3 Ekim 2009 Cumartesi

BU GÜN PAZAR...

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


BEN ASLINDA ÖZGÜRÜM

Bu gün Pazar….
Bu gün beni dışarı çıkardılar…

Güneşi …Mavi gök yüzünü…pamuk bulutları gördüm…

İnsanın içine hapis edebilirmisiniz insanı…?..

Deneyin O zaman…
Bakalım içinizde ki insanın ne kadarını sıkıştıracaksınız içinizde ….
Ne dış Dünya ile ne de Dünya da olanlarla ilgisi yok bu hikayenin…
Baskı…yasak….zorlama ile insan yan yana gelemez…
Genetiğimiz uygun değil buna…
Binlerce Dünya yılı boyunca en hızlı değişen…gelişen …farklılaşan canlı türüyüz.
Charles Robert Darwin düşmanınız değil sizin.
O bir insan…sizin gibi…değişimi , gelişimi yani evrimi algılayabilen bir akla sahipti…
Doğal seçilimi anladı ve anlattı.
Yasaklayın bakalım…
Çocuklarımız bilmesin Evrimi…
Duracak mı sanıyorsunuz…
Evrim…..bitecek mi?
Doğal seçilime ek olarak 20 .yüzyılda acımasızlaşan “sosyal ve ekonomik seçilim” siz bilmezseniz olmayacak mı?
Neden yok oldu koca koca imparatorluklar…
Ne oldu sultanlar sultanına…
Hayat hızla değişiyor…İnsan değiştiriyor hayatı…
Siz değişmediğini düşünseniz ne olacak.?
Sizin dışınızda değişecek…hepsi bu…
Sizi dışında bırakarak kendini yenileyecek…
Seçilenler arasında olmayacaksınız.
Siz aslında 21.yüzyılın insanları değilsiniz..Siz 21. yüzyılın insanlarının figüranı oldunuz.
Bu yüzden varsınız..Ama doğa , büyük birader , küresel ağabey dinlemez.
Siz aslında yoksunuz.
Ağırınıza giden de , sizi hırçınlaştırıp acı veren de bu gerçeği algılayacak kadar zekaya sahip olmanız…
Doğanın sizi süpüreceği delik sandığınızdan daha yakın ve derin…

Bu gün Pazar …Bu gün beni dışarı çıkardılar…

Siz kendi içinizde hapissiniz…
Ben dışarıda Özgür….

2 Ekim 2009 Cuma

BİZ ASLINDA BÜYÜYORUZ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


HAKLISINIZ UYUYORUZ…


Kötü niyetlisiniz ya…Uyuduğumuzu söylüyorum sandınız.

Hiç de bile Uyumuyoruz…sadece derin bir hipnozun etkisindeyiz.
Biz 7 yıldır Avrupa Birliğine uyuyoruz…
Acayip uyuyoruz….
Farkında değilsiniz çünkü uyuyoruz…
Adamlar bireysel hak ve özgürlükler üzerine yüzyıl süren savaşlar yaptı.
Bir birlerinin kanını öyle döktüler ki Akdeniz kızıl deniz olabilirdi..
Sonra dinin kiliseden dışarı başını uzatmasının yanlış olduğunu anladılar…
Yine kanlarını döke döke bir birlerine anlattılar.
Sonuçta anladı adamlar…
Bireysel özgürlük ve insan olma hakları bildirgeye bağlandı ve imzalandı.
Biz de imzaladık…
Bildirge filan bizi kesmediği için biz ancak uydurularak uyabiliriz dedik.
İşte yedi yıldır acayip uyuyoruz….
Oramızı buramızı ama en çok ta farklılıklarımızı konuşarak uyuyoruz.
İnsan olduğumuzu , bir ülkü ve ülkeye ait olduğumuzu , ortak geçmişimiz ve geleceğimiz olduğunu unutarak uyuyoruz.
Bütün eğitim anlayışımızı değiştiriyoruz.
Sabahçı , öğlenci sistemini değiştirmiyoruz ama ders sayısını arttırabiliyoruz.
Çocuklarımızın spor yapmalarını engellemek için yaptıklarımız yetmiyor , beden eğitimi derslerini kaldırıyoruz.
Haritamızı başkaları çizip gönderiyor bize.
Farkında bile değiliz çünkü uyuyoruz.
Bundan sonra Üniversitelere sadece İmam hatip lisesinde okuyanlar gidebilecek..
En güzel uyumu bu noktada yakalıyoruz.
Bina , öğretmen , para , sistem hepsi imam hatip liseleri için.
Diğerleri ikili eğitime devam…
Öğretmensiz , parasız ,yazın sıcak , kışın soğuk , yağmur yağdı kar düştü diye okulları tatil ederek Avrupa’ya uyuyoruz.
Ama kesinlikle uyuyoruz…
Hiç şüphesiz ki uyuyoruz…

Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 yılda başardığını ,70 yıldır yok ederek uyuyoruz.
Olabilir bu günkü tercihimiz bu olabilir..
Muhtemelen ilk seçimde yönümüzü bulacağız…
Acelesi olanların paniği de bu yüzden zaten.
Benim sakinliğim de bu yüzden.
İşte şimdi uyduk..uyuyoruz filan derken…..
Biz aslında büyüyoruz…

30 Eylül 2009 Çarşamba

OLMAYACAK İŞLER YAZISI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


UPPSS


Türkçede UPPSS sözcüğü şunu anlatır.
Antalya Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri Projesi…

Antalya 2500 yıllık bir kent.
Meteorolojik , jeofizik , jeodezik , statik ,istatistik ve jeopolitik ölçümleri olan bir kent.
Deniz suyu sıcaklığı , akarsu rejimleri , yağmur ölçümleri , rüzgar yönleri ve şiddetleri bilinen bir kent.

Şimdi siz bana inanmazsınız..Muhittin Böceğe sorun…
Arapsuyu deresinin 500 yıllık debi ölçümleri var.
Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünde.
Belediye arşivlerinde…
Yağmur mevsiminde ne kadar su taşıdığı ve sedde genişliğinin en az ne kadar olması gerektiği ilgili bütün kurumlar tarafından biliniyor.
Buna rağmen derenin islahında sedde genişliği düşürüldü.
Köprü ayakları birbirine yaklaştırıldı ve köprü yükseltilmedi.

İspanyol tramvayı daracık yollardan geçirildi..
Yaya trafiği , lastik tekerlek trafiği yok sayıldı…
Manyetik alan ölçümleri dikkate alınmadı…
Yürürse…yürüyebilirse bir dert , yürümezse başka bir dert…

Antalya körfezinin hakim rüzgar yönleri ve şiddetleri Meteoroloji Müdürlüğünde var.
Deniz Ticaret Odası’nın bu konuda incelemesi bulunuyor...
Büyükşehir Belediyesi de Antalya Valiliği de bu ölçümler üzerinde analizlerini yapıp raporlarını verdi.
Antalya Deniz ulaşımı , yan rüzgarlar ve taşınacak yolcu kapasitesi uyuşmazlığı nedeniyle verimsiz bulundu.
Yolcuların deniz ulaşımı tercihleri yok denecek düzeyde.
Yan rüzgarlar küçük teknelerin çalışmasını zorluyor.
Menderes Türel ve ekibi…
Bir değil iki ihale yaparak Antalya’ya zorla deniz otobüsü kazandırdılar.
Birinci ihale rüşvet dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlamaları ile yargı önündeyken…
İkinci ihale yapılıp birinci ihale bedelinin iki katı paraya bağlandı.
3 teknenin birisi de limana bağlandı.
Mustafa Akaydın bu tekneye bakıp bakıp ağlayabilir.
Belediye bütçesi kadar değeri olan bu tekne ile ne yapacağını kara kara düşünüyor da olabilir.
Ekibinde ki bazı kişilerin bulduğu çözüm ise muhteşem….
VİP teknesi yapalım….binip binip gezelim…..
UPPSS…..

27 Eylül 2009 Pazar

DİLİMİ ÇOK SEVİYORUM

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


DİLİMİ SEVEYİM…

İnsanın kendini ifade edebilmesi ne çok şeyi çözmüştür bir bilseniz.
Uygarlığın , bir insanın yaşadıklarını ve düşündüklerini bir diğerine anlatması ile oluştuğunu bir anlasanız.
Dünün , bu günün ve yarının aslında bir anlatım bütünü olduğunu kavrasanız.
Hayatı ve hayata dair olanı hemencecik çözersiniz.
İşte burası herkes için çok önemli.
Hayatı ve hayata dair olan her şeyi kendi kendinize çözerseniz birileri rahatsız oluyor.
Onlar hayatı sizin adınıza anlayıp sizi yöneteceklerini , sizin üstünüzde ve size hakim olacaklarını bilen insanlar.
Onlara kızmıyorum.
Dilini kullanmayan , kullanamayan insanlar beni daha çok ilgilendiriyor.
Bu köşenin var olmasının bir nedeni de dilimi seviyor olmam.
O’nu seviyor ve kullanabiliyor olmam.
Bundan büyük bir keyif alıyor olmam.
Kendimi ifade edebilirken hayatı ve hayata dair olan her şeyi anlayabiliyor olmam.
Bunu yaparken sadece kendi dilimi değil , güzel ülkemin bana sağladığı imkanlarla öğrendiğim diğer bir dili de kullanıyorum.
Bundan da mutlu oluyorum.
İşin özü ; bağımsız , özgür ve gelişen insan , dil bilgisi ile oluşuyor.
Osmanlının çöküş süreci , yok oluş süreci arap dilinin saraya hakim olmasına karşın Anadolunun Türkçede ısrarı ile olmuştur.
Saray başka telden çalarken ,O’nu anlamayan insanlarla ortak geleceğini de kaybetmiştir.
Ulema dedikleri her şeyi herkes adına bildiğini iddia eden Arapça bilenlerdi.
Halk ne konuşabiliyor, ne okuyabiliyor ne de yazabiliyordu.
Anadil diye bir şeyin olmaması ülkeyi yönetmek isteyenlerin Arapça, yönetilenlerin Türkçe konuşuyor olması ortada bir yönetimin olmaması anlamına geliyordu.
Mustafa Kemal bu çözülmüş yapıyı , üzerinde çok çalışılan bir devrim ile düzeltti.
Kurtuluşumuz ve kuruluşumuzdan 5 yıl sonraydı… Dil bilgisi öğretmeni İbrahim Necmi Dilmen’den dil dersleri alarak ilk Türkçe metnini 1928 yılında 4 ağustos ta gece yarısı Başbakan İsmet İnönü’ye yazdı.


"Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum."

İşte O gün bu gündür dilimizi geliştirebiliyor günün gereklerine uygun olarak zenginleştiriyoruz.
İnsanları bir arada tutan neye tapındıkları değil birbirleri ile anlaştıkları dildir.
Bu yüzden bu gün saldırı altında olan değerlerimizden birisi de dilimizdir.
Ben dilimi ve bu dili kullanan insanları bir başka güzel gözle görüyorum..
Ben Türkçeyi çok seviyorum…
Dil bayramımız kutlu olsun…