KÖŞETAŞI REHA İLHAN
AKLI ACIYAN ADAM
Canı acıyan gibi adam gibi…
Aklım acıyor…
Aydınım diyen gazeteci , Amerika’ya davet edilip okyanusu geçerken ne düşünüyor bilmiyorum..
Ama indiğinde , “Sağlık konusunda çok iyi şeyler yaptılar.” Diyor.
Yurdun dört bir tarafında yaşanan sağlık skandallarını , dramlarını , hastane önlerini , muayene kapısı kuyruklarını, üzerinde gereksiz bir yığın tıbbi uygulama yapılan insanların patır patır öldüğünü görmüyor.
“Nezle oldum” diyene dört ilaç yazılıp her ilaç başına para alındığını, randevu isteyenden para istendiğini , “doktoru gördün “diye cebine saldırıldığını, “reçete yazdı ya “deyip maaşının kesildiğini anlatmıyor.
Aslında ne anlattığının ayırdında bile değil.
İnsanlar bu sefaleti , bu haksızlığı kendisi yaşadığı halde görmüyor , üzerinde düşünüp tepki vermiyor.
Çünkü haber diye izlediği yalan , dolan…
Çünkü tartışma diye seyrettiği vıcık vıcık yağ….
Ekranda gördüğü kendi fışkırttıkları yağı yalayan yaratıklar…
Televizyon başında dizi kahramanı kıza tecavüz edilmesini merakla bekleyen insanlar…
Sokaklara dökülenler sağlık emekçileri…
Hasta bakıcılar , hemşireler, doktorlar, asistanlar, profesörler…
İnsan sağlığı para ile ölçülemez diye bağıranlar…
Sağlık hizmetleri ticaret konusu yapılamaz diye yürüyenler….
Bu işten para kazanacak olanlar…
Doktorlar…
İyi mi?
Aklı acıyan adam sokaklarda ….
Göbeğini kaşıyan ….
……….
Aklım acıyor……
22 Aralık 2011 Perşembe
18 Aralık 2011 Pazar
ASLINDA SUÇLU KADIN
KÖŞETAŞI REHA İLHAN
ŞİDDETİN İZİNİ SÜRMEK GEREK
Biliyorum Derya Uğural bana bu konuda kızıyor.
Kadına şiddeti küçümsemediğimi ve ancak şiddetin hayatın her anında ve herkese yönelik olarak sistemli bir şekilde uygulandığını anlatmam gerektiğini de biliyorum..
Sadece , O’nu ve kadınlarımızı darıltmadan , kadınlara yönelik şiddetin derhal durdurulması gerektiğini , ancak okullarımızda başlayan , neredeyse bütün sosyal toplanma alanlarında ve özel hayatımızda sürdürülen şiddetin yok edilmesi gerektiği doğrusunu nasıl öne çıkaracağımı da bilmiyorum…
Amacım , mevcut sistem tarafından şiddetin diğer tüm canlılara ve içinde yaşadığımız Dünya gezegenine de yönelik olarak sürdürüldüğünü anlatmak.
Ama bunu yaparken , “iyi de kadına şiddet sürsün mü yani “ cümlesini hiç hak etmediğimi baştan söyleyeyim.
Şiddetin bütün şekillerine ve hedeflerine karşı birlikte durmamız gerektiğini açıkça söylerken bile , yeterince açık olmadığımı düşünüyorum.
Yani bu konuda yaşadığım iç karartıcı çatışma önce beni sarsıyor.
Nasıl yapmalıyım da kadına yönelik sistemli şiddetin , sistemin kontrol edicileri tarafından diğer insan cinsi ve türlerine karşı kullanıldığını anlatmalıyım.?
Yoksa ben de her gün yaşanılan şiddet haberlerini kınayarak , lanetleyerek , çok kızarak oturduğum yerde oturmaya devam mı edeyim.?
Yani aslında sistemin istediği ve belirlediği ölçüde tepki verip , gaz salıp , gaz alıp şiddete devam edilmesini kenardan izleyeyim mi?
Sonuçta ben kadın değilim.
Üstelik uygulanan bu sistemli şiddetin bir parçası da değilim.
Kınarım , üzülürüm , iki yazar bir susarım..
Şiddet’te gereken dozda herkese ve her kesime , gereken her zamanda uygulanır.
Çünkü okullarda minnacık çocuklarımıza sistemli şiddet uygulamalı olarak yaşatılıyor.
Neredeyse bütün kurs çeşitlerinde de öyle..
Spor sahalarında…salonlarında…
Yollarda..
Evlerde…
Sosyal alanlarda, Kamusal alanlarda…
Özel hayatlarımızda…
Dinlenen, izlenen ve ifşa edilen özel hayatlarımızda..
Artık açıklaması bile mümkün olmayan…
Özel tutukluluk hallerimizde…
Şiddet hepimize ve her an uygulanıyor…
Bunu değil de şiddetin birini görmek ve göstermek , sistemden yararlananların işi olmalı..
İşte bunu nasıl anlatırım diye kara kara düşünürken,
Medya’nın amiral gemisi imdadıma yetişti..
Kadına yönelik sistemli şiddeti haberleştirdi….
Dövülen , aşağılanan,yaşayacağı hayatı elinden alınan kadın için,
“KARAKOLDA DAYAK YİYEN O KADIN KONUŞTU ” diyerek beni kurmam gereken bütün cümlelerden kurtardı.
Dövülen , eziyet edilen , aşağılanan değil…
Dayağı yiyen kadın…
Şiddetin fiilini , dayağı yiyerek gerçekleştiren şey…
KADIN…..
Siz bu anlatımdan da korkmadıysanız….
Siz bu bakıştan , bu duruştan bir şey anlamadıysanız…
Size anlatabileceğim bir şey zaten olamaz…
(8.12.2011 tarihli Hürriyet gazetesi)
ŞİDDETİN İZİNİ SÜRMEK GEREK
Biliyorum Derya Uğural bana bu konuda kızıyor.
Kadına şiddeti küçümsemediğimi ve ancak şiddetin hayatın her anında ve herkese yönelik olarak sistemli bir şekilde uygulandığını anlatmam gerektiğini de biliyorum..
Sadece , O’nu ve kadınlarımızı darıltmadan , kadınlara yönelik şiddetin derhal durdurulması gerektiğini , ancak okullarımızda başlayan , neredeyse bütün sosyal toplanma alanlarında ve özel hayatımızda sürdürülen şiddetin yok edilmesi gerektiği doğrusunu nasıl öne çıkaracağımı da bilmiyorum…
Amacım , mevcut sistem tarafından şiddetin diğer tüm canlılara ve içinde yaşadığımız Dünya gezegenine de yönelik olarak sürdürüldüğünü anlatmak.
Ama bunu yaparken , “iyi de kadına şiddet sürsün mü yani “ cümlesini hiç hak etmediğimi baştan söyleyeyim.
Şiddetin bütün şekillerine ve hedeflerine karşı birlikte durmamız gerektiğini açıkça söylerken bile , yeterince açık olmadığımı düşünüyorum.
Yani bu konuda yaşadığım iç karartıcı çatışma önce beni sarsıyor.
Nasıl yapmalıyım da kadına yönelik sistemli şiddetin , sistemin kontrol edicileri tarafından diğer insan cinsi ve türlerine karşı kullanıldığını anlatmalıyım.?
Yoksa ben de her gün yaşanılan şiddet haberlerini kınayarak , lanetleyerek , çok kızarak oturduğum yerde oturmaya devam mı edeyim.?
Yani aslında sistemin istediği ve belirlediği ölçüde tepki verip , gaz salıp , gaz alıp şiddete devam edilmesini kenardan izleyeyim mi?
Sonuçta ben kadın değilim.
Üstelik uygulanan bu sistemli şiddetin bir parçası da değilim.
Kınarım , üzülürüm , iki yazar bir susarım..
Şiddet’te gereken dozda herkese ve her kesime , gereken her zamanda uygulanır.
Çünkü okullarda minnacık çocuklarımıza sistemli şiddet uygulamalı olarak yaşatılıyor.
Neredeyse bütün kurs çeşitlerinde de öyle..
Spor sahalarında…salonlarında…
Yollarda..
Evlerde…
Sosyal alanlarda, Kamusal alanlarda…
Özel hayatlarımızda…
Dinlenen, izlenen ve ifşa edilen özel hayatlarımızda..
Artık açıklaması bile mümkün olmayan…
Özel tutukluluk hallerimizde…
Şiddet hepimize ve her an uygulanıyor…
Bunu değil de şiddetin birini görmek ve göstermek , sistemden yararlananların işi olmalı..
İşte bunu nasıl anlatırım diye kara kara düşünürken,
Medya’nın amiral gemisi imdadıma yetişti..
Kadına yönelik sistemli şiddeti haberleştirdi….
Dövülen , aşağılanan,yaşayacağı hayatı elinden alınan kadın için,
“KARAKOLDA DAYAK YİYEN O KADIN KONUŞTU ” diyerek beni kurmam gereken bütün cümlelerden kurtardı.
Dövülen , eziyet edilen , aşağılanan değil…
Dayağı yiyen kadın…
Şiddetin fiilini , dayağı yiyerek gerçekleştiren şey…
KADIN…..
Siz bu anlatımdan da korkmadıysanız….
Siz bu bakıştan , bu duruştan bir şey anlamadıysanız…
Size anlatabileceğim bir şey zaten olamaz…
(8.12.2011 tarihli Hürriyet gazetesi)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)