortaya.
Kuzeyden güneye yırttı attı şehri.
Henüz sesini duyamadık..Hareket edemeyen bir ağırlıkla şehrin üzerine çöktü.
Parça parça bir şehrin parçalanmış insanlarıyız artık.
Konyaaltı ile Larayı birleştirelim , havalimanını şehre bağlayalım diye çıkmıştık yola.
Kuzey antalyalı - güney antalyalı olduk. Doğu antalyada doğup batısını görememiş kuşaklar yetiştirdik.
Avuç içi kadar bir şehri nasıl böyle kısa bir sürede paramparça ettik?
Üstelik her bir büyük yatırım için bu kentin gönüllüleri düşüncelerini açıkladılar.
Kimi yapmayın dedi , kimi yaparsanız böyle olur dedi.
Duymadılar...Dinlemediler...
Muhtemelen bu günde duymuyorlar , dinlemiyorlar...
Dünya yılı ile ölçülen bir zaman kavramına oturttuğumuz insan ömrümüz var.
Aynı zaman kavramında algıladığımız şehirlerin de ömrü var.
Bir şehrin ömrü , insan ömrü ile ölçüldüğünde 100 lerce insan kuşağı ile anlatılabilir.
Bir insanın 5 yıllık hizmet süresinde yapacağı işleri bir şehrin kabul etmesi için yapılacak işin yıllarca konuşulmuş , planlanmış ve üzerinde anlaşılmış olması gerekir.
20 yıl oldu bu şehir "dönerciler çarşısını" kabul ettimi?
Nürnberg tramvayı hala bir şehir oyuncağı.
Battı çıktılar şehri ikiye ayırdı ve birleştirmek için çok daha büyük köprüler ve yeni ulaşım aksları yapmak zorundayız
İspanyol tramvayı mevcut hattında taşıyacak insan bulacak mı ? sorusu henüz yanıtlanmadı.
20 insan yılı sonra belki...
50 insan yılında oluşan şehir dokusunu yok etti.Kendi dokusunu da en iyimser bakışla 20 yılda oluşturacak.
Sizi bilmem ama benim içimde sıkıntılı bir tramvay patinaj yapıyor.
Beni ve içinde yaşadığım şehri hiçbir yere götüremeyen bir boşuna çaba.
Canım sıkılıyor.
Küçük bir gazete haberi.
Güzel ülkemin güzel şehirlerinde bir günde 9 insan kendi canına kıymış.
Düşlediğimiz ve istediğimiz bence bu değildi.
Yönetim kararları insanları mutlu etmek için alınmalı.
Huzurlu ve güvenli yarınlar planlayan yöneticilerimiz olmalı.
Hadi vaz geçtim...Hiç olmazsa Antalya'nın yöneticileri böyle olmalı.





DEMOKRAT ANTALYA


Artık derin bir nefes alıp daha serin kanlı düşünmenin ve demokrasinin ne olduğu konusunda ahkam kesmeden sadece samimi olmanın zamanı.

Herkes için bu böyle.

Bu gün sizinle 7 milyar liranın nereye yattığını ,y da 28 kez kimin kimi onurlandırdığı konularını tartışmayacağım. Bunlar sonranın konuları ve inanın bana daha çok konuşulacak.

Demokrasinin beşiği ,demokrasinin kalesi ve demokrat olma konularında hiç de geride durmadığımızı,

Özgürlüğümüzün değerini bildiğimizi,

Siyasi kararlarımızı özgür ve bağımsız karakterimizle verebileceğimizi görmüş ve göstermiş olmanın derin rahatlığı içerisindeyken,

Sadece bir tek şey söyleyeceğim.

Sayın Mustafa Akaydın kuracağı kadroyu çok dikkatli seçmeli.

Sakın ola ki biliyorum ve evet zaten öyle yapacağım demeden , ( çünkü eminim ki zaten böyle düşünüyor.) her ismin üzerinden en az iki kez geçmeden karar vermesin.

Aklımdan geçen başlığı yazımın sonunda söyleyeceğim.

Çünkü bu duyguyu içimde taşıyamam.

Başbakan gibi.

O nasıl her şeyi söylüyor.

Bende bu duygumu sizinle paylaşmalıyım.



Ne İzmir gavur….

Ne de Antalya NANKÖR……



Sadece özgür ve bağımsız bir karaktere sahip….

Yeni dönem herkese hayırlı olsun.



DÜNYA ŞAMPİYONU ANTALYADAN ÇIKACAK


Önümüzde ki yıl Antalya , Basketbol sporunun gerçek devlerini ağırlayacak.
Bütün Dünyadan basketbol severler Antalya'ya gelecekler.
Antalya öyle sıradan bir yer değil ki 16 günlüğüne gelsinler.
İyi bir çalışma ile Organizasyonu 25 gün konaklamalı olarak kolayca satabiliriz.
Antalya bu...Gez , dolaş , alışveriş yap, denize gir, gece istediğin gibi eğlen , tarihi , doğası,
lezzetli yemekleri,kültürel değerleri ile bir Dünya cenneti.
Böyle fırsat insan ömründe bir kez yaşanır.
Dünya'nın en iyi 4 takımı Antalya da mücadele edecek.
Muhteşem bir spor tesisi.
7 yıldızlı konaklama ve eğlence imkanı.
Tertemiz bir deniz, yaşanılası bir doğa.
Nasıl güzel bir pazarlama imkanı değil mi?
Ne yazık ki durum tam böyle değil.
Henüz ortada spor tesisi yok.
2002 yılından beri tesis projesi var,inşaat için para bütçede hazır yer planda işlendi ama ortada hiç bir şey
yok.
Neden?..
Çünkü Menderes Türel Antalyalılara şantaj yapar gibi,ben oraya stadyum ve dev alışveriş merkezi yapmazsam spor salonunu da yapmam dedi.
Ve yapmadı.
Gider ayak hafriyat çalışması başladı ama Antalya'ya dayattığı,fakat Antalyalıların istemediği diğer tesislerin de hafriyatını yaptırdı.
Şimdi Müteahhit parasını istiyor.
Çünkü ticari alan ve stadyum mahkemelik.
Olan Kapalı spor salonu ve Dünya Basketbol Şampiyonası organizasyonuna olacak.
Bir ara , "yapmazsanız organizasyon Cumhurbaşkanının memleketine Kayseriye alınır" bile dendi.
Ticari alan ve stadyum yapılsın diye neler yaptılar , neler söylediler.
Şimdi artık yoklar ama çukurları kaldı geride.
İyi yönetim,sağlam organizasyon ile çabucak çözeriz biz bunları.
Organize olmalı ve birlikte çalışmayı başarmalıyız.
SPOR ŞURASI toplanarak 2010 yılının bütün aktörleri belirlenmeli.
Üniversite bu organizasyona dahil edilmeli.
Amatör spor kulüpleri federasyonu , basketbol camiası organizasyonun gönüllüleri olmalı.
Bu arada organizasyonda görev almak isteyen gönüllüler için başvurucu süreci 28 mart günü başladı.
Antalya Valiliği ve İl Genel Meclisi kamu kurum ve kuruluşlarını bu iş için bir araya getirmeli.
Bütün Belediyeler kendi ilçe ve beldelerinde yapılıyormuş gibi bu organizasyonu desteklemeli.
Medya?...kenarından köşesinden değil hergün organizasyonu ve takımları tanıtan yayınlar yapmalı.
16.cı FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası Türkiye de yapılacak.
28 ağustos 2010 da başlayacak olan turnuva 12 eylül günü sona erecek.
Turnuva , Ankara - İzmir - İstanbul ve Antalya 'da yapılacak.
24 ülkeninin ulusal takımları ve yıldız oyuncularını Antalyalılara tanımalı.
Organizasyon amblemi ile ilgili turistik anı eşyaları üretilmeli.
Okullarda tanıtım toplantıları düzenlenmeli ve maçlara katılım en üst düzeyde olmalı.
Bütün bunları kim yapmalı.?
Baş aktör Antalya valisi ile Büyükşehir belediye başkanımız.
2010 gönüllüleri ve sorumlularının bir araya gelmesi gerekiyor.
Çok zamanımız yok.
Hep birlikte Antalya için çalışamanın fırsatı önümüzde.
Bence biz bunu başarırız...
Meraklısı için dip not: ABD ulusal basketbol takımının yıldız oyuncusu Kobe Bryant 2010 için Antalya da olabilir.
ABD - İspanya arasında oynanması olası maçta Pau gasol ile Kobe arasında ki mücadele kesinlikle kaçırılmamalı...2008 Pekin olimpiyatlarının unutulmaz müsabakasının rövanşı hiç kaçırılır mı?


İMAR DOSYASI VE 2010
Antalya'nın 12 yıldır plansız olan alanlarının olduğunu biliyormusunuz.?
Sadece Muratpaşa belediyesi sınırları içerisinde 14 paftayı içeren koskocaman bir alan Hasan Subaşı
Mehmet manavoğlu döneminden bu yana plansız.
O ekibin yaptığı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlar mahkeme kararı ile iptal olduğundan bu yana kenti yönetenler
Yeşilbahçe mahallesinden Havaalanına dek olan alanın büyük bölümünü plansız bırakarak bir garip yönetim sergilediler.
Bekir Kumbul ve bence Menderes Türel bu alanda ki ikircikli tutumları ile başarısız oldular.
Süleyman Evcilmen ise 3. dönemine başladı.
Plansız 14 paftalık dev bir şehir parçası ile planlı ama uygulaması yapılamayan Ermenek mahallesi O'nun sorumluluğunda.
İşte bu dosyayı açmak ve artık çözmek zorundayız.
Kırcami mülkiyet sorunu yaşamayan bir alan.Mülk sahiplerinin yapılan planda ki %35 DÜZENLEME ORTAKLIK PAYINA ve 0.80 imar emsaline karşı çıkışlarından bu yana 12 yıl geçti.
El değiştiren tapular oldu.Küçülen hisseler oldu .Birilerinin topladığı geniş alanlar oldu...
Mülk sahiplerinin beklentileri daha da büyüdü.
Yasa değişti Düzenleme ortaklık payı şimdi artık % 45...
Toprak hala verimli. Tarım Bakanlığı bu verimli araziden vazgeçmiyor..
Sulama imkanı kalmayan bu araziler zorlukla ekiliyor.Kaliteli ve ama az miktarda ürün elde ediliyor.
Kentin ortasında bir garip çıkmaz...
Çözümsüz gibi görünen ancak çözülebilir bir planlama alanı.
Kırcamililer Süleyman Evcilmen'den yine randevu istemişler.
Bu dönem ne yapacağını soracaklar O na..
Muhtemelen bir yığın mazeret ve imkansızlık öyküsü dinleyecekler.
Merkezi hükümetin Tarım arazisi duruşu aşılamaz gibi görünecek O toplantıda.
%45 DOP ve imar emsali konularında tarafların arasında müthiş mesafe var.
Mülkiyete saygı konusunda da farklı bir bakış var aralarında.
Bakalım Mustafa Akaydın ve ekibi konunun neresinden dahil olacaklar.
Bakalım Kent Konseyi yeni vizyon planı çalışmasında bu konuya nasıl bakacak.
Tarafların üzerinde uzlaşarak çözeceği bu konu 21.yüzyıl Antalyasının yeni yüzü olacak çünkü.
2010 AKTÖRLERİ
2010 yılı Antalya için oldukça önemli bir yıl.
Sportif faaliyetlerin en üst düzeyini organize ederek kendisini geliştirecek.
BASKETBOL DÜNYA ŞAMPİYONASI'nın bir ayağı Antalya'da yapılacak.
2002 yılında Elde ettik bu hakkı.
Antalya milletvekili Metin şahin ile birlikte çok çaba harcadık.Ama en büyük katkı Metin Şahinindir.
Sadece bu kararın alınması ile yetnmedi.Müsabakaların oynanacağı salonun projesini yaptırdı ve parasal kaynağını
Basketbol Federasyonu bütçesine koydurdu.
Proje hazır,para hazır,organizasyon hazır.
Hazır olmayan Menederes Türel di.O başka hesapların ve projelerin peşinde koşarken tesisin yapımı çok aksadı.
Türel'in yaptığı tek şey Doğan Hakyemez ile bir sözleşme yapmak ve 1.basketbol liginde bir takım oluşturmak oldu.
Yeni yönetimin ilk yaptığı işlerden birisi de Doğan Hakyemez'e sözleşmesini uazatmayacaklarını söylemek olmuş.
Yani Mustafa Akaydın ekibi 2010 Dünya şampiyonası ile olan tek bağlarını da koparmışlar.
İyi yönetim Talip olduğu göreve hazır olan yönetimdir.
Bu konuda SPOR ŞURASI toplamak iyi bir başlangıç olabilir.
2010 yılının aktörlerini belirleyerek çalışmaların sürdürülmesi gerekiyor.
Şampiyonaya sadece bir yıl kaldı.
Ortada da hiç bir şey yok.


SOSYAL PROJELER
Günaydın sevgili okur.
Günaydın Antalya.
Bu gün sabah kahvaltımı yaptıktan sonra günlük yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturdum ve
her zamanki gibi internet tarayıcımı açtım.
Çınarlı cadde kavşağında Büyükşehir belediyesinin dev toteminde başkanımız Mustafa Akaydın ve şirin bir
kız çocuğunun harika bir fotoğrafı vardı.
Ulusal Egemenliğimizin güvencesi çocuklarımızın bayramını kutlayan bu pano içimi ısıttı.
Değişim başlıyor dedim kendi kendime.
Dünyaya bakış,hayata ve insana bakış değişiyor.
Antalya'nın tercihi işte tam da bu dedim.
Sonra iki gün önce bir sohbet sırasında Mustafa Akaydın'ın sosyal bir projeyi başlattığını ve yaşlılara
yönelik bir proje için gönüllüler hatta küçük bir bedel karşılığı görev alacak kişilerin başvurularının kabul edildiğinin
konuşulduğu geldi aklıma.
"Hamdolsun verdiğin internete"* diyerek tarayıcımı Antalya büyükşehir belediyesinin websayfasına yönlendirdim.
Tahmin ettiğim gibi değişim henüz o uzaya ulaşmamış.
Ama olsun.Güzel ve sıcak bir mesaj ile bana ulaşan Antalya Büyükşehir belediyesi yetkilileri ile
görüşüp,onlarda ki değişimi de hissetmek istedim.
Değişimin yeni sesi Akgün hanım ile konuştuk telefonda.
Sıcak , samimi , yaptığı işe inanan bir ses.
Sosyal projeleri konuşmak istedim kendisi ile.
Belli ki henüz oralara gelememiş başkan.
Yoğun bir ziyaret trafiği ile geçiyor günler.
Belediyeyi tanımak ve anlamak günlerindeler.
Oysa hayat "samimi de olsa" "gerçek te olsa " mazeret dinlemiyor.
Akıp gidiyor.
Her günü yeniden üretmek zorunda olan bir kurum için en önemli şey zaman.
Zamanı iyi ölçüp doğru kullanmak.
Hatırlıyormusunuz?.122 gün sonra bitiriyoruz tabelaları ile doluydu her yer.
İşte bu çok önemli.
Yapacağınız işi bilmek ve zamanlamak.
Durun , bekleyin , yapacağız demek, ancak bir iki ay daha su götürür.
Sonrası için bile bu günden çalışan birilerinin olması gerekiyor.
Başkanın ısınmasını bekliyor olmak inanılmaz derecede kötü sonuç verir.
Sosyal projeler , ekonomik projeler, verilen sözler ve geçen günler....
İlk 20 gün için zaman kullanımı başarısı ve konuya hakimiyet değerlendirmeleri yapılarak var olan ekip ve yeni kadro derhal çalışmaya başlamalı.
Yapılacak çok iş var.
 
* Kıymet Nadir Bindebir'in kitabı..

KAZANDINIZ TEBRİK EDERİZ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



FAZLASI ZARAR VERİR

Kazandınız...!...
Tebrik ederiz...Başarılar dileriz....
Ekibinizi kurdunuz...Çalışmanızı bekliyoruz.
Randevu taleplerini önümüzde ki aya verdiğinizi duyarsak şaşırmayacağız.
Şimdilik önümüzde ki haftaya bir bakalım ile idare ediyorsunuz.
Tebrik ederiz...başarılar dileriz...
Tebrik ederiz...başarılar dileriz...
Tebrik ederiz...başarılar dileriz...
Kabak tadımı verdi...?
Galiba kabak tadı verdi.
Antalya için bir şeyler yapmak için aday oldunuz...
Seçildiniz....
Tebrik ederiz...başarılar dileriz...
Ekibinizi kurdunuz....Başarılar dileriz...
Kapınızın önünde kuyruk...
Tebrik ederiz kuyruğu...
Başarılar dileriz kuyruğu...
Ekibiniz olalım kuyruğu...
Projeleriniz vardı...Anlattınız...Bizi ikna ettiniz...samimiydiniz...zekiydiniz..yapabilirdiniz.
Hatta yaparsanız siz yapardınız.
Kazandınız....
Tebrik ederiz...Başarılar dileriz...
Odanız çiçeklere boğuldu...Çay-kahve tüketimi tavana vurdu.Kuyruklar uzadıkça uzadı...
Sabaha uyanan Antalya, geceye uzanan Antalya hizmet beklerken , yolların bakımı,sistemin elden geçirilmesi, yeniden kurgulanması gerekirken.
Kent için birşeyler yapmak isteyenler gözünüzün içine bakarken....
Günler geçti....
Enerji , ulaşım , kültür-sanat , spor , gençlik dendi....
Yazıldı çizildi...Anlatıldı , açıklandı...
Geçen ay değil ondan önceki aydı. Ayın sonu idi...Kazandınız...
Tebrik ederiz....

5 Mayıs 2009 Salı

ŞAMPİYONA BİZE YAKIŞIRDI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



ELDE VAR HÜZÜN



Çoğunuz inanmayacak ama 18 ay önce, bugün Vatan gazetesinde okuduğum haberi bizim gazetenin genel yayın yönetmeni ile paylaşmıştım.

2010 DÜNYA BASKETBOL ŞAMPİYONASININ ANTALYA YERİNE KAYSERİDE YAPILMAK İSTENDİĞİNİ VE BU NEDENLE MENDERES TÜREL’İN SALON YAPIMINI GECİKTİRDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİM.

Menderes Türel ile randevu alınmasını ve bu konuyu kendisi ile konuşmak istediğimi söylemiştim.

Yurt dışına gidip geliyor İspanyol tramvayı ile ilgileniyordu .Fırsat olmadı.



2002 yılında Dönemin DSP milletvekili ve eski Antbirlik genel müdürü Metin Şahin şampiyonanın Türkiye’de yapılması için çok uğraşmış turnuvanın bir ayağının da Antalya’da olması için basketbol federasyonu bütçesine gereken parayı aktarmıştı,

2005 yılında FIBA organizasyonu bir ayağı Antalya’da yapılmak kaydıyla Türkiye’ye verdi.

Metin Şahin NBA standartlarında bir salon projesini hazırlattı ve Dilek Sabancı spor salonunun yerine bu salonun yapılması için gereken işlemler tamamlandı.

Sonra bir şeyler oldu.

Menderes Türel salonu yaparım ama oraya dev bir alış-veriş merkezi yaparsam yaparım dedi.

Antalya ayağa kalktı.alış-veriş projesi mahkemelik oldu.Türel deAntalyalıya kötü bir şaka daha yaptığı ile kaldı.

Parası hazır, projesi hazır dev bir organizasyonun yapılamamasının sorumlusunun iyi bilinmesi gerekli diye size bunları anlatıyorum.

Akaydın yapabilirmiydi ?...Bence evet…Ama bu konuda işe sıkı sarıldığını düşünmüyorum. Antalya artık Dünya basketbol şampiyonasın da yok.

Cumhurbaşkanının memleketi kayseri var.

Çok yazık oldu.

Adına birde proje hazırladığım bu organizasyon en çok Antalya’ya yakışırdı.

Bize yakışırdı.

Antalya Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu olarak çok istediğimiz bu projeden koparılmış olmamızın sorumlusu mutlaka hesabını vermeli.

Bu kente karşı işlenen suçların hesabı sorulmazsa kentin geleceğinden söz edemeyiz.

Dünya Turizm pazarında yarışan Antalya için bir Dünya şampiyonası organizasyonuna ev sahipliği yapmaktan daha doğru ne olabilir?

İyi yönetici , kötü yönetici ayrımını böylesi önemli bir süreç için bile yapamayacaksak yaptığımız bütün seçimlerin kötü olması kaçınılmaz…

Antalya bu organizasyondan çıkmakla çok şey kaybetti.

Turizm iddiası için çok şey kaybetti.

Spor iddiası için çok şey kaybetti.

Onca çaba onca uğraş …hepsi boşuna gitti.

Kötü yöneticilerin elinde hangi önemli değerlerin , güzelliklerin ve projelerin yok olduğunu umarım anlarız.Seçimlerimizi yaparken de bu şampiyona hikayesini bize doğru insanı gösteren kötü bir anı olarak hatırlarız.

Elveda Şampiyona…Hoş geldin Hüzün…

4 Mayıs 2009 Pazartesi

ŞEHİR İNSANLARI



O bir şehir insanı. Şehirde yaşıyor ve şehrini seviyor. Yaşamak istediklerini şehri ile paylaşıp şehrini güzelleştiriyor.

Tebeşir kullanarak ürettiği bu eserler fotoğrafları çekildikten sonra şehrin acımasız koşuşturmacasında silinip yok oluyor.
Bu inanılmaz güzellikteki şehir eserleri yapılırken görmek için yüzlerce insan saatlerce sanatçıyı izliyor ve resimlerini çekiyor. Şehrin insanları için unutulmaz anılar olarak kalan bu sanat faaliyeti yerel yöneticiler tarafından da destekleniyor.

HAYATIN GÜZEL YÖNLERİ






Hayatın içinde Kendiliğinden güzel olanlar arasında kedilerinde olduğunu farketmemiş olabilirsiniz.
Zaten bir çok güzel şeyi fark etmeden yaşadığımız hayat için
güzel diyebilirmiyiz.?
Sıcacık...sevimli ....sev beni diyen kediler galiba dışımızda ki hayatın ta kendisi.
Bencilce isteyen...Kendini herkesten ve herşeyden daha önemli gören kediler bize hayatı kolaycacık özetliyorlar.
Onları oldukları gibi kabul ettiğinizde neredeyse bütün insanlar gibi olduklarını ve sadece istediklerini , aldıkları sürece de hiç bir sorun yaratmadıklarını göreceksiniz.Onları çok ama çok seveceksiniz.Onları sevdiğiniz sürece de onlar sizin yanınızdan hiç ayrılmayacak...
Hayatın güzel yönlerini görebilmek için bakmayı ve anlamayı bilmelisiniz.Bunun için en temel ihtiyacınız arkadaşlarınızdır.
Onlar sizi karşılık beklemeden severler.
Onlar sizin için siz istemeseniz de iyi şeyler düşünürler.Sizi sakınır ve korurlar.Farkında bile olmazsınız ama onlar sizi hayatın her anında düşünürler.
Önemserler.
Desteklerler.
Severler ve saygı duyarlar.
Karşılığında sadece arkadaş olduklarını bilmeleri yeter.
Hayatın en güzel yönü bir tane bile olsa arkadaşınızın olmasıdır.
Kediler de güzeldir.
Kedilerin ve Arkadaşların Dünyası yaşanılası bir Dünyadır.
Hayatın da ta kendisidir.
Bu yazı ziyaret ettiğiniz bu blog sayfasını hazırlama konusunda beni tatlı bir ısrarla destekleyen Fatih Tonguç arkadaşım için yazılmıştır.Teşekkür ederim Fatih...iyi ki varsın...



ANTALYA'YI ANLAMAK
İktidarda ki partinin iktidarını kaybettiği yer Antalya.
Birçok il ve ilçede de kaybettiği şey Antalya da olunca neden farklı oldu?
Başbakan açıkladı.
7 milyar lira harcadık.Tam (burada elinizi böğrünüze vuracaksınız) 28 kere ben şahsen gittim.
İşte bu iki neden yüzünden çok üzgünler.
Bu onların söyledikleri nedenler.
Bu konu henüz çok sıcak ve biraz daha soğumalı...
Daha sağlıklı tartışılması gereken ve üzeni de üzüleni de ikna edecek ortak akla ulaşılacak kıvama gelmeli.
Bu bir çatışmanın sonucu değil çünkü.
Bu sadece bir tercih.
Bu sadece yalın demokrasi...

MENDERES TÜREL
Menderes Türel Siyaset üreten bir ailenin çocuğu olarak hayata atıldı.
Gazete yönetimi ve ATSO başkanlığı gibi görevlerden sonra 3 partinin aynı anda adayımız ol teklifi yaptığı bir kişi oldu.
Antalya ya büyükşehir Belediye başkanı oldu.
Bu dönem ile ilgili yazımı biraz öteleyeceğim ama bir şeyi söylemeliyim.
Yazılı ve görsel- işitsel basın üzerinde kurmak istediği baskının şiddetini Antalya hiç bir zaman yaşamadı.
KENT KONSEYİ
İşte bu dehşetli baskı döneminde çalıştırmaya çalıştığımız Kent Konseyi de 3. yıldan sonra yıldı ve yıkıldı.
Antalyanın yaptığı tercih tam da işte bu.
Yönetimde söz sahibi olmak istiyor.
Antalya yı anlamak isteyenler bu çok önemli sivil yapıyı izlemeli ve dinlemeli.
Kent Konseyinin Başkan vekili Osman Aydın,Çalışma guruplarının değerli başkanları;
Zaman geçirmeden toplanmalı ve darmadağın edilen Kent vizyonumuzu yeniden yapılandırmalıyız.
Ulaşım,imar,ekonomi,turizm,çevre,sosyal ve kültürel etkinlikler yanında bu dönem ele almamız gereken en önemli konu
ENERJİ.......Antalya alternatif enerji raporunu hazırlamalı.
Antalya'nın devam yolunun ana eksenini Enerji politikası belirleyecek.
MUSTAFA AKAYDIN
İlk gün icraatlarınız ben yaparım imajını güçlendirecek özellikte.
Beklentiler , yapacaklarınız kadar çok.
Antalya'yı bildiğinizi ve Antalya'nın seçimini yaparken sizi tanıdığını düşünebilirsiniz.
Böyle değil.
Bir kez daha ve yüksek sesle okuyun.
Antalya'yı tanımak için Sivil toplum örgütlerinin çalışmasını ,üretmesini sağlamak zorundayız.
Antalya bunu 15 yıldır yapıyor.
Sadece son 5 yıldır sesi dinlenmiyor.
Sözü duyulmuyor.
Aklı dikkate alınmıyor.
Antalya yakın çevreniz de değil , Parti örgütü de.
Antalya sözünün dinlenmesini isteyen kocaman bir sivil dinamik.
Aman ha ...sakın ha...
Anlamamazlıktan gelmeyin......


ANTALYA'YI ANLAMAK (2)
 
Antalya' yı anlamak başlıklı yazımın bir cümlesi şöyleydi.
Mustafa Akaydın'ın ilk gün icraatları,yaparsa hoca yapar imajını güçlendiriyordu.
Dostlarım daha devir töreni izlemediklerini söyleyerek bunu ne anlama geldiğini sordular.
ANTKART hukuksuzluğunun bir uygulaması ilk gün değişti.
Artık insanlar kartlarına yükledikleri fiyattan yolculuk ediyorlar.
Nakit ödeme bedeli kart bedeline iniverdi bir gün sabah vakti.
Çünkü Menderes gitmiş Mustafa gelmişti.
Antalya Menderesi göndermiş Mustafayı birkez daha bağrına basmıştı.
 
Bu konunun ne kadar derin ve sıcak olduğunu sanırım bu cümlenin yüksek enerjisi ile hissettiniz.
İşte bu yüzden bu konuyu daha sonra tekrar tekrar ele alacağım.
KENT KONSEYİ
Antalya'yı anlamak istiyorsanız onu dinlemelisiniz.
Antalya en dinamik yapısı ile Kent Konseyi ve Gündem 21 çalışma guruplarında var.
Osman Aydın bu yapının derhal toparlanmasını sağlamalı.
21. yüzyıl gündemi Enerji.
Antalya kent vizyonu olarak bu konuyu projelendirip uygulayabilecek insan ve doğa kaynağına sahip.
Enerji politikamızı oluşturup,gerekli alt yapıyı hazırlamalıyız.
Alternatif enerji kaynaklarımızı üretken duruma getirdiğimizde Antalya tabii ki Ankara'dan daha zengin olacak.
Antalya'nın markası ALTIN PORTAKAL
Menderes Türel'in seçim afişinin birinde şöyle yazıyordu.
GÜLE GÜLE DUBAİ
Neden kaybettiklerini merak edenlere bu kimlik bunalımı afişinden daha anlamlı yanıt olurmu.
Antalya Antalya olarak gelişecek.
Kendi kimliği ve tercihleri ile marka olacak.
İşte Kent Konseyi ve çalışma guruplarının sahip çıkmaları gereken bir diğer konu da ALTIN PORTAKAL.
Hemen başlarsak ilk güzel sonuçları bu yıl ki festivalde hep birlikte yaşarız.
HADİ ANTALYA Durmak yok çalışmaya devam...


ANTALYA'YI ANLAMAK (3)
 
Bu hatayı hep yaparız.
İçinde yaşamadığımız ,ayıntılarını bilmediğimiz,bizim dışımızda ki hayatı yargılar ve mahkum ederiz.
Bu biz insanlara özgü bir davranış.
Hepimiz bunu yaparız.
Antalya'yı anlamak başlıklı yazı dizisinin uzayacağını ve hemen herkesin üzerinde birşeyler söyleyeceği bu değişimin nedenleri ve sonuçları üzerinde çok konuşacağımızı söylemiştim.
Nedenler ve sonuçlar üzerinde çok konuşurken bazı konularda da serin kanlı olmamız gerektiğini özellikle vurgulamıştım.
Menderes Türel dönemi hakkında henüz birşeyler yazmanın erken olduğunu,olayın sıcaklığının herkese yanlışlık yaptırabileceğini özellikle vurgulamıştım.
Devir teslim töreninin iyi yönetilemediği ve bu simgesel anın kötü yöneticileri mağdur duruma düşürdüğünü görüyorum.
Ertuğrul Özkök ,hürriyet gazetesinde ki köşesinde bu törende gazetesinin manşetine çıkaracağı kadar kötü birşey yapıldığını yazıyor.
Bence de öyle.
Gazetem bunu manşete taşımadıysa ben köşemin manşeti yaparım.
MUSTAFA AKAYDIN
Antalya'yı anladım ve onlar da beni anladı yanlışlığına sakın düşme dediğimin ertesi günü içine sürüklendiğin bu kötü durum,yönetim kapasitenin nasıl deforme edileceğinin açık bir kanıtı.
Yapılmasını istediğin işler gibi yapılmasını istemediğiniz işleri de açıkça belirlemeli ve bu işlerin kimler tarafından yapılacağının , yapılmasına da kimlerin nasıl engel olacağının tanımını mutlaka yapmalısınız.
"Antalya ne yakın çevreniz, ne de Parti örgütü değil" dediğimin ertesi günü antalya ile uzaklaşmaya başlamanız ben de dahi derin endişeler uyandırdı.
Sakin,serinkanlı ve akıl ile yönetmek için çalışma gurubunuzu bir kez daha gözden geçirin.
Sizi bu konuda uyarmamın ertesi günü yaşadığınız bu kontrolsüz güç gösterisi , yapan ile hiç ilişkilendirilmeden doğrudan sizin hesabınıza yazıldı.
En az iki kez düşünme evresindesiniz.
Sakin,soğukkanlı ve aklınız ile çalışmalısınız.
MANŞET KONUSU
Selda Bağcan'ın beni derinden etkileyen türküsü...
Sahnede Menderes Türel...
Kendisine oy vermeyenlerin neredeyse ortak duygusunun O türkü de dile getiriliyor olması bir çoğumuzun içini ferahlatmış olabilir.
Ama doğru bir davranış değil.
Yeri doğru değil.
Şekli doğru değil .
İşte manşet konusu bu.
Haklı olanların haksız duruma düşürülmüş olması.
Kötü yönettikleri için yönetimden uzaklaştırılanların mağdur duruma düşürülmüş olmaları.
AKADEMİK AÇIDAN
Sanırım bu dönemin konularını bir de akademik açıdan değerlendireceğiz.
Benim için hoş bir deneyim olacak.
Muhataplarımızın akademik kariyerlerinin gücü bu kadar açık bir şekilde ortadayken heyecanlı da olabilir.
Başbakan diyor ki; "demek ki hizmet önemli değilmiş."
Breh breh breh....
Sayın Başbakan ! Türkiye Cumhuriyeti devletine , cumhuriyeti kuranlardan daha büyük hizmet üreten oldumu? siz ve sizin takipçileriniz Cumhuriyete ve Cumhuriyeti kuranlara etmediğiniz lafı bırakmadınız.
Siz hizmet önemli değil önemli olan bireysel özgürlükler diyerek, mağduru oynayarak seçildiniz.
Bütün cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dış borçlanmanın iki katı borçlanarak ve yapılanları satarak, sadece duble yol yaptınız.
Onlar da 3 yılda çökerek ,kırılıp, bozularak insanlarımızı öldüren trafik canavarına dönüştü.
Antalya ölümlü trafik kazalarını şehrin içinde yaşamaya sizin battı çıktılarınız ile kavuştu.
Demir tekerlek Lastik tekerlek birlikte aynı yoldan şehre girince neler olduğunu gelin bir de siz görün.
Bütün bunlar olurken Antalyalı yok sayıldı.
Yapma etme diyenler susturuldu,kötülendi,cezalandırıldı ve hatta tehdit edildi.
Antalyalı işte bunu redetti.
Demek ki hizmet çok önemliymiş.
Demek ki bireysel özgürlükler,insan hakları ve demokrasi çok önemliymiş.
Biz Türkiye Cumhuriyetini kuran aklın takipçileri 90 yıl sonra bile olsa bunun ayırdına varmalıymışız.
Kötü yönettiği için görevinden aldığımız birisinin insan olma hak ve onuruna saygı göstermeli, O nu iyi yada kötü yaptığı işler yüzünden incitmemeliymişiz.
Hukuka saygı,hukukun üstünlüğü cumhuriyet rejiminin üzerinde yükseldiği en güçlü temeldir.
Sorulacak hesap varsa hukuk gereğini yapacaktır.
İnsani hesaplaşma duyguları cumhuriyet insanına yakışmıyor.
Cumhuriyet insan olma erdeminin ürünüdür.
Cumhuriyet değerleri bireysel hak ve özgürlüklerin toplumsal düzeyde herkes tarafından eşit bir şekilde kullanılması demektir.
Cumhuriyet özür dilemesini bilenlerin hak ettiği bir yönetim sisteminin de adıdır.


ANTALYA'YI ANLAMAK (4)

KÜLTÜR - SANAT - SPOR ve PORTAKAL ÇİÇEĞİ
Bu günün Antalyası , 2500 yıllık insan uygarlığının kültürel sanatsal ve sportif bütün değerlerini bugün de yaşayıp yarına da aktarabilecek bir kent mi?
Kültürel altyapısı buna müsaitmi?
Peki bunu istiyormu?
Antalyalı bugünü yaşamak istiyor.
Günlük sıkıntılar O kadar bunaltıcı ki , ne bu günü yaşıyabiliyor Antalyalı nede gelecek ile ilgili beklentileri var.
İşte bu hepimizin işini güçleştiriyor.
Ne ben Güzelim Antalyanın dünü bugünü ve yarını ile ilgili düşüncelerimi anlatabiliyorum,
Ne antalyalı beni anlayıp hak verebiliyor.
Sırası mı şimdi bunun diyor haklı olarak.
Peki ya Antalyayı yönetmeye talip olanlar.?
Onlar ne yapacak?
Kenti ortadan ikiye yarıp geçen battı çıktılara ek olarak bir de demir tekerlek canavarını buldular önlerinde.
Tablo bu...
Doğu -batı ekseninde battı çıktılar....Kuzey -Güney ekseninde demir tekerlek.
Şehrin tam göbeğinde ikisi birlikte aynı daracık yolda.
Yazık oldu Antalya ya...
Her 3 Antalyalıdan 2'si bu yapılanların yanlış olduğunu düşünüyor.
Yapılacak çok fazla birşey yok ...Demir tekerler güzergahından lastik tekerleklileri çıkarmak ve kesişme akslarında ki trafiği zayıflatmak dışında kısa dönemli bir çözüm görünmüyor.
İyi de kültür-sanat ve spor ne alem de?
Antalya'nın kültürel değerleri yok artık.sadece Altın portakal film festivali var.O da İstanbuldan gelip bir hafta kalan beyefendilerin eğlence ve gelir kapısı olmuş durumda.
Sanat?...Çoktan unutuldu.
Küçük dükkan atölyelerde el işi,incik boncuk ve takı üretimi ile sınırlandı.
Bir kaç değerli sanatçı dostum dışında resim sanatı üreten kalmadı.
Ünüversitenin Güzel sanatlar fakültesi ve onun dekanı hakkında bir şey söyleyecek değilim.
Akaydın hoca zaten her şeyi biliyor.
Spor?...
İki belediye spor kulübünün Basketbol takımı 1. ligde...
Antalya spor futbol kulübü asansör takım olmamak için direniyor.
Diğerleri?
Amatör sporlar ve on binlerce hayır yanlış yazmadım Antalya da bir kaç onbin çocuk ve gencimiz amatör spor kulüplerinde spor yapıyor.Çok yalnızlar...
Tek bir örgütleri var ANTALYA AMATÖR SPOR KULÜPLERİ FEDERASYONU...
Amatör sporun bütün var oluş imkanları ile bu federasyon ilgileniyor.
ÖNCE KÜLTÜR
Antalya kültür politikasını yani vizyonunu belirlemeli.
2500 yıllık kültür mirası ile ilgili kararını vermeli.
Akdeniz medeniyetleri Enstitüsü bu konunun proje sorumlusu olabilecek kadar güçlü ve donanımlı.
Kültür varlıklarımızın envanteri var ve ne durumda olduklarını biliyoruz.
sadece nasıl kullanacağımıza karar vermeliyiz.
Bir de yeni kültür yapıları üretme konusunda fikir birliği gerekiyor.
ALTIN PORTAKAL
Bakın ne diyeceğim.
Altın Portakal Film Festivali yine bizim olsun.
Antalya'nın olsun.
Türk filmleri ve Türk film sanatçılarının kenti olalım.
Bunun kararını 1990 lı yıllarda verdik.Türkiyenin ilk doğal film platosu Antalya'da
İmar planımıza işledik.Lara kumsallarında TRT kampının arkasında ki 20 bin dönümlük alan sinema sanatı için ayrıldı.
Serik'te kapalı film platomuz var.Ya iflas etti yada etmek üzere.
Gelin Festivalimizi bu alt yapılarımızı da işin içine katarak yeniden yapılandıralım.
Biz bu kararları zaten verdik.
Sanatın üretilmesi için bu alanların sadece festival yönergesinin içine alınması yeterli.
Asıl bu konuda ki yeni fikrim (itiraf ediyorum beni çok heyecanlandırdı) festivalimizin amblemi hakkında.
Bence festivalimizi yeniden yapılandırır ve bize ait kılarken amblemini de değiştirmeliyiz.
PORTAKAL ÇİÇEĞİ festivalin amblemi olmalı...
Sanatçılarımız bu konuda çalışmalı ve Dünyanın en güzel şehrinin tasarımı kültürel değerlerimizin üzerinde yükselmeli.
Sanat ve Spor konularını da ayrı ayrı tartışmalıyız


ANTALYA'YI ANLAMAK (5)
 
ENERJİ - SANAT - SPOR VE İMAR
Mustafa Akaydın seçilmiş ve biz Antalyanın paramparça edilmiş vizyonunu konuşmaya başlamıştık.
Acaba diyorum ..yani bazılarınız dur bakalım dün bir bugün iki derken ben acaba diyorum çok mu fazla iyimser bakıyorum bu yeni döneme?
Evet Akaydın Belediye başkanlığına aday oldu ama acaba diyorum Cumhurbaşkanı ile hesaplaşması daha mı baskın iç dünyasında.
Bu sorunun yanıtını almak için çok fazla beklemeyeceğimi umuyorum.
Bir belediye başkanının bir rektörden çok farklı hedef kitleleri ve hedefleri olduğunu hatırlatarak bu ay içerisinde tamamlamayı düşündüğüm Antalya'yı anlamak dizisine yani yeni Antalya vizyonu tartışmasına dönüyorum.
ANTALYA ENERJİSİNİ ÜRETMELİ..
Hidroelektrik santrallerimiz var.Ulusal sisteme elektrik üretiyoruz.
Sonra O sistemden satın alıyoruz.
Durum bu.
Oysa Antalya Yeni ve temiz enerji üretebilecek bir çok kaynağa daha sahip.
Üstelik ulusal siteme girmeden kendimiz kullanabileceğimiz enerjiyi üretebilir kentimizin zenginliğine zenginlik katabiliriz.
Rüzgar,dalga,güneş ve yeni hidroelektrik santralleri kurabilir,lastik tekerlekli toplu taşımacılıkta biodizel'e geçebiliriz.
Bunu vizyonumuzun ilk konusu olarak ele almalı ve önümüzde ki 50 yıl için enerji master planı yapmalıyız.
Kent Konseyinde de bir kıpırtı yok henüz.Ama eminim çalışkan dostlarım ilk toplantıları planlıyorlardır.
KENT VİZYONU çalışmasını hemen başlatmalıyız.Akaydın hoca ister istesin isterse istemesin.
Ben isteyeceğini düşünüyorum...
SANAT KENTİ ANTALYA
Resim galerisinde sergi için gün bulamazdık.Yeni sergi alanları ürettik otel lobilerini kullandık.Çok değil 5 yıl önceydi.
Bu gün Güzel sanatlar galerisi, olsa ilkokul öğrencilerinin resimlerini sergileyecek ama onlarda yok.
Hollanda kraliyet akademisi mezunu bir sanatçı dostum ile konuştuk geçenlerde.
Evet Antalya da yaşıyor.
Üstelik harıl harıl sanat üretiyor,sanatçı yetiştiriyor.
Ulusal düzeyde resim sergileri düzenlemek istiyorum dedi.
İstanbuldan sergiler getirmek Antalyalı sanatçılar ile buluşturmak istiyorum...
Harika olur dedim.Kent Konseyi Kültür ve sanat çalışma gurubu ile bu projeni paylaşmasını istedim kendisinden.
Kent vizyonumuzun ikinci konusu sanat olsa ne güzel olur.
Belediye başkanlarımızın da buna ihtiyacı var.
Üçüncü 5 yıllık seçim broşüründe Antalyalılara HEYKEL PARKLARI vaad eden başkanımız var,üstelik kazandı.
Sanat ve sanatçı parkları demek istediği projesini sanatçılarla birlikte yaparsa başarabilir.
Temalı parklarımızın olması gerçektende çok iyi bir fikir.
Sokak müzisyenleri,gençlik gurupları,eğlenceler ve yarışmalar.
Nasıl da işte Antalya diyen projeler ...
Umarım bu dönem ilk adımları atmayı başarırız.
SPOR
Spor konusunda Belediyelerin şehrin tamamını ele alan bir bakışı olmalı iken(1580 ve 3030 sayılı yasalar bunu çok açık bir biçimde ifade etmişken) kendi spor kulüplerine yeni türk lirası cinsinden milyarlar akıtan belediyelerimiz,şehrin amatör sporcularını görmezden geliyorlar.
Örneğin Muratpaşa Belediyesi kapalı spor salonuna kendi kulüp sporcuları dışında hiç kimseyi sokmuyor.
Lig müsabakalarına açmıyor.
Kepez Belediyesi çok böyle değil.
Daha ılımlı.Kentin amatör spor kulüplerinin salondan yararlanmasına imkan sağlıyor.Müsabakalara da açtı salonunu.
Büyükşehir 3 salonu ile kentin salon zengini.
Atatürk kapalı spor salonu 1. lig maçlarının olduğu zamanlar dışında lig maçlarına açıldı.Çadır salon kullanımı zor ama mümkün.Aksu da ki salon ise şimdilik çok uzak geliyor Amatör sporculara.Ama iyi bir organizasyon ile önemli bir boşluğu doldurabilir.
Antalya amatör sporları,amatör spor kulüpleri ile var olabilir.
Birinci lig kadroları zaten başka bir yerde yetişmiyor.Bu zor şartlarda var olmaya çalışan amatör spor kulüpleri ve onların özverili hocaları yetiştiriyor O trilyonluk yıldızları.
Biraz da olsa ilgiyi ve desteği hak ediyorlar.
Kent vizyonumuzu konuşup yeniden yapılandırırken üzerinde çok duracağımız bir konu daha var.
İMAR VE PLANLAMA
21. yüzyılın Antalyasını inşa edeceğiz.
Bunu KIRCAMİ ve ERMENEKTE yapacağız.
Varsağın ötesi inanın bana hiç bir zaman Antalya olmayacak.
Kuşkusuz çok güzel ve yaşanılası yerler olacak ama adı Antalya olmayacak.
Bir kaç yazı tutacak olan KIRCAMİ ve ERMENEK dosyasını da konuşacağız.
İlgilisine ilginç notlarla tabii.



ANTALYA'YI ANLAMAK (6)

TEŞEKKÜRLER ANTALYA
Bahar nihayet geldi.
Yani biz yaşlılar sıcağı ancak hissedebildik..
Portakal çiçekleri,dallardan fışkıralı çok oldu oysa.
Hergün ayaklarımın altında binlerce portakal çiçeği.... yürüyorum.
Kokular yağıyor ağaçlardan.
Bahar geldi diyorum.
Başımı kaldırıyorum portakal çiçeği yollardan ....Uzaklara dağlara bakıyorum....
İçimden koparıp atamadığım dizeler ...
" Karanfil kokuyor cigaram......
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..."
Dağlarımıza da bahar geldi.
Bahar nihayet geldi.
Yollarda yürümek,tanıdık insanlara merhaba demek,aynı şehri başka insanlarla birlikte yaşamak.
Birbirimizi ve yaşadığımız şehri anlamak.
Yaşadığımız doğa ve şehir imkanlarını paylaşmak.
Paylaştığımız tüm değerleri yenineden üretmek.
İnsan olmanın , hak özgürlüklerimizin , bir diğerimizin farkında olmak.
Farklı ama farklılıkların farkında olmak.
İşte 21.yüzyılın sol felsefesi bu.
Yeniliğe,başkalığa ve farklılığa açık ve saygılı.
Yani yeniliği , başkalığı,farklılığı isteyen ve destekleyen insan bu günün solcusudur.
Değişimin ve özgürlüğün savunucusudur.
Aşkın ve tutkunun adıdır bugün solculuk.
Ne olur artık eski solcular tanımlamasını bırakın.
Solcu eski olabilir mi?
İnsan eskide kaldıysa solcu olabilir mi?...
Her bahar kendini yenilemeyen bir önce ki baharda kalan artık eskide kalmış demektir.
Bırakalım kendi tercihlerinde yaşasın...Ama O na biz eski solcu demeyelim.
Eskimiş , köhnemiş düşüncelerle bağını kesmezsek solu yaşatamaz , hadi zor da olsa söyleyeyim solu yeniden oluşturamayız.
Hafiften bir bahar rüzgarı , mis kokulu derin bir bahar nefesidir solculuk.
Aslında insan olmanın onurudur.
Bunu hatırlayan ve hatırlatan Antalya'ya teşekkür ederim.
Siz hiç bir belediye başkanının Antalyalılara teşekkür ettiğini duydunuz mu?
Ben duymadım....
Derin , serin bahar rüzgarını bana özgürce yaşattığın için sana teşekkür ederim Antalya...


ANTALYA'YI ANLAMAK (7)


ANTALYANIN AMATÖRLERİ
Antalyanın amatörleri sözü size allahın başarısızlarını mı anımsatıyor.?
İşte bu yazı bu yüzden yazıldı.
Hayır "Amatör ",işin daha henüz başında ve ama başarmaya kararlı insanı çağırıştırmalı.
Amatör ; yaptığı işi gönüllü olarak her hangi bir ücret karşılığı yapmadan yapan insan olarak algılanmalı.
Amatörler yaptıkları işi önemserler .
Hayat ile barışık , kendileri ile barışık , sevdikleri işi yapmanın tatlı gururu ile herkesle barışık insanlardır onlar.
Amatörler hayatın her alanın da vardır.
Ama en çok spor hayatının olmazsa olmazlarıdırlar.
Spor yapmanın insanı sağlıklı,gururlu,onurlu ve ahlaklı yaptığını bilirsiniz.
Spor yapmanın iyi bir şey olduğunu düşünürsünüz.
Ama spor yapmanın kurumsal bir yapı üzerinde yükseldiğini bilmemezlikten gelemezsiniz.
Spor uyulması zorunlu kurallar bütünüdür.
Spor yozlaşan her şeyin ilacıdır.
Spor sizi bu gününüze bağlar ,spor yarınınızı hazırlar.
Artık yazının gerçek adını koyabiliriz.
AMATÖR SPORLAR VE SPORCULAR
Bireysel yada takım sporlarının tamamı amatör spor olarak tanımlanmalı.
Gazetelerin yarısını kaplayan futbol sporunun geldiği yer ve başarısızlık amatör ruhtan uzaklaşması ile açıklanabilir.
Eğer profesyonelleşmiş sporun bu gününden memnun değilseniz , yarını size umut vermiyorsa , yanıtını ve
çözümünü işin amatör kısmında bulabilirsiniz.
Amatörlere yapılmayan her yatırım , amatörlere harcanmayan her kuruş size sıkıntı , üzüntü , başarısızlık ve sağlıksızlık olarak geri döner.
Antalyanın amatörleri de diğer illerden farklı değil.
Şanslı oldukları bir nokta var tabii.
Antalya da spor yapıyorlar.Bir de örgütlüler.
Amatör Spor kulüpleri federasyonu Türkiyenin en az imkanla en çok iş yapabilen insanlarını bir araya getiriyor.
Şansızlar , çünkü amatörler.
Anyalya'yı yönetenler onlara iki yılda bir müsabaka forması veriyor ve başarı bekliyorlar.
Asla abartmıyorum...Küçümsüyor yada azımsıyormuyum hayır o da değil.
Ama lütfen elinizi vicdanınıza koyup öyle değerlendirin.
Hanginiz ,hangimiz çocuğumuzun spor yapmasını istemiyor.
Bedensel engel,zihinsel engel spor ile sınırlarını aşıyor ve sosyalleşiyorken,hangimiz spora ve spor yapılmasına karşı çıkabiliriz?.
Hiç birimiz.
İşin başından başlayalım.
Spora , Amatör spora yatırım yapalım.
Spor yapanı ve işte burası çok önemli spor yaptıranları destekleyelim.
Onlara hiç olmazsa hek ettikleri değeri verelim.
Antalya valisi bu konuda çok istekli ve içten,eski yeni seçilen belediye başkanlarının da bu konuda ödev ve sorumluluklarını bildiklerinden kuşkum yok.
Ama inanın bana yapılanlar yeterli değil.
Gelin bu konuyu her açıdan ele alalım ve çözümler bulalım.
Hep birlikte el birliği ile.
Amatör bir ruhla...



ANTALYAYI ANLAMAK (8)
AMATÖR SPOR VE DİĞER HERŞEY
Amatör ruhun ve hayata bakışının nasıl da gurur verici ,rahatlatıcı bir etkisi var bilmek istermisiniz?
Antalya Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu başkanı Metin Bulut ile konuşmalısınız.
Ben öyle yaptım.
Antalya da ki tüm amatör sporcular ve spor hocaları gibi.
Metin Bulut'un ziyaretçileri sabah kahvaltısında başlar, öğle yemeğinde artar, akşam beş çayına kalanlar çocuğuna spor kulübü yada spor malzemesi yardımı isteyenlerdir.
Yani Amatör ruhu arayanlar için Antalya da ki adres bellidir.
Hele spor sezonu içerisinde görmelisiniz yada hadi söyleyeyim mutlaka yaşamalısınız O ortamı.
Hafta sonu maçlar yapılmış yenenler ve yenilenler hepsi orada.
Antrenörler,kulüp başkanları, bazı sporcular inanılmaz bir gerginlik ve kardeşlik.
Yenen yenileni , yenilen yeneni, hepsi birlikte hakemi eleştirir ve gülerek, öpüşerek ayrılırlar.
Metin Bulut mu?....
O asla taraf olmaz.
Hepsine laf yetiştirir,hepsine kızar, hepsinin gönlünü alır ve en önemlisi amatörlerin derdinden anlar.
İnanın bana O amatör ruhun nasıl besleneceğini bilir.
Bütün amatör ruhların orada toplanmasını başka nasıl açıklayabilirsiniz ki.?
Hepsi birbirine saygılı , ölçülü bir rekabet içinde.
Hepsi biliyor ki, rakip olmazsa gücün ,becerinin hiç bir değeri yok.
Hepsi biliyor ki, rakip olmazsa güçlerini , becerilerini ve başarılarını ölçebilmek mümkün değil.
Hepsi biliyor ki, Hakemlik kurumu olmazsa spor ve sporun heyecanı olmaz.
Buraya kadar zaten bilinen şeyleri söyledim.
Bilinen ama pek söylenmeyen şeylere geldi sıra.
Antalya da yapılan her spor tesisinin arkasında hatta bir çoğunun önünde Metin Bulut vardır.
Antalya Valisi Alaeddin Yüksel'den hep övgüyle söz eder.
Zaten son yaptırdığı spor tesisine valinin adını vermesi biraz da bundan.
Geçen dönem Muratpaşa belediye meclis üyesiydi.
Spor tesislerinin yapılması ve var olanların herkes tarafından kullanılması için çok çırpındı.
Belediye başkanı Süleyman Evcilmen ile çok tartıştı.Pek çok konuda karşı karşıya geldi.
Bana inanın hepsini kazandı.
Yapılan tesisler Metin Bulut sayesinde yapıldı.
Uğur Mumcu stadyumu için nasıl çalıştığının ve neler yapabildiğinin ben şahsen tanığıyım.
Geçen dönem yapılan bütün spor tesislerinde O var.
Ama bütün bunlar onun için yapılması normal işler kategorisinde.
Ama Süleyman Evcilmen'e kırgın.
Çok gereksiz gerginlikler ve zorluklar çıkardığını düşünüyor.
Daha çok tesis yapılabileceğini hatta yapılanların bütün amatör sporcular tarafından kullanılması gerektiğini savunuyor.
Oysa Muratpaşa Belediyesi bütün bu " çatışmalara karşın yapılan" kapalı spor salonunu amatörlere açmıyor.
Bunu asla kabul edemem diyor Metin Bulut.
Bütün Antalyalıları yapılan tesislere sahip çıkmaya ve var olanların amatör sporcuların kullanımına açılması için baskı gurupları oluşturmaya çağırıyor.
Bir çift söz de İl Genel Meclisine söylüyor.
Bu yıl spor faaliyetleri , tesisler ve malzeme yardımları için ayrılan kaynağın çok yetersiz olduğunu ve yeni meclisin bu konuyu tekrar ele alması gerektiğini düşünüyor.
Şimdi söylenmeyenlere gelelim.
Beledi başkanları sporu ve sporculuğu seçim malzemesi olarak çok iyi kullanıyorlar.Ama görev süreleri içerisinde belediye yasasının kendileri verdiği ödevi ve ilgiyi amatör spora göstermiyorlar.
Kepez belediyesi bunun dışında tutulabilir.Yeterli değil belki ama kendi ilçesinde geniş tabanlı bir spor eğitimi çalışması yürüttü.
Konyaaltı..?
Üçüncü dönem Belediye başkanı Muhittin Böcek bütün iyiniyetine karşın Konyaaltında amatör spora çok ilgi duymadı.
Kapalı spor salonu bir özel şirketin gelir kaynağına dönüştü.
Bir de "belediye spor"için yapılan yatırımlar var.
Amatör spor kulübü faaliyetleri Konyaaltı belediyesi sınırları dışında kaldı hep.
Muratpaşa Belediyesi için aynı şeyi söyleyemem ama Süleyman Evcilmen bu konuda bu dönem çok çalışmak zorunda.
Müthiş bir sporcu potansiyeli olan ilçesinin tesisleşmesi ve tesislerin kullanılması konusunda çok şey yapmalı.
Büyükşehir belediyesi birinci lig klasmanında.
Futbolda da, Basketbolda da öyle.
Yeni başkanımıza söylenmeyeni ben söyleyeyim.
Geçen dönem spor için bir çok şey yapıldı bir çok para harcandı...
Yapılanların tamamı amatör sporcular ve spor hocalarının sırtında yükseldi ,ama onlar çok itilip kakıldı.
Amatör spor branşlarına ve sporcular ile hocalarına dönüp bakmanın zamanı geldi.
Bunu "yaparsa Büyükşehir yapar".




Yapmalıdır da...

SİZİN İÇİNİZDEN NE GEÇİYOR ?

Şehrin içinden tramvay geçirdiler.Nürnberg tramvayı...çiling çulung diyor , tıngır mıngır geçiyor.
Sonra şehir hayatı hızı ile ölçtüğünüzde "bir anda" lastik tekerlekli canavarlara saatte 80 kilometre hız yapın
dedikleri delikleri açtılar.
Ölüme koşan vızıltılarla geçtiler şehrin içinden.
Sonra İspanyol tramvayı çıktı ortaya.
Kuzeyden güneye yırttı attı şehri.
Henüz sesini duyamadık..Hareket edemeyen bir ağırlıkla şehrin üzerine çöktü.
Parça parça bir şehrin parçalanmış insanlarıyız artık.
Konyaaltı ile Larayı birleştirelim , havalimanını şehre bağlayalım diye çıkmıştık yola.
Kuzey antalyalı - güney antalyalı olduk. Doğu antalyada doğup batısını görememiş kuşaklar yetiştirdik.
Avuç içi kadar bir şehri nasıl böyle kısa bir sürede paramparça ettik?
Üstelik her bir büyük yatırım için bu kentin gönüllüleri düşüncelerini açıkladılar.
Kimi yapmayın dedi , kimi yaparsanız böyle olur dedi.
Duymadılar...Dinlemediler...
Muhtemelen bu günde duymuyorlar , dinlemiyorlar...
Dünya yılı ile ölçülen bir zaman kavramına oturttuğumuz insan ömrümüz var.
Aynı zaman kavramında algıladığımız şehirlerin de ömrü var.
Bir şehrin ömrü , insan ömrü ile ölçüldüğünde 100 lerce insan kuşağı ile anlatılabilir.
Bir insanın 5 yıllık hizmet süresinde yapacağı işleri bir şehrin kabul etmesi için yapılacak işin yıllarca konuşulmuş , planlanmış ve üzerinde anlaşılmış olması gerekir.
20 yıl oldu bu şehir "dönerciler çarşısını" kabul ettimi?
Nürnberg tramvayı hala bir şehir oyuncağı.
Battı çıktılar şehri ikiye ayırdı ve birleştirmek için çok daha büyük köprüler ve yeni ulaşım aksları yapmak zorundayız
İspanyol tramvayı mevcut hattında taşıyacak insan bulacak mı ? sorusu henüz yanıtlanmadı.
20 insan yılı sonra belki...
50 insan yılında oluşan şehir dokusunu yok etti.Kendi dokusunu da en iyimser bakışla 20 yılda oluşturacak.
Sizi bilmem ama benim içimde sıkıntılı bir tramvay patinaj yapıyor.
Beni ve içinde yaşadığım şehri hiçbir yere götüremeyen bir boşuna çaba.
Canım sıkılıyor.
Küçük bir gazete haberi.
Güzel ülkemin güzel şehirlerinde bir günde 9 insan kendi canına kıymış.
Düşlediğimiz ve istediğimiz bence bu değildi.
Yönetim kararları insanları mutlu etmek için alınmalı.
Huzurlu ve güvenli yarınlar planlayan yöneticilerimiz olmalı.
Hadi vaz geçtim...Hiç olmazsa Antalya'nın yöneticileri böyle olmalı.