10 Şubat 2011 Perşembe

DAĞILAN KIBRIS

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

KIBRIS'IN DAĞILAN KİMLİĞİ

Küçücük ,yeşil bir ada ya geleceğimi düşünüyordum.
Kocaman çevre felaketlerinin hepsini birden yaşayan çok uluslu , çok kültürlü , çok dilli bir yere geldim.
Bu gün yerel siyaseti konuşmak düşüncelerini almak için dolaştım.
Kıbrıs'ın sokakları politikadan çok uzak.
Uzak duruyorlar.
Yılan hikayesine dönen politika dan nefret ediyorlar neredeyse.
Bir işe yaramıyor.
Bir sonuca ulaşmıyor.
Bütün belirsizliklerin ve günlük kayıkçı kavgası hakaretlerin nedeni politikaymış gibi algılanıyor.
Bu durumda konuşmak için zorunlu olarak siyasi partilere gittim.
CTP ,Genel başkanlığını Mehmet Ali talat'ın yaptığı Cumhuriyetçi Türk partisi.
Çaylarını içtim ve hararetli bir tartışmanın dinleyicisi oldum.
Neler oluyor? diye sordum.
Hayatlarını ve geleceklerini belirleyen bu sürecin nereye doğru gittiğini merak edip etmediklerini merak ettiğimi söyledim.
Hemen hemen herşeyi konuştuk.
Nereye gidildiği ya da nereye gittiklerinin dışında herşeyi.
Anlaşılan O ki Kıbrıslı Türkler yaşanan sıcak politikanın yakıcı çekiciliğine kapılmışlar.
Kendilerine söylenenlere cevap yetiştirmekten ,bu tartışmanın onları nereye götürebileceğini düşünmeye fırsat bulamıyorlar.
Böl ve götür uygulaması burada da işliyor.
Çok tepkililer.Haklılar da..Hem hakaret konusunda , hem de kendilerinin satılmak üzere oldukları konusunda çok ciddi tepkileri var.
Bu kadar sıcak bir ortamda işin çok derin kısmını görmek ve tartışmak mümkün olmuyor.
Dinliyorum.
Soru sormamı istiyorlar.
Soruyorum.
Hedefleri ayrışmış insanların bir arada yürümeleri mümkün mü?
Önce hafiften duraksıyorlar.
Sonra Kendi kendilerine buluyorlar kendi cevaplarını.
Annan planı oylaması öncesinde aynı mitinglere Ankara'nın verdiği desteğin şimdi neden değiştiğini soruyorlar.
Kıbrıslı bir Türk'ün çizdiği Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına neden şimdi Rum bayrağı dendiğini.
Büyük Ortadoğu Projesinin neresinde olduklarını soruyorlar.
Soruyorum.
Rumlara birlikte yaşayabilecek kadar güveniyormusunuz?
Bıçak keskinliğinde yanıtları.
Bütün bu yaşadıklarımız onlara olan güvensizliğimizden diyorlar.
Türkiye yanlış yapıyor diyorsunuz,Avrupa Birliği doğru mu yapıyor?diyorum.
İçleri burkuluyor.
Rumların verdiği pasaportları var.Dünyanın her yerinde Avrupa Birliği vatandaşı olarak tanınıyorlar.
Ama Kurdukları hatta bir dönem kendilerinin yönettiği Devletleri tanınmıyor.
Kafaları karışmış.
Güvensizlikleri büyümüş.
Tek güvendikleri ,tek dayandıkları güç Türkiye Cumhuriyeti siyaseten hakaret ederek dövüyor onları hergün.
Geriye bir tek Türk Silahlı Kuvvetleri kalmış.
Türk askeri giderse ne olacağını çok iyi biliyorlar.
Ama çözemiyorlar.
Çözemiyorlar.
Gözlerinde ki nefret çaresiz bir endişeye dönüşüyor.
"Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz .
Türkiye bizi tanıdığını bize hakaret ederek değil bize saygı duyarak göstermeli." diyorlar..
Saygıyla ayrılıyorum yanlarından.

İLETİŞİMİN EN BÜYÜK EKSİĞİ..

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

İNSAN SICAĞI

Yaşadığınız yere evim diyorsanız ve kısa ya da uzun bir süre evinizden farklı bir yerdeyseniz ,uzaktasınız demektir.
Eğer bu uzağa kendinizi hazırlamamışsanız hayatınızın en ağır günlerini üstünüzde hissedersiniz.
Ama eğer kendinizi psikolojik olarak hazırladıysanız uzakta olmak size karşı koyamadığınız bir hafiflik hissi verir.
Günlük koşuşturmanın dışında yeni koşturmalarınız olur.
Her gün tekrarladığınız sorumluluklarınız yerini bu gün ne yapayıma bırakır.
Bir iş nedeniyle uzaktaysanız yeni sorumluluklarla geldiğiniz uzakta çok da farklı bir şey hissetmezsiniz.
Hele internet bağınız güçlüylüyse uzak kavramı yeniden tartışılmak üzere gündemden çıkar.
Bilgi edinmek ya da Eğlenmek için kullandığınız bu bağ sizin için farklı bir anlam kazanır.
Benim için öyle oldu.
Günümü planlarken internet kullanma zamanımı ve süresini ölçerek başlıyorum.
Yapacaklarım, öğreneceklerim , biriktireceklerim ve bütün bunları aktaracağım zaman.
Günümüz gazeteciliği uzakta böyle oluyor.
Yaşıyor , öğreniyor , topluyor ve sıcakken aktarıyorsunuz.
Oysa sıcacıkken yazılan şeyler kilit altında tuttuğumuz günlüklerimizde olurdu.
Şimdi Dünya'nın neresinde olursanız olun herkesin ulaşabileceği kadar açık ve herkese yakın bir yerlerde uçuşuyorlar.
Biriktirmek ve paylaşmak şimdi artık daha önce olduğundan daha kolay.
Dünya'nın neresinde olursanız olun kendinizi , düşüncelerinizi paylaşmak istediğinizi aktarmak , insanlara ulaşmak neredeyse yapabileceğiniz en kolay işe dönüştü.
Bütün bunları yazarken evimden de arkadaşlarımdan da olabileceğim en yakın uzaklıktayım.
Uçak uçumu kırk dakika mesafede yaptıklarımın tatlı telaşındayım. İçimde yaşadığım en sıcak duygu, evimden ,sevdiğimden , sevdiklerimden , arkadaşlarımdan uzakta olduğumu düşünmek.
Onlara dokunamamak.
Onların gözlerinde gidip gelen sevinci , hüznü , onlara dokunarak yaşayamamak.
Sözlerimi paylaştığım insanların sıcak ,soğuk tepkilerini alamamak.
Çağımızın iletişim harikalarının galiba hiç dolduramayacağı şeyin eklikliğini hissediyorum içimde.
İnsan sıcağını....
Seven , isteyen , veren ,alan,paylaşan insanın sıcaklığını.
Neyi özledin derseniz...
İşte bu...
Sevdiğim insanların sıcaklığını.

9 Şubat 2011 Çarşamba

ANTİK ÇAĞIN KARDEŞ ŞEHİRLERİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


KARDEŞ ŞEHİRLERİMİZ VAR

Hitit'ler , orta Anadolu insanları, Fenikeliler ana karadan yola çıkıp ufukta gördükleri kara parçasına gelirken neler düşündü hiç bilemeyeceğiz.
Ama Kıbrıs adasına gelen Anadolu insanları geride bıraktıkları şehirlerin kardeşlerini yapmışlar burada.
Pamfilya ve Likya uygarlıklarının sayısız antik şehirlerinin kardeşleri var burada.
Salamis antik kenti bence Perge antik kentinin kardeşi.
İkisi de sular şehri.
salamiz denizin kenarında kilometrelerce uzanan plajın hemen üstünde kurulu zevk ve eğlence şehri.
Hamamlarının Dünya'da bir eşi daha var mı?..Araştırılmaya değer.
Kıbrıs gibi bir ada da su sistemini öyle bir kurmuş ve kurgulamışlar ki , çok sayıda havuzlu hamam bölmeleri var.Oturma yerleri yüzme ve yıkanma yerleri ile muhteşem çözümlenmişler.Su biriktirme deposu, su yolları ve hamam havuzları...Yirminin üzerinde havuzlu oda var.Bu aynı anda 200 kişinin hamamdan yararlanması anlamına geliyor.Milattan önce ikinci yüzyıla etiketlenmiş harika bir yapı.Çatısını kapatsanız çalışacakmış gibi.Deniz kumundan yapılmış.
Çevrede yeterince kaya bulunmadığı için olsa gerek deniz kumunu kalıplarda sıkıştırıp kocaman taş bloklara eşit büyüklükte yığma malzeme yapmışlar.tam yirmiüç yüzyıldır ayakta kalmayı başarmış bir yapı üretmişler.Hamamdan çıkıp Stadion'a geçiyorsunuz.Seyirci tribünleri spor alanı ve sütünlar,taşıyıcılarının üzerinde gururla yarışmacıları izleyen heykeller.Hiç bir bozulma göstermeyen kocaman anfi tiyatrosu kültür şehrinin bütün ihtişamını seyrettiyor size.Sütunlu yoldan geçerek girdiğiniz pazar yeri.Ayrıca yapılmış balıkçı pazarı.Gözlerinizi kapasanız onları görecek gibisiniz.Bağırışlarını bile duyabilirsiniz.Şehrin biraz dışında ki zeytinyağı imalathanesi şaşırtıcı şekilde bu günkülere benziyor. Bizim antik şehirlerimizden daha iyi durumda.Çünkü deniz kumu ile örtülmüş ve kolayca çıkmış gün ışığına.Salamis şehri'ni bir otobüs dolusu Amerikalı ile birlikte geziyoruz.Yaklaşık dokuz kilometre karelik alanda kurulmuş kalesi olmayan kara tarafında Bizanslılar döneminde sonradan sur örülmüş bu şehir ,mutlu huzurlu ve eğlenceli bir hayat sürmüş.Kültür , sanat,spor ve eğlence şehri olmuş..
Bu gün nasıl kendimize kardeş şehir ilişkisi kuruyorsak antik şehirlerimize de kardeş şehir bulmalıyız.
Ben Perge ile Salamis'in kardeş şehir olmalarını öneriyorum.
Dönemlerinin kültür , sanat , spor ve eğlence merkezi olan bu iki şehir de barışçı ve eğlenmeyi bilen insanların şehirleri.
Bu gün de kardeş olarak varlıklarını sürdürmeyi hak ediyorlar.

8 Şubat 2011 Salı

LEFKOŞA FARKLILIKLARIN ŞEHRİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

EĞİTİMDEN ÇIKAN SONUÇ

Adolf Hitler diye başlayan bir yazının Kıbrıs Türkleri ile ne ilgisi olabilir.?
Bilmem....
Bakalım siz bir bağ kurabilecekmisiniz.?

Hitler Almanyası hiç kimsenin istemediği bir sonucu yaşamıştı.
Hitler'istemeyenler de isteyenler de ki çok azınlıktaydılar yaşadıklarından ve bütün Dünya'ya yaşattıklarından dolayı kendilerini hiç affetmediler.
Dünya da onları...
Hitler iktidarı öğretmenler , inanmayacaksınız ama sadece tarih öğretmenleri ile ele geçirdi.
Bütün Dünya'yı sarsan ve değiştiren şey tarih öğretmenlerinin "ari ırk" anlatımıydı.
Hızla yayıldı , benimsenmesede toplum bu düşünceye yakınlaştı.
Kuzey Kıbrıs'ta yapılan 28 Ocak mitinginin baş aktörleri kim biliyormusunuz.?
Öğretmenler sendikası.
Çok belirgin ve üzerinde çok anlaştıkları bir şey henüz yok , ama Biz Rumlarla birlikte yaşayabiliriz, onlarla birlikte Avrupa vatandaşı olmak istiyoruz gibi bir söylemleri var.
Elli yıl , otuz yıl önce yaşananları Kıbrıs'lı Türklere kimin anlatacağını sanıyorsunuz.?
Tarih öğretmenlerinin mi?
Onlar toplumsal dağılma sürecinin baş aktörleri olmak üzereler.
İnsanları bir arada tutan ortak gelecek hedefinden uzaklaşılmasının en büyük etkenleri öğretmenler.
Lefkoşa'da Milli Eğitim Bakanı ile bir araya geldik.Ne ben bu durumu sordum ne de O bu durum ile ilgili birşeyler söyledi.
Çünkü bu kritik süreci yönetebilmek giderek zorlaşıyor.
Türk kimliği kazandırılmış , çağdaş düşünceli ve yeniliklere açık çocuklar yetiştirmekten söz etti Bakan.
Ben de dinledim.
Çocukların bir kısmı öğretmenleri grevde oldukları için sokaklarda geziyorlardı.
öğretmenler ,haklı olan tepkilerini ifade ederken dikkatli davransalar da sürecin içinde ve bir figüran olarak başka düşüncelere hizmet eder duruma düşmüş gibiler.
Bu süreç " bizi Rumlar yönetsin" süreci.
Aslında öğretmenlerin söyledikleri "biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz, siz gidin, biz Rum yönetimi altında var olabiliriz."
İşte Kıbrıs 'lı Türkleri dağıtan da bu süreç.
Oysa Rumlar kendi hedeflerinden hiç ayrılmadılar.
İngiliz sömürgesi olduklarında da aynı düşüncedeydiler, Avrupa Birliği üyesi olduklarında da aynı düşüncedeler.
Kıbrıs adası kendilerine ait ve Yunanistanın bir parçasıdır.
Ana vatan Yunanistan'dır.
Çok bilinmeyenli bir denklemin odağında bulunan Kıbrıslı Türk öğretmenler bu konuda dikkatli olmalı , bir toplumun geleceği ile ilgili sürecin en önemli parçası olduklarını hiç unutmamalılar.
Kuzey Kıbrıs Türk halkı kendi gelecekleri ile ilintilendirilen bir karşı çıkış ile AKP hükümetinin Kıbrıs planını bir birine karıştırmamalı.
Herkesin şaşkın ve dağınık olduğu bir günde Lefkoşa'daydım...
Ve Milli Eğitim Bakanı ile görüştüm.

7 Şubat 2011 Pazartesi

ÇALIŞMAK ÇOK GÜZEL

REHA İLHAN KÖŞE TAŞI

KIBRIS'I ANLAMALIYIZ

Kıbrıs adası , buraya dikkat, Kıbrıs bir ada.Anlaşılmak istiyor.
Kiminiz için son elli yıllık bir gerçek kiminiz için on dokuzuncu yüzyıl adası , hadi daha geriye gidelim kiminiz için 1570 yılından kalan Osmanlı imparatorluğu armağanı.
Oysa Kıbrıs Anadolu'nun tarihine milattan binlerce yıl önce Orta Anadolu insanının denize ulaşması ve açık denizde gördüğü bir karaltı olarak girmiş.
Yani Kıbrıs adasının ilk insan sakinleri Anadolu'dan gelmiş.
Buluntular bunu kanıtlıyor.Nevşehir yöresinde bulunan taş devri aletleri Kıbrısta da bulunuyor.
Fenikelilerin Adaya gelerek Girne şehrini kurduklarını da biliyoruz.
E bu kadar bize ait olan bu adanın bu günkü sıkıntısı nereden kaynaklanıyor.?
Her konuda bize muhalif Yunan idialarından mı?.
"Hayır bu ada bizim saplantılarından mı?."
Peki Kıbrıs Türk'ü nün ben Türk'üm kardeşim demesi neden.?
Bence ilk Kıbrıs insanının Anadoludan gelmiş olmasından.
Sonrasında Venedikliler , Cenevizliler , adayı satın alarak yerleşen Luzinyanlar , Tapınak şövalyeleri , Romalılar , Osmanlılar, İngilizler çok kültürlü hayatın en sakin ve güzel haliyle yaşamışlar.Peki bu adanın bu günü neden bu kadar karmaşık.
galiba en açık şekliyle Rumların "bu ada bizim siz bizim yönetimimizde yaşayacak bir azınlıksınız ve zamanla bu durumuda düzelteceğiz" demesinden kaynaklanıyor.
1974 Kıbrıs barış harekatı ada için yeni bir dönem açıyor.
İki toplumlu federal bir devlet öneriyor Türk tarafı.
Otuz altı yıldır bir arpa boyu yol alamayan bu öneriye karşılık Enosis sevdalısı düşünce her geçen gün daha da palazlanıyor.
Öyle ki Rum'un istediği bir oy iken üye olarak girdiği Avrupa Birliğinde Yunanistan ile birlikte iki oy'a sahip oluyor.
Ada'da barış neredeyse bir daha geri gelmemek üzere kaybolacak.Kıbrıslı Türklerin anlaşmaktan yana tavırları bu günkü barış ortamının tek yaratıcısı.
Kuzey Kıbrısa gelen yabancılar Rum tarafında kaçak insan muamelesi görürken.Türkler adaya gelen herkezi kendi misafirleri olarak görüyor.Her gün yüzlerce insan Rum tarafından Türk tarafına geçiyor.Ama Türk tarafına gelen yabancılar Rum tarafına alınmadığı gibi bir de afaroz ediliyorlar.
Kıbrıs Türk'ü Dünyanın her tarafında yok sayılıyor.
Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargo ,bizim tarafımızdan bile unutuldu.
Bu günkü hükümet stratejik ada söylemiyle ada'da yaşananları ve yaşayanları görmediğini söylüyor.
Oysa Türk silahlı kuvvetleri ada'ya burada yaşayan insanlarını korumak için geldi.Bunun için burada.
Türkiye, Rumların uyguladığı Türkleri yok etme politikasının en güçlü malzemesi olan ambargoyu delmek için burada.Yapılan ekonomik yardımın nedeni de işte bu ambargo.
Kimse kimseyi beslemiyor.
Kimse kimseye muhtaç değil.Ama Türk hükümetinin duruşu , Kıbrıs'ı Rumların tezine doğru itiyor.
Bu gelişme Ada'da yaşayan insanların yok edilmeleri sonucunu doğurur.
Kıbrıs'ta yaşayan hiç kimse yok edilmeyi kabul etmeyecek kadar zeki.
Ama itilip kakılacak bir halk olmadığını da geçmişte Rumlara direnerek göstermişti.
O zaman da Rumlardan yana insanlar vardı burada, şimdide var.Annan planı oylanırken de ozaman AKP'nin desteklediği insanlar Türkiye aleyhine sloganlar atıyorlardı.
Değişen AKP nin duruşu oldu.
Değişen sanki Türk Silahlı Kuvvetlerinin direncinin kırılması oldu..
Yani değişen Kıbrıslı Türkler değil..
Çünkü onların bu gününde de gelecekle ilgili kaygılarında da değişen bir şey yok.
Bu gün ada'da var olmalarının tek nedeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve O'nun silahlı kuvvetleri.
Bu güce güvenmeye devam ediyorlar.Çünkü başka bir güçleri yok.
Başbakan Erdoğan'ın sözlerine en güzel yanıtı da işte bu Türkler veriyor.
"Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletine güveniyoruz" diyorlar.
"Türk Silahlı kuvvetlerinin verdiği şehitler ,Tayyip beyin değil bizim şehitlerimiz.""Biz onlara ,onların bizim için döktükleri kana verdikleri cana ihanet etmiyeceğiz."
" Ne olursa olsun etmeyeceğiz."

6 Şubat 2011 Pazar

GİRNE KALESİNİ MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ.

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


KYRNEA'LILAR ANADOLU İNSANI

Girne muhteşem bir liman ve kale ile karşılıyor sizi.
Hani listenizi yaparsınız da yaşarken görmem gerekenler yerler diye alt alta yazarsınız.
Hiç birimizin listesinde yoktur Girne.
Oysa olmalı.
Pasaporta da ihtiyacınız yok .
uçakla kırk artı yirmi dakika bir saat.
Deniz yolu ile bir kaç saat.
Antalya ile aynı tarihlere etiketlenmiş.
Milattan önce 3000 li yıllara gidiyor kuruluşu.
Anadoludan gelen Kirni'ler kurmuş.Fenikeli denizciler.
Adına da Kirni ülkesi demişler.
Kyrnea...
Muhteşem bir coğrafya.Sırtını trodos dağlarına vermiş şirin plajlarla dolu bir şehir.
Karşıda Alanya'nın dorukları karlı dağları görünüyor.Toroslar.
Gelen gemiciler bu küçük köye hayat getiriyor ilk başlarda.
Sonra korsanlık.
Büyük bir limana dönüşmüş Girne.
Harika bir kale şehir olmuş.
Öyle korunaklı , öyle görkemli ki, her döneminde bir taş daha eklenerek büyümüş.Her gelen korumuş şehri.
Üst üste büyüyen bir kültür.
Bu gün sizi şaşırtacak kadar güzel ve özel.
Kolayca ulaşabileceğiniz bu şehir için kendinize bir fırsat yaratın.
İnsan uygarlığının güçlü muhteşem ve acımasız yüzünü göreceksiniz.
Girneliler turistlere alışık.Rum tarafından müthiş ziyaretçileri var.
Dünyanın her tarafından geliyorlar.
Ben on üç tane Kırgız öğrenci ile birlikte gezdim.
Dokuz tanesi Fettullah Gülen okullarından mezun.
Birisi Süleymancı.
Başımızı kaldırıp neler oluyor diye bakma zamanını çoktan geçirmişiz.
Şaka gibi...
Ama değil.
Kırgızistan da Atatürk üniversitesinde okuyorlar.
Atatürk din düşmanıymış diyorlar.
Girne kalesini birlikte geziyoruz.
Dünya'nın her yerinde okul açıyorlar.
Atatürkün ülkesinden kaçıyorlar...
Ama Atatürk'ün gerçekliğinden kaçamıyorlar.
Bu kez de Girne de yakalandı yalanları...

ÇITINI ÇIKARABİLİRSİN...

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

ÇITIN ÇIKSIN NOKTA KOM

Değişimin öncü rolünü iletişim belirler.
Sosyalleşen toplumlarda iletişim ve bilgilenme , değişimin belirleyici gücüdür.
Günümüzün iletişim gerçeği de bilgisayar.
İsteyerek , zorlanarak , zorunda kalarak girdiğiniz bu uzay size istediğinizden fazlasını vererek sizi zaten değiştiriyor.
Değişiyorsunuz.
Artık siz eski siz değilsiniz.
Sanal ortamın tembel cazibesinde oturup gerçek hayatta asla yapamayacağınız şeyleri yapmanız artık mümkün.
Farkındaysanız bu durum mutlak iktidar sahiplerini hiç endişelendirmiyor.
Kendinizin sandığınız , kişisel uzayınızmış gibi oradan oraya savrulduğunuz sanal ortamı kontrol edebileceklerini düşünüyorlar.
Bu yüzden kendilerinin yasakladıkları sitelere nasıl erişebileceğinizi yine kendileri size rahatlıkla söylüyorlar..
Çünkü kontrol altında tuttuklarını düşünüyorlar.
Ama bir şeye çok kızıyorlar.
Gerçek hayatta olmanıza.
Gerçek hayatta ıslık çalmanıza.
Hayatın içerisinde olup kendi istediğinizi yapmanıza çok kızıyorlar.
Evinizde sigara içmenize ,
Dışarıda içki içmenize ,
Başınızı örtmemenize ,
Spor yapmanıza , spor yapanları izlemenize ,izlerken bağırıp çağırmanıza,
Okumanıza , düşünmenize , düşündüklerinizi söylemenize…
Çıtınızı çıkarmanıza,
Çok kızıyorlar.
Meraklısı için söylüyorum ..Böyle bir web sitesi yok.
Ama çıtınızı çıkarmamanız için bir engel de yok…