31 Ağustos 2010 Salı

KARANLIK SOKAĞIN AYDINLIK YÜZÜ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



KARANLIK SOKAĞIN AYDINLIK YÜZÜ


Hiç kimseye şunu yap bunu yap demeyen yazılar.


Şehir dediğimiz şeyin alt tarafı nedir ki?….!
Hiç birimize bir şey ifade etmeyen bu soru üzerinde durmalıyız.
Çünkü sosyal insan yaşadığı yerle özdeşleşmiştir.
Bana nerede yaşadığını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Yada…Aslan yattığı , yaşadığı yerden bilinir.
Yani şehrinizi soruyorum size.
Üzerinde yaşadığınız topraktan söz ediyorum.
İyi de şehir dediğimiz şey yaşadığımız yerin altında kalmışsa , şehrimiz dediğimiz şey aslında üst tarafta gördüklerimiz değilse.
Üst tarafta Dubai varsa..Üst tarafta gelen giden beceriksizlerin döküntüleri varsa.
Şehir dediğimiz şey toprağın altındaysa.
Üstelik de biz bunun ayırdında değilsek.
İşte bu kötü.
Antalya kimlikli , hem de fena halde kimlikli bir şehir.
Zaten 3000 yıllık geçmişi olan bir şehrin kimliğinin olmaması mümkün mü?
Antalya’nın hayallerinizde bile olmayan bir kimliği var.
Pagan dönemi Antalya’sı , Dünya kültür miraslarının ilk onuna girer.
Roma dönemi Antalya’sı Avrupa’ya parmak ısırtır.
Selçuklu döneminin seyrine doyum olmaz.
Osmanlı dönemi yaşanılası bir şehir sunar bize.
Cumhuriyet dönemi Antalya’sı kötü ellerde çok hırpalanmış..
Roma döneminde korsanların yıkamadığı eserler 1940’lar dan sonra yıkılmış.
Sonra….sonra üzerinin örtülmesi dönemi gelmiş.
Şaka filan değil gerçekten de şehrin üzeri örtülmüş..
Daha geçen günlerde bir gün Doğu garajı dediğimiz yerde ki eski Antalya’nın üstü bir kez daha örtüldü.
Ya Kale içi … Osmanlıdan buyana gördüğümüz şehir , tek başına Antalya değil.
Görünenin altında başka Antalya var.
Karanlık sokağın gizemi de burada zaten.
Karanlıkta kalan bir şeyler var orada.
Muhteşem bir yapının taşıyıcıları görünüyor çöplüğün ortasında.
Bildiğiniz çöplük.
Her türlü atığın bulunduğu bu yer de tanımı yapılmamış üstü örtülmemiş , ama unutulmaya terk edilmiş görkemli bir yapı var.
Etrafı tellerle çevrili bu kazı alanının neden on yıllardır böyle olduğunu Antalya merak etmezse kimse de bunun hesabını vermez.
Karanlık sokağın biraz kuzeyine, biraz batısına yürürseniz , Antalya’nın ilk anfitiyatrosunu bulabilirsiniz..
Ya da Büyük şehir belediye başkanının makam odasının balkonundan kuzey batıya baktığınızda şehrin stadyumunu görebilirsiniz.

Hadi gözlerinizi kapatıp benimle birlikte hayal edin.
Güçlü bir komutansınız.Dönemin imparatoru.
Siz geliyorsunuz diye şehir süslenmiş.Sizin adınıza görkemli bir kapı inşa edilmiş.
İnsanlar şehir girişinde birikmiş sizi bekliyor.
Üç kapılardan şehre giriyorsunuz , iki tarafı aslanlarla ve imparatorluk ailesinin heykelleri ile süslü sütunlu bir yolda yürüyorsunuz.
Karşınıza görkemli bir saray çıkıyor. Saray’ın biraz batısında şehrin anfitiyatrosu.
İleride falezlerin üzerinde Akdeniz’i ve Toros dağlarını seyredeceğiniz Hıdırlık kulesi.
Kuleden doğuya baktığınızda şehrin stadyumunu görüyorsunuz.

Şimdi soruyorum size.
Siz bu Antalya’da mı yoksa gökdelen kuleleri olan Antalya’da mı yaşamak istiyorsunuz.?
İşte bütün mesele bu…

30 Ağustos 2010 Pazartesi

DÜNYA HALTER ŞAMPİYONASI ANTALYA DA

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



13 EYLÜL’ÜN ÖNEMİ


Olur da gözlerinden kaçar diye Büyükşehir Belediye başkanının dikkatine..

13 eylül Türk siyasi tarihinde önemli bir eşik olacak.
Bunun tartışılacak bir tarafı yok.
13 Eylül’ün Antalya için başka bir önemi daha var.
Var da hiç kimsenin bundan haberi yok.

Zamanı biraz geri saralım.
Biliyorsunuz bunu yapabilirim.Sizi geleceğe götürebildiğim gibi geçmişi de bu güne getirebilirim.

Dünya Basketbol şampiyonasını biliyorsunuz.
Tarihinde ilk kez ülkemiz de yapılıyor.
Daha da Türkiye de yapılmaz.
Antalya seçilsin diye O dönemin siyasi aktörleri olarak imkanları çok zorladık.
Eleme guruplarında Antalya adı pırıl pırıl parlıyordu.
Şampiyonaya katılmayı hak eden bütün ülkeler maçlarını Antalya da oynamak istiyordu.
Olmadı.
Bizden sonra ki dönemin siyasi aktörleri projeyi kirletti…
İş Dünya şampiyonası olmaktan çıkıp hukuk dışı imar uygulamalarına dönünce.
FIBA gönülsüzce Kayseri’yi kabul etti.
Bir Dünya organizasyonunun şehrimiz için ne kadar önemli olduğunu bütün sivil dinamiklerimizle kabul ve beyan etmiştik.
İşi çok ileri götürüp Şimdi ki belediye başkanı hakkında olumsuz sözler söyleyenler de oldu.
Antalya Dünya basketbol şampiyonasını elinden kaçırmıştı.
Şimdi artık bu güne gelmelisiniz.
Dünya şampiyonalarının şehrimizde yapılmasının önemi üzerinde anlaşan bizler bu gün bir araya gelmeyi başarmalıyız..
Bu önemli bir araya gelişi tabii ki Şehrimizi temsil eden Büyük şehir belediye başkanımız yapmalı.
13 Eylül işte bu büyük buluşmanın tarihi. Dünya Halter şampiyonası Antalya da yapılacak.
Dünya Halter Federasyonları Birliğinin(IWF) kongresi de aynı program içine alınmış.

Bayanlar ve erkeler de sporcu sayısı açısından çok geniş katılımlı bir organizasyon..
Üstelik Bu Dünya şampiyonasına katılmak 2012 Olimpiyatlarına katılmak isteyen bütün sporcular için zorunlu.
Lara turizm bölgesinde ki iki otel bu şampiyona da konaklama noktası olarak belirlenmiş.
ANFAŞ yarışma salonu olmuş.
Sporcular şehrimizi görmeden otelden salona götürülüp getirilecek.
Konaklama ücretine her şey dahil edilmiş.
Şehir Lara kıyıları hariç bu organizasyonun dışında tutulmuş.
Türkiye halter federasyonunun resmi internet sitesinde Antalya anlatılırken her şeyin çok eksik olduğunu gördüm.
Örneğin Antalya da altın elma var ama altın portakal diye bir şey yok.
Aslında şehrimizin kendisi yok.
Hadi Başkan Akaydın.
İşte Dünya şampiyonası , işte Antalya…
Bu organizasyonun içine şehrimizi katalım.
Dünya Antalya’yı bir de bu şampiyona ile tanısın.
Federasyon sporcuları salona taşıyacakmış.
Biz de seyircileri salona taşıyalım..
Misafirlerimizi de Şehrimize.

29 Ağustos 2010 Pazar

O KENDİSİNE İNANANLARA İNANIYOR.

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



HAYIR’ SIZ HAYIR YAZISI


Benim için oldukça uzun bir süredir Referandum konuşuyoruz.
Turgut Özal patentli kontrolsüz bir iletişim ağının esiri olarak yapıyoruz bunu.

Hala frekans tahsisleri yapılmamış bir yığın radyo ve televizyon . Herkesin elinde kolaylıkla dinlenip kirletilen mobil telefonlar. Vergi silahı ile korkutulan çok okunan gazeteler . Kirli parayla satın alınan , beslenen gazete ve gazeteciler.Ele geçirilen devlet kurumları.
On üç kanaldan televizyon yayını yapan TRT..
Kontrol Bir adamda..
Bir yanda vergi denetmenleri , bir yanda İletişim daire başkanlığı..
Bir yanda da kimi ne zaman dinleyip ne zaman operasyon yapacakları kendilerinden menkul bir derin yapı.

Neye evet diyeceğimizi gösteren bir kaba otokrasi.
Peki ya internet.?

İnternetin bu denli kötüye kullanımlı bir başka örneği Dünya da yok.

Devlet kuruluşlarının yasaklanmasını istedikleri binlerce adres..
Devleti yönettiğini iddia eden ve bu yasak sitelere nasıl ulaşılacağını anlatan bir Başbakan.
Üstelik kendisi bu yasaklı sitelere ulaşabildiğini söylüyor ..gülerek.
Ben suç işledim , pişmanım, silahımı bıraktım af et beni diyeni af edelim diyen birisi..
Vay sen terör örgütünün başını mı af edeceksin diyen O.

Terör örgütünün başını af etmek için iki kez yasa değişikliği teklif eden de O.
Görüşeni barındırmam diyor.

Görüştün diyen şerefsizdir diyor.
Görüşen devlet memurları..

İki ay önce kendisine bağlı kurumda operasyon yaparak teröristle görüşeni atayan yine kendisi.
E doğal tabii.
O bir başbakan.
Devletin yürütme organının başı.
Devleti yürüttüğünü düşünmemiz için her türlü nedenimiz var.
Üstelik nereye doğru yürüttüğü konusunda hiçbir şüphemiz de yok.
Beraber yürüyoruz çünkü.
Şapkamızı giyiyoruz , gülsuyu karıştırılmış belediye suyu ile serinleyip” eveeeet “diye çığlık atıyoruz.
O ne derse desin ..cevap kesin bir itaatle “eveeeeet”
Üstelik O iletişim uzmanı filan değil.
Çünkü ortada iletişim filan yok.
Ne derse “eveeeet” demek var.
Şenay Pıtrak ta uzmanlığına yansın.
Biat demokrasisin de iletişim mi olur sevgili Pıtrak.
İletişim için karşı karşıya gelen en az iki zekaya ihtiyaç var.
Biat demokrasisinde bir tane bile yok.
Herkes O na inanıyor..
O kendisine inananlara..

İletişim çağının yüz karası bir dönemdeyiz.
Ama bunun nedeni asla biz değiliz.
Bu arada ..aramızda kalsın ama …bence de “ eveeeeet”..