11 Aralık 2009 Cuma

GÜZEL ANTALYA







KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


ANTALYA’YI ANLAMAK

Bir şeyi , bir yeri , bir kişiyi sevmeye O’nu anlamakla başlamalısınız..
Antalya’yı anlamak dizisi de böyle bir çalışmanın ürünü…
“Antalya’yı seviyorum ama” diye başlayan konuşma ve yazılardan farklı bir şey yapmanın gereği üzerine başladı bu yazı dizisi.
Cemil Cahit Sönmez’in Antalya sevgisi ile sürdürdüğü çalışmaların izinde gelişti.
Bu gün size yeni bir ismi tanıtacağım…
Bize , Antalya’nın yakın tarihinden ve inanılmaz güzelliklerinden fotoğraflar bırakan bir kişi.
Matcheld J. Mellink..
2006 yılında öldüğünde binlerce fotoğraf ile yaşadığı dönemi kendisinden sonra yaşayacak olan insanlara bırakan bir bilim insanı.
1950 -1990 yılları arasında Türkiye , Yunanistan , Kıbrıs , Irak ve İran’da arkeolojik çalışmalar yapan Mellink , yaşadığı ve çalıştığı yerleri görüntülemiş.
1963 yılında Elmalıda erken tunç çağına ait bir mezar kazısında görev almış. Kazı müdürlüğü yaptığı bu çalışma ile ilgili çok sayıda yayınları var.
1972 yılında Türkiye’nin arkeolojik değerlerinin uluslar arası düzeyde çalınıp yağmalanmasına karşı çalışmalar yürütmüş.
Çok heyecan verici bulduğum bu fotoğraflar , öğretmenlik yaptığı son okul olan BYRN MAVR kolejinin kütüphanesine aktarıldı.
35 milimetrelik çekimlerin dijital ortama aktarılmasını sağlayan okul , binlerce fotoğrafın akademik kullanımlar için ücretsiz olacağını belirtmiş web sayfasın da.
Ben gazetecilik görevimi yapıyor ve ilgililere bu değerli kaynağın varlığını ve ulaşabilecekleri internet adresini haber olarak veriyorum..
Eski bir dost gibi seyrettiğim tarihi eserler ve gözlerime inanamadığım bir doğu Likya görüntüsü var ki bu günün belediye başkanlarının görmesini istiyorum.
Onlar istemese bile geleceğe aktarılacak olan bu fotoğraf kendilerinden sonra göreve gelecek olan Belediye başkanları için de ilham kaynağı olacak cinsten.
1962 yılında çekilip “doğu kıyısından Likya “ olarak kayda geçen bu görüntü bu günkü Muratpaşa ilçesi..
Mükemmel görüntünün içinde , Antalya’nın doğru şehircilik ile nasıl bir değer olacakken ,beton yığınına dönüştüğünü görüyorsunuz.
Korumayı başardığımız eserler gibi doğal güzelliklerimizi de koruyarak kullanmayı başarsaydık , (ki ben bunu yapabileceğimize inanıyorum) müthiş bir şehirde yaşamanın ayrıcalığına ek olarak , O nu gelecek kuşaklara başarılı bir şekilde aktarmanın onurunu da yaşayacaktık.
Olmadı…Bunu başaramadık…
Ama Antalya bu ortak başarısızlığımıza karşın hala güzel ve çekici.
Bu gün de aynı hatayı yapıyoruz.
Plansız olan on binlerce dönüm arazinin bozulup parçalanıp betonlaşmasını seyreden Belediye başkanlarımızın bu fotoğraflara bir başka gözle bakmalarını istiyorum.
Üniversitemizi , bilim insanlarımızı ve Antalya’yı seven herkesi bu fotoğraflardan pozitif sonuçlar çıkarmalarını bekliyorum.
Sadece bunu istiyorum…
Fotoğraflar aşağıda ki sitenin 14. sayfasında 270. sırada başlıyor.
Akademik çalışmalar için bağlantı adresi Camilla MacKay (cmackay@brynmawr.edu)
www.brynmawr.edu/library/visualresources/mellink.shtml

10 Aralık 2009 Perşembe

GELECEĞİMİZİ YİTİRİYORUZ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


SPOR YAPMAYAN ÇOCUKLAR

Yazının ilk cümlesinde Belediye başkanlarının adını yazmazsam ilgilisi okumayacakmış gibi …
Mustafa Akaydın , Hakan Tütüncü , Muhittin Böcek , Süleyman Evcilmen…
İşte yazdım..Umarım okurlar…
Konu gerçekten çok önemli…Geleceğimiz olan çocuklarımız.
Çocuklarımız spor yapma imkanından kopartılıyorlar..
Okul ve spor yurtları anlayışından uzaklaşan eğitim sistemimizde artık spor dersi seçmeli ve yapılmıyor..
Çocuklarımız spor yapmasını da , yarışma ruhlarını da kaybedecekler. Uygulanan eğitim sisteminde çocuklarımız otoriteye biat etmek üzere yeniden şekle sokuluyorlar..
Yani geleceğimiz , bilmeyen , düşünmeyen , mücadele etmeyen çocuklarla biçimlendirilecek…
Bunun farkına varmak ve bir şeyler yapmak şehrimizi yöneten kişilerin sorumluluğu…
Yani Valimizin , yani belediye başkanlarımızın…
Şehirde olan ve olmayan her şeyden birinci derecede sorumlu olan kişiler onlar..
Gazete yazılarını okusalar da galiba eskiden olduğu kadar çok dikkate almıyorlar..
Yani nerede O eski okuyucular demek çok yanlış değil.
Olsun..Canları sağ olsun…
Şehrimizde amatör sporlar için bir şeyler yapan insanlar var.
Uzun bir süre geçti Metin Bulut’un adını yazılarımda görmüyorsunuz.
Nedeni şu…
Ne zaman arasam arazide…
Bir araya gelip konuşmak , yaptıklarını ondan dinlemek istedim..
Vali Alaaddin Yüksel tesislerinde görüştüğümüzde Serik tarafından bir beldeden , otobüs dolusu çocuğu Antalya’ya getirmiş spor yaptırıyordu…
Çayını içerken bir beldenin neredeyse tüm erkek çocuklarının spor yapmasını izlemenin tadını çıkarıyordu.
Pırıl , pırıl bir tesiste öğretmenleri ile birlikte spor yapan çocukların mutluluğu ile mutluydu.
Kepez’i konuştuk…
Kepez de tesis yapmak istiyordu.
Belediye sıcak bakmıştı bu projeye..Güzel bir tesis yapmak istiyordu.
Her zaman ki gibi heyecanlı ve istekliydi.
Bir taraftan konuşuyor bir taraftan çocukları izliyordu.”Şu sarı çocuk var ya .” diyordu.” zehir gibi…”
Dün de bürosunda buluştuk.
Yorgun görünüyordu…Sakalı uzamıştı.
Araziden dönmüştü..Bir bardak sıcak çay içince kendine geldi…
Kepez de bir futbol sahası daha yapmıştı.
“On bir yıldır kimse dönüp bakmadı oraya “dedi. Kepez belediyesinin de desteği ile bir ayda tamamladık. Demir aldık , çevresine tel çektik , zemini yeniledik , çimento… ustalar …Geçen hafta yağmurda bozulan sahalara inat maçlar bu yeni sahada oynandı.
Zemin şimdilik toprak. Mayısta futbol maçları bitince çimlendirilecek. Soyunma odaları , hakem odası , toplantı salonu ve seyirci tribünü ile çok güzel bir tesis olacak adı da “Düden spor tesisi”…
Gözleri yine ışımaya başladı.Telefonu hiç susmuyor.. Ustalara talimatlar verirken ,Gençlik Spor İl Müdürlüğüne faks çekiyordu…Hurda malzemelerden yararlanmak için.
Kızdım tabi …ağzını açıyor futbol , kapatıyor futbol…
Olmaz ki başkan !.dedim ..Olmaz tabi !.dedi…Bütün sporların yapılabileceği tesisleri Antalya ya kazandırmazsak olmaz!…
Düşünsenize spor yapamayan binlerce çocuğumuz varken sıcacık , yazın serin oluyor , makam odalarında oturan Belediye başkanlarımızın da desteği ile neler yapılmaz..
Sadece biraz ilgi , biraz destek gerekiyor…
Ülkemizi ve geleceğini önemsemek..
Galiba en çok ta bu Ülkenin geleceği dediğimiz çocuklarımızı sevmek…

7 Aralık 2009 Pazartesi

SİYASET , SİYASETÇİNİN İŞİ...

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



DEMOKRASİ YA DA DİKTATÖRLÜK


Televizyon haberlerini izlemiyorum…
Uzun bir süredir gazete de okumuyorum…
Hiçbir siyasi partinin üyesi , sempatizanı ve oy vereni değilim…
İşte bu günkü seçmen profili bu…
Çünkü düzenli , doğru ve yansız bilgiye ulaşması neredeyse imkansız..
Bu günün seçmeni böyle peki yarının seçmeni ne durumda?..

Okullarımız 21. yüzyılın bilimsel bilgilerini değil 15 .yüzyılın hurafeleri ile çocuklarımızı değiştiriyor…
Bilgiyi , bilgiye ulaşmayı ve bilgiyi kullanmayı bilmiyorlar…
Sadaka kömür ile ısınıp…
Kurtlu ama bedava nohut ile karnımızı doyuruyoruz…
Birbirimize saygı duymanın ne demek olduğunu unutalı epey oldu…
Artık kendimiz bile kendimizin umurunda değiliz.
Yarın artık bizim için yok…
Çünkü bizi yönetsinler diye seçtiklerimiz öğleden sonrasını göremiyorlar…
Başbakan , kendisinden sonra en çok oy alan partinin hiçbir üyesi ile görüşmeyi beceremeyecek kadar nefret duyuyor…Konuşmak için Amerika Birleşik Devletleri başkanına gidiyor…
Dağda ki eşkıyayı başka ülkelere gönderin ricasında bulunacak…
Dağda ki eşkıyanın sorumlusunun O olduğunu düşünüyor olmalı…
Delilsiz isnatsız yüzlerce düşünen insan mapusanede gün sayıyor…
Cemaat ve tarikatları soruşturdu diye Cumhuriyet savcısı soruşturma geçiriyor.
Kararları beğenilmeyen yargıçlar dinlenip meslekten atılmaya çalışılıyor…
Siyaset ; Bilimin , hukukun ve adaletin önüne geçti…
İşte bu asla olmaması gereken bir durum…
Yani demokrasilerde kuvvetler bir birinin üstünde yada önünde değil..Yan yana olur.
Herkes , her güç , her kurum yerini ve görevini bilir ve görevini yapar…
Oysa Yürütme kendini her gücün üstünde görmeye başladı.
Kendisini seçen yasamanın da , kendisini denetleyen yargının da üstünde ve onları ezme kabiliyeti ve yetkisi varmış gibi duruyor.
Kabaca durum bu…
Bu günkü durumdan siyaseten sorumlu olanların kendileri ile ilgili Anayasa mahkemesi kararından sonra hukuki sorumlulukları da var artık.
Yani bu gün ülkemizi yönettiklerini düşünüp tomarla maaş alanların siyasi ve hukuki sorumlulukları üstesinden gelemeyecekleri kadar ağırlaştı.
Nedeni siyasi partiler yasası…
Düşüncelerini , üyelerini , liderini , liderinin boyunu , ata binişini , attan inişini, beğenip oy verdiğiniz partinin sürdürdüğü olumsuz uygulamaları görüp , müdahale etme yada “ben sana verdiğim oyumu geri çektim” deme hakkınız yok.
Oysa demokrasilerde “oyunu geri çağırma hakkı” ve “gücü “milletten alınamaz..

Bir kere seçildim ne istersem yaparım diye düşünen insanların da seçilebilir olmaları , demokrasinin en zayıf tarafıdır…Biz bu gün bu durumu yaşıyoruz.
Nedeni siyasi partiler yasası…
Nedeni Seçim yasası…

Siyasetin sorumluluğunu ve maaşını alan kişilerin seçilme nedenlerini unutup bir kişinin dudaklarını okumaya çalışmaları ve olan biteni sessizce izlemeleri tek adam sultasını çağırıyor…
Siyaseten içi boşalmış siyasi partilerin , yetersiz kadroları ile aldıkları cılız yönetim kararları ve bu yönetime karşı zayıf muhalefet demokrasinin dengelerini tamamen bozdu…
İşaret fişekleri fayda etmedi…
Demokratik tepkiler umursanmadı…
Anayasa mahkemesi kararı önemsenmedi .. Danıştay kararları beğenilmedi…
Dördüncü güç…Susturulmak isteniyor…
Çünkü ülke yönetimi ile ilgili kararları ve uygulamaları duyurma görevini yapan gazeteciler de artık birer düşman…
Gazeteci haber verir…
Gazeteci ; gazete manşetlerinde yorum yapıyorsa ,televizyon , televizyon dolaşıp siyasi fikirler üretmeye çalışıyorsa , yani siyasetçilerin yapması gerekenleri gazeteci kimliği ile yapmaya başlamışsa , demokrasi , siyaseten en zayıf günlerini yaşıyor demektir…
Demokrasi ; demokratik haklarla donanmış hukuku olan toplumların , bilgili olmaları ve bilgilerini değerlendirme becerilerinin olması ile mümkündür.
Gazeteler haber vermeli…Bıkmadan ,usanmadan haber toplamalı ve toplumu bilgilendirmeli…
Durumun resmini çekmeye , durumu anlatmaya çalışmalı ,ama durumu değiştirmeye çalışmamalı…Çünkü bu siyasetçinin sorumluluğu ve işi…
Bu durumda okuyucu yani seçmen olan bitenin bir parçası gibi gördüğü gazeteleri okumuyor , televizyonları izlemiyor…
Siyasetçileri …Yöneteni ve muhalefet görevini yapanı , işlerini yapmaya çağırıyorum…
Siyasetçiler yönetim kararlarını beğenmiyorlarsa , beğenenler kadar cesur olmalılar…
Siyaset risk alma sanatıdır.
Siyasi partiler görevlerini yapmalı yapamıyorlarsa yapabilecek aklı , gücü ve direnci olanların siyaset yapma haklarını sınırlamamalıdırlar…

Gazeteciler de sadece haber vermeye , doğru ve tarafsız haber vermeye geri dönemezse, gazetecilik de , demokrasi de istemedikleri bir yere gidecek…
Bu yazı bir işaret fişeği…
Tek adam sultası uyarısı ….Faşizimin ayak seslerini duyurma …Ülkemizin bir Diktatör tarafından yönetilmesine 5 ‘ kaldı yazısı…