26 Kasım 2010 Cuma

TURİZM ŞEHRİMİYİZ?

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
TURİZM VE MİMARLIK
Mimarlar Odası Antalya Şubesinin düzenlediği sempozyumun adı bu..
Meslek odalarının sivil toplum dinamiklerinin en üstünde durduğunu düşünürüm.
Demokratik yapıları , bilimsel çözümlemeleri ile içinde bulundukları toplumu hep daha yukarılara çekerler.
Mimarlar şehir hayatının güçlü aktörleridir.
Şehir plancılarının bu güce karşı , olmaları gereken yerde olmadıklarını da biliyorum.
Ama konumuz mesleki yarışma değil.
Konumuz Antalya..
Antalya bir turizm şehri mi? Şehirde yaşayanlar , şehrin dinamikleri ve şehri yönetenler bunun ne kadar ayırdında.
Yılda on milyon yabancı turistin geldiği bir şehir Turizm şehri olmaz mı?
Olur…yani olmuştur…
İyi de ,bu kadar insan Antalya’ya neden gelmektedir.?
Bu kadar insanın her yıl ısrarla ve inatla geldikleri bu şehrin yaşayanları neden bu kimlikten bu kadar uzaktadır.?
Antalya’da turizm ve mimarlık birbirine yaklaşmışken , diğer şehir disiplinleri turizme neden bu kadar mesafelidirler.
İşte bu köşede bir süre bu konuyu tartışacağım.
Üç gün süren sempozyumda ilk panelistlerin yaptıkları konuşmalardan esinlenerek Antalya’nın kent kimliğini sosyolojik , ekonomik ve hukuksal açıdan ama galiba en çok şehri yönetenlerin şehre karşı ilgisiz ilgilerinden söz edeceğim.
Prof.Dr.Ruşen Keleş , Prof.Dr.Cevat Geray , Prof.Dr.Erol Manisalı ve Prof.Dr.Şükrü Yarcan Antalya’da , Antalya’yı anlatırken bir vali yardımcısı dışında hiçbir yöneticinin olmamasının ayıbı her halde merkezi hükümetin değildi.
Yerel yöneticilerin , bu tanımda sadece belediyeleri düşünmeyin , planlama yetkisinin dağıtıldığı tüm karar alıcı ve uygulayıcıların orada olmamaları , konuşulan ve tartışılan konularda bir adım ileri gitmemizi engelliyor.
Boşuna konuşmuş oluyoruz.
Siyasetçilerin “ben bilirim “ve “ben yaparım olur “ anlayışı kırılmadan , yani seçenlerin , seçtiklerini denetlemeyi başaramadıkları bu durum sürdükçe , Ülkemiz de , şehrimiz de çağının gerisinde kalmaya devam edecek.
Yarın Hocalarımla tartışacağım…
Burada bu köşede…

21 Kasım 2010 Pazar

ŞEHRİMİZ KİME EMANET

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
ŞEHRİMİZ KİME EMANET (2)

Biz köşe yazarlarının kabusu okumayı beceremeyen ama kendilerini çok önemli görmeyi beceren yöneticilerdir.
Yaşadığımız ülkenin , toplumun , şehrin ve şehirlilerin daha kaliteli bir hayat sürmesi için ürettiğimiz fikirlerin , yada tespit ettiğimiz sorunların , yazılarak sorumlularına ulaşması işte bu yüzden işe yaramıyor.
Okumadıkları için..
Yazılanları okumayınca kendilerini daha rahat hissediyor olmalılar.
Ya da kendilerinden başkasının , düşünebilme , sorunları tespit edip çözüm üretebilme kapasitelerinin olmadığından yüksek kesinlikte eminler.
Sadece okumaya değer bulmuyorlar..
Söylenenleri de dinlemiyorlar.
Ben de yazarak yada telefonla olmadı yüz yüze görüşmeyle ulaşmaya çalışıyorum onlara.
Çünkü amacım kesinlikle bağcı dövmek…..meyveli ağacı taşlamak değil.
Şehrimizi emanet ettiğimiz Kişi belli.
Şehrimiz ile birlikte kendimizi ve sahip olduğumuz tüm değerlerimizi emanet ettiğimiz insan ve makam belli.
O’nun bu emaneti güçlendirip , güzelleştirerek geleceğe taşımasını istiyoruz.
Yani O’nu seçmemizin nedeni bu.
O’nun da seçip vergilerimizle maaşlarını ödediği çalışanlarının yapmaları gereken ödev bu.
Ama okuma engelli olunca işler yönetişim kavramından uzaklaşıp ben bilirim , yaparım sen yaşadığın kadar yaşarsına dönüşüyor.
Hizmet üretecek olanlarla , kendilerini oraya seçenler arasında ki mesafe giderek büyüyor.
Şehrin bütün kesimleri ile aralarında ki mesafe kapatılamaz hale geldi.
İki yıl dolmadan oldu bu..
Dinlemeyi , okumayı , empatiyi bilmeyenlerin aldıkları kararlar ve uygulamalarla şehrin güçlenip güzelleşmesi ve geleceğe taşınması mümkün değildir.
Bu yapılan da yeni bir şey değil ama seçilme nedenleri de zaten böyle olmasını istememiz.
Bu anlayış ile yapılanlar bir sonra gelenler tarafından yok ediliyor.
Bunu en iyi kendileri bilmeliler..
Kendilerinden önceki yönetimlerin kaç mega projesi gümbürtüye gitti.
Ben bu olmasın istiyorum..
Şehrin dinamiklerinin söylediklerini dinlemek , yazılanları okumak ve şehirlilerle empati kurmak onların olmazsa olmaz özellikleri olmalı.
Olmazsa olmaz…