7 Ekim 2011 Cuma

FİKRİ ERTEN VE CEMİL CAHİT SÖNMEZ

KÖŞETAŞI REHA İLHAN
HOCA’NIN PROJELERİ
Kendisi söyledi, çok projesi var.
Bunu söylerken iyi de , iş projeleri sivil dinamikler ve halk ile paylaşmaya geldiğinde , birden bire başkasının hazırladığı projeye dönüşüyor.
Müthiş özgüvenin yerinde yeller esip projeyi hazırlayanlar öne çıkıyor.
Oysa Büyük şehir belediye başkanlığı , şehrin liderliği demek.
Ekibinin veya kendisinin seçtiği uzmanların hazırladıkları da tartışmasız başkanın projesi demek.
İki yıl sonra dinleme toplantılarına gelebilen başkanın , arkasında duracağı projeleri hazırlık aşamasında kent konseyi ve meslek odaları ile birlikte yapması ve artık bunlar benim projelerim demesi gerekiyor.
O kadar zayıf ve çaresiz bir kadrosu olmalı ki ne yapayım yetişemiyorum mazereti ile kendisinin mazur görülmesini bekliyor.
Oysa bu tür projelerin hangi masalarda paylaşılacağı belli ve bu masalar kurumsal olarak oluşmuş durumda.
Başkanın kendisini kahvaltıya davet eden sanayici ve iş adamları ile kahvaltı etmesinde tabii ki bir sakınca yok.
Ama projelerin paylaşılıp büyütüleceği yer Bütün sivil dinamik ve kuruluşların katılımı ile oluşan KENT KONSEYİ ve Çalışma guruplarıdır.
Hadi kendisi bunu bilmiyor…
Danışmanım diye yanında gezenler , daire başkanları , özel kalemler filan.
Başkan neyin eksik olduğunu anlayıncaya kadar umarım daha fazla zaman öldürmez.
Gelelim Başkanın bizimle paylaşarak hazırladığı projeye.
Projenin adı: KALEİÇİ KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI REVİZYONU.
Bu projeyi aklınızın bir kenarına alın..
Antalya’nın kimliğini Dubai’de arayanlar için yararlı olacak bir proje.
Fikri ERTEN’in ve Cemil Cahit Sönmez’in Antalya’sı projelendirilmiş.
Harika bir çalışma.
Kaleiçi’nin kullanım ve koruma dengesi sağlanmış.
Turizm, konut ve ticaret yerleri gerçekçi bir şekilde belirlenmiş ve parametreleri açık anlaşılır ve galiba en güzeli uygulanabilir şekilde yazılmış.
Prof.Emre Madran, “Cemil Cahit Sönmez hocamızın surlar hakkında yaptığı çalışma bize yol gösterecek “diye anlatıyor projeyi.
Şehrin sur içi ve sur dışı ilişkileri bütün kapılar bu arada Batı kapısı Tiberius da dahil birinci derece etkileşim alanları ile ilişkilendirilerek yapılacak.
Bu köşeyi takip edenler bilir.
Altı ay kadar filan önceydi.
Büyükşehir Belediyesine yazılı olarak müracaat etmiş ve alan yönetimi projeniz var mı? Diye sormuştum.
Böyle bir şeyin olmadığını söylemişlerdi.
Neyse ki varmış…
O yazıda Atatürk parkı varyant ve kültür parkı ile birlikte kale içi alan yönetimini de önermiş ve şehrin bu anlayış ile yönetilmesinin doğru olduğunu söylemiştim.
İşte Kale içi bu anlayış ile belirlenen imar uygulama kararları ile yeniden , aslına uygun ve bu günün gerçeklerinde kullanılabilir olarak ayağa kalkacak.
Projenin teknik ayrıntılarını konuşmaya devam edeceğim.
Proje güzel ama uygulamanın ne olacağını hep birlikte göreceğiz.

6 Ekim 2011 Perşembe

ÇAY İÇMENİN YARARLARI..

KÖŞETAŞI REHA İLHAN

HOCA İLE ÇAY İÇMEK

Bu köşenin okuyucuları hatırlar.Şimdi Hoca ile çay içme zamanı diyerek yazdığım yazıyı.
Büyük şehir Belediye başkanı Mustafa Akaydın ile çay içme fırsatımız oldu.
Tabii ki özel bir şey değildi.Kendisi Kent Konseyi İmar Çalışma Gurubu toplantısına son anda katılma kararı alınca toplantı masasının etrafında oturan herkese ikram edilen çayı birlikte içtik.
Büyük şehir belediye başkanı harika bir proje daha hazırlamış .
Buraya dikkat ekibi hazırlamış demiyorum.Hoca harika bir koruma imar planı revizyonu hazırlamış.
Ama O’na sorarsanız kendisi değil ekibi , özellikle de Emre Madran’ın hazırladığı bir proje.
İşte bu projeyi Kent Konseyi alt çalışma gurubu ile paylaşmaya gelmiş.
Çay içtik.
Projeyi konuştuk.
Daha doğrusu biz konuştuk O dinledi.
Dedim ya çay içmeye gelmişti.
Yani doğru olanı yaparak , projeyi hazırlayan ekibin başkanının sunduğu proje hakkında ne düşündüğümüzü not almaya gelmişti.
Kaleiçi Koruma imar planı revizyonunun bütün parametreleri ve kararlarını destekleyen konuşmalar yaptık.
Tam desteğimizi kendisine verdik.
İşte o anda Hoca çayının son yudumunu içti ve , önemli projelerde kendisinden esirgenen destek yüzünden üzgün olduğunu söyledi.
Yani doğruyu yapmaya devam etti.
Projelerin uygulanması öncesinde kendisine verilen desteğin uygulama sırasında verilmediğini iki örnekle anlattı.
Ben de kendisine…
Bu konuşmayı bu köşenin okuyucularının bilme hakkı var.
Ben de kendisine “tırnak içerisinde destek istediği projelerini” bu projede yaptığı gibi zamanında ve doğru şekilde, proje hazırlanma aşamasında , dinleme kararlılığı ile yaparsa beklediği destekten daha fazlasını alacağını söyledim.
Projeye destek vermenin başka bir şey , uygulamaya destek vermenin başka bir şey olduğunu belirttim.
Bir birimize olan güvenimiz artarak ayrıldık toplantıdan.
Dediğim gibi Hoca ile çay içtik.

4 Ekim 2011 Salı

ANAYASA KONUŞURKEN DÜŞÜNDÜKLERİM

KÖŞETAŞI REHA İLHAN
ANAYASA İÇİN BİR ARAYA GELMEK

Birisi , birileri … saltanat kursun diye hiç biriniz borç içerisinde , aç ve güvensiz yaşamayı kabul etmezsiniz.
Yani Ülke seçmeninin yarısının , birileri saltanat kursun diye işsiz , güvensiz, korku içerisinde yaşamayı kabul ettiğini kimse ileri süremez.
Birileri , çoğunluk bizi seçti diyerek kendi saltanatlarını kurmayı haklı ve kanuni göremez.
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
Birileri , saltanatlarını sürsün diye insanlar kendi yaşam haklarından vaz geçmezler.
Yani hiç kimse birileri daha güçlü , daha zengin ve daha iyi hissedecek diye , insan olma haklarından daha azına razı olmaz.
Bu ülkenin siyasi seçimlerinden böyle bir sonuç çıkarmak ve insanları korkutarak , yıldırarak baskı altın tutmak insan olmanın kendisine aykırıdır.
Bu gün ülkemizde yaşananları dar alanda uygulanan haksızlıklar olarak görmek ve göstermek hiç kimsenin mazur göreceği bir iş değildir.
Yapılanların tamamen insan olmaklığımız ile ilgili olduğunu, birilerine kul olmak istemediğimiz yaşanıldığını anlamalıyız.Sadece en temel insan haklarını talep ettiğimizi ve sahip olduklarımızı korumak istediğimizi daha yüksek sesle ve daha anlaşılır bir şekilde anlatmalıyız.Hiç kimse bir başka insana KUL olmak istemez.Kendisine KÖLE gibi davranılmasını kabul etmez.
Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.
Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.
Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.
Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.
Madde 11
1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Bu ülkede seçmen olup oy kullanan hiç kimse kendi telefon görüşmelerinin kayıt altına alınmasını , evinin ve özel hayatının bir başkaları saltanat kursun diye izlenmesini , gözetlenmesini , dinlenmesini istemez.Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesini desteklemek , “birileri bir diğerlerinin özel hayatını izlesin , gözlesin ve bunu herkese açıklasın diye hukuk oluşturulmasına “karşı çıkmamak insan olmaktan uzaklaşmak demektir.Bunu kimsenin kabul edeceğini sanmıyorum.
Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz.
Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Anayasa yapmak isterken ,en temel insan haklarını basitçe ifade eden , İnsanı , siyasi gücü eline geçiren sivil topluluklardan ve Devlet yapısından koruyan , insan odaklı bir metinden söz etmeliyiz.
Eminim ki Cumhuriyet Halk Partisi sadece bu hakları korumak için komisyonda yer alacak.
Ancak yapılmak istenen Anayasanın bu temel ilkelerin yanından bile geçirilmek istenmediğini düşünen insanların sayısı , birilerinin sandığı kadar az değil.
Sadece bir araya gelmeleri önlenerek küçük kalmaları sağlanıyor.
İşte Cumhuriyet Halk Partisinin , Anayasa konuşmadan önce bu dağınık ve baskı altında tutulan insanları bir araya getirme ve seslerini yükseltmelerini sağlama görevini hatırlamalı.
Bir Anayasa çalıştayı iyi bir başlangıç olabilir.
Bunu yerel yönetimler bile yapabilir.
Meraklısı için dip not.
Yazının içinde maddeler olarak okuduğunuz bölümler , Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİNDEN alınmıştır…

2 Ekim 2011 Pazar

ZAMANINDA KONUŞMAK GEREKİR..

HOCAYLA ÇAY İÇME ZAMANI

Yaşar Tabur , Konyaaltı Belediye meclis üyesiymiş.
AKP’liymiş.
Kendisini tanımam..
Gazetemize lütfederse tanışır bir çay içeriz.
Bir çay içeriz , çünkü yaptığı açıklama ile kendisine bir çay borcum olduğunu düşünüyorum.
Halk Kart ve A-Kent açıklamaları müthiş.
Bir ay öncesinden açıkça yazdığım bir konuda beni rahatlatan açıklaması dikkatli bir okuyucumuzun gözünden kaçmamış ve “aidiyeti cihetiyle “ bana göndermiş.
Çünkü kocaman kocaman yazmıştım.
Büyükşehir Belediyesi , A- Kent’ten kurtulmalı ve sokakları Ulaşım A.Ş.’ye devretmeli dedim.
Çünkü doğrusu buydu.
A-Kent , para kazandığı sisteme ihanet eder gibi çalışıyor ve halka eziyet ediyordu.
Vahşi ücretlendirme uygulamaları ile yapılan bütün iyi işler gölgelenip tepki çekiyordu.
Üstüne üstlük Büyükşehir Belediyesinin istediği çalışmaları yapmıyor olmalıydı ki sokaklara “EKDAĞ ÇOCUKLARI “çıkmıştı.
Ellerinde haritalarla Antalya tarihinde unutulmayacak günler yaşattılar bize.
Yaşar Tabur’un anlattıklarını işte bu gerçekler ışığında değerlendirirsek , Hoca şehir içi ulaşımı konusunda nihayet doğru devam yolunu bulmuş görünüyor.
Ya da engelleri kırarak ilk yapması gereken işi “yapabilir olmuş”.
Ellerine sağlık.
Ama üzgünüm kendisine çay borcum yok.
Şu kadarcık bir açıklamayı bile muhalif meclis üyesinin sözlerinden kazıyarak çıkarıyoruz.
Ama olur da lütfederse , gazetemize yolu düşerse sıcak duygularımızı ve aklımızı kendisi ile paylaşmaktan kaçınmayız.
Hep olduğu gibi.
Ama bu konuda yaşananlar sadece bu kadar görünmüyor.
Menderes döneminin AB plakalı araçları ile ilgili bazı söylentiler var.
Hoca akıllı duraklar yapmalı derken var olan duraklar benim diyen AKP döneminden kalan bir reklam şirketi yeni engeller çıkarıyor gibi.
Gibi diyorum çünkü Durakları konuşmayan şehrin Belediyesi de konuşmuyor.
CLEAR CHANNEL isimli şirket otobüs duraklarını temizliyor.
Bu duraktan şu hatlar geçer yazıları da dahil bütün ulaşım bilgilerini duraklardan kaldırıyor.
Büyükşehir belediyesinin isteği ile olmuyorsa bu iş çok tuhaf.
Durağı yaptıran belediye ulaşım haritası yapıştırmak için şirkete para ödemek zorunda gibi.
Güneş enerjili , klimalı havadar durak fikri birilerinin canını sıkmış olabilir mi?
Bu sorunun yanıtı da bir çay hak edecek kadar önemli.
Hadi hocam şimdi karşılıklı çay içme zamanı …