25 Aralık 2010 Cumartesi

İÇİNİZDE Kİ İNSANI BULUN

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

AŞK SİZE ÇOK YAKIŞIYOR

İnsan kesinlikle bu Dünya’ya ait.
Evrenler arası iletişim kurup başka yerler aramasına bakmayın.Aslında O hala kendini arıyor.
İnsanlığının farkında olmayan çoğunluk kadar , insanlığı arayan da var , bulan da…
İçinde ki insanı bulanların azlığı yüzünden bu yaşadıklarımız.
Bu yazı , sizi içinde ki sevgiyi , aşkı , inancı ve güveni bulanların Dünyasına davet ediyor .
Gelmek , bulmak , kalmak zorunda olmadığınız bir Dünya bu.
Fena halde sevgi yüklü…
Duygu yüklü , aşk yüklü …Gönül bağı ile bağlanmış insanların Dünyası.
Fiziksel ve zihinsel engelli olarak tanımlanan ve kendilerini böyle ifade etmek zorunda bırakılan insanların samimi Dünyası.
Öyle bir Dünya ki burada hiç kimse rol yapmıyor.
Herkes ne ise O..
Böyle bir kabul ile başlayan bir araya geliş , bir çok şeyi başarmalarını sağlamış.Oysa birlikte bir şeyler yapma ve en önemlisi , içlerinde ki insanı bulma sürecinin başlarındalar daha.
Kimisi zihinsel , kimisi fiziksel engelli ama hepsi bu eksikliklerinin üstesinden gelmeyi başarmış insanlar.
Cumartesi günü ANSAN’da bir araya geldiler.
Küçücük sergi salonunda ayakta duracak yer kalmadı.
Türk sanat musikisi korosu olarak sahne aldılar.
Antalya Engelliler Korosu…
Kendilerine verdikleri isim bu.
Hepsi içinde ki insanı bulmuş birer sanatçı.
Hepsi bir diğerini seviyor.Saygı duyuyor..En önemlisi birbirlerine güveniyorlar.
Antalya’da yaşıyorsanız ve onları henüz fark etmediyseniz bu kesinlikle sizin suçunuz.
Çünkü onların Almanya’da Leverkusen’de kardeş koroları bile var.
Söyledikleri şarkılar O denli onları anlatıyor ki , yaptıkları sanata O denli inanmışlar ki salonu dolduran kalabalık kendiliğinden onlar oluyor.Hep birlikte söylüyoruz şarkıları.
Bir koro şefleri var.Öğretmenim diyorlar O’na.İçlerinde ki insanı bulmalarında yol göstericilik yapan , Türk Sanat Musikisi icra etmelerini onlara öğreten, bunu başarabileceklerine inanıp ,onları da buna inandıran bir insan…
Hülya İlhan Bostanoğlu….
O benim ablam….
Hep birlikte sahnedeler…Hep birlikte şarkı söylüyorlar…
Söyledikleri şarkının adı ..
AŞK SANA ÇOK YAKIŞIYOR….
Aşk insana çok yakışıyor…

24 Aralık 2010 Cuma

SLOGANLAR SAVAŞI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
ÇAKARSA HOCA ÇAKAR
Balbey’e çivi çakılmasını isteyenlere , “gaza getirmeyin beni “diyor Mustafa Akaydın.
İmar hukuku ne diyorsa onu yaparım.Bunun dışında bir şey beklemeyin.
Balbey mahallesi’nin ne olacağı konuşuluyor.
Tapu sahipleri , mimarlar , benim gibi şehrinin geleceği ile ilgilenenler epey bir kalabalığız.
Yeni bir şey değil yapılan.
Benim bildiğim ve katıldığım bu üçüncü.
Ama sanki daha önce bir araya gelinmemiş , konuşulmamış gibi yapılıyor.
Düzenleyenler yapıyor bunu , katılanlar yapıyor.Sanki ilk kez konuşuluyormuş gibi on yedi yıllık hikaye yeniden anlatılıyor.Yeniden dinleniyor.Hiç sıkılmıyoruz.Sunarken de , dinlerken de heyecanlıyız.
Gök delenlerle dolduralım orayı diyen de , 4- 5 kat verin bu iş bitsin diyen de , tarihi koruyalım diyen de bıkmamış bu oyundan.
Koruma kurulu koruma kararı vermiş.
Kök tapuyu baz almış…Doğrusu bu.
Muratpaşa Belediyesi uygulama imar planı ve 18. Madde uygulaması yapmış Tapuyu almış başka yerlere götürmüş.
Korunacak yerde evi olanın, tapusu başka yerde evi başka yerde …
Ne ev korunuyor , ne de inşaat yapılabiliyor.
Sorun bu.
Konuşulan???...
Konuşulan da bu.
Ama ortada Muratpaşa Belediyesi yok.
Koruyalım mı , gök delen mi yapalım sohbeti heyecanlı bir şekilde üçüncü kez konuşuldu ve üçüncü kez bir yere varılamadan çıktık salondan.
“Balbey de ki eski üretim kültürü eski ticaret kültürü korunsun , sokaklarından sular aksın “ diyen Büyükyıldırım mı romantik , Muratpaşa’sız konuşarak gökdelen tartışan Akaydın mı? Ben karar veremedim.
Ama gördüğüm bir önceki çalışmalardan yararlanmadan ama aynısını yeniymiş gibi sunan planlamacılarla bir yere varılamayacağı.
Mülkiyet ve uygulama sorunu çözülmeden , Balbey’e hiçbir şey yapamayacağını bilerek mart ve mayıs gibi bitiririz demek mi gerçekçilik göreceğiz.
Salon dışına çıktım..İçeride çakarsa hoca çakar sloganı atanlara , öğrenciler cevap veriyordu.
“ Hoooocaa….Halk kartı…….Al başına çalll…”

22 Aralık 2010 Çarşamba

GAZETECİ ASLINDA SİZSİNİZ..

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
BEN ASLINDA KIZGINIM

Anadolu’da gazeteci olmak nedir ?
Bilen bilir..
Okuyucu bilir…
Müdürler bilmez…Daire başkanları….Allı pullu danışmanlar…Genel müdürler..Genel sekreterler… Başkanlar…
Bilmezler… çünkü okumazlar…
Kaymakamlar …Valiler…
Bilen bilir…
Dünyadan , yurdundan , şehrinden sorumludur gazeteci.
O sabah işe gider gibi gitmez gazeteye.
O her gün savaşa gider.
Kötülükle , kötüyle , aksaklıkla , eksiklikle , yanlışla savaşa gider gibi çıkar evinden.
Bilen bilir…
Kendisi değildir O artık..
Şehirde yaşayan herkestir.
Çalışanda O’dur , üreten de..
O doğrunun sesidir.
Yalanı , gerçekten ayıran , bozanı -yapandan , aldatanı -dürüstten…
O aslında herkesin elidir.Herkesin kulağı ve gözü..
O aslında okuyucudur.
Okuyucu gazetecilik nedir bilir…
Gazeteci okuyucunun kendisidir çünkü.
Okuyucu acımasızdır.
Öyledir.
Acımasız olmazsa olmaz..
Okuyucu sevecendir…
Hayatı , insanları , canlıları , doğayı ,Dünyayı sevmezse olmaz.
Okuyucu zor beğenir…
Böyledir…
Beğenmezse de , bir daha çıkmaz o gazete.

Siz bu yazıyı Hürses gazetesinin onaltıbinsekizyüzotuzaltıncı sayısında okuyorsunuz.