2 Temmuz 2011 Cumartesi

KUKLACININ ÇOCUKLARI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
KUKLACI
Siz hiç küçük oldunuz mu?
Küçük olmayı , büyümenin sancısını çekmeyi ,çocukluğunun farkında olmayı soruyorum.
İşte soru bu…Siz çocuk olduğunuzda , büyümek için çaba harcamanız gerektiğini biliyormuydunuz.?
Belki de hiç bilmediniz bunun böyle olması gerektiğini.
Arkanızda on yılda çok ve büyük işler başarmış bir nesil vardı.
Üstünde tepinip durdunuz…
Üretilmiş , kazanılmış elde edilmiş ne kadar değer varsa oyuncak ettiniz, kırdınız , bozdunuz…
Bitmediler…
Sattınız.
Şimdi yaşananları anlamakta zorluk çekiyorsunuz.
Çünkü siz büyüme sancısı çekmeyi , öğrenmenin , kazanmanın , var olanın korunmasının zorluklarını yaşamadınız.
Siz kuklacının çocuklarısınız.
Küçüktünüz…Çocuktunuz…Ama bunun farkında değildiniz.
Sizi elinizden tutup kuklacıya götürdüler.
Hayatı Kuklacıdan öğrendiniz.
Kiminiz televizyon başında , kiminiz geçirildiğiniz tezgahlarda.
Öğrenmek , büyümek, başarmak hep zor geldi size.
Kuklacının elinde ki iplerin ucunda yaşamaksa çok kolaydı.
Hangisi şimdilerde ne olduğunun farkında.?
Hangisi ne yaptığının ayırdında.?
Hangisi ne yapması gerektiğini biliyor.?
Hangisi yarın ne olacağı konusunda bir fikir sahibi.?
Yüzlerine bakın….En çok ta gözlerine….
Kuklacıyı göreceksiniz.

28 Haziran 2011 Salı

GAZETECİNİN AKLI VE CESARETİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
GAZETECİNİN VE ÜLKENİN YARINI

Anlamadığınız , ya da üzerinde durmadan okuduğunuz şey gazetecinin yarını ile ilgili değil.
Yani aslında O’nun yazdıklarını okurken hissettikleriniz , düşündükleriniz , sadece gazetecinin yarını ile ilgili değil.
Bilgileri sizin adınıza arayan , onlara sizin adınıza ulaşan , onları sizin için bir araya getirip anlamlı cümleler kuran gazeteci aslında sizin yarınınızı anlatıyor.
Bunun neresini anlamıyorsunuz , ben de bunu anlamıyorum.
Bir gazeteci için en acınacak durum , kendisini okuyanlara aslında bütün yaptıklarının onların yarını ile ilgili olduğunu anlatmaya çalıştığı andır.
Hukukun üstünlüğü , yargının bağımsızlığı ve özgürlüğün vaz geçilemez , egemenliğin devredilemez olduğunu anlatırken ,
Sizce gazeteci kendi yarınını mı anlatmaktadır.?
Yoksa sizin de içinde bulunduğunuz bir hayatın bir gün sonrasını mı?
Diğer bir çok sorunun yanıtında olduğu gibi.
Bu sorunun da yanıtını ne yazık ki siz vermelisiniz.
Gazeteci yazısının burasında “ne yazık ki siz vermelisiniz “ diyorsa.
Kendi acınası durumunun da kötüsünü görmüş olmasındandır.
Çünkü artık gerçek demokrasilerde dokunulmaması bile gereken tek güç olan dördüncü güç ele geçirilmiştir.

Bütün bir araya getirilenlere , bütün bilgilere , bütün doğrulara ulaşmış olmasına rağmen , bu gün yaşanılanlara hayretle bakan birileri varsa , bunun sorumlusu gazeteci değildir.
Çünkü O bütün bu olumsuz şartlara karşın yine de yazısını yazmış , yine de yarın ile ilgili düşüncelerini anlatmıştır.
Nasıl bir demokratik yapının temsil edildiğini bile anlamayan gözlerle etrafına bakan kalabalığın görmesi gereken şey ,
her şeye karşın yazısını yazan gazetecinin aklıdır.
Cesaretidir.