KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
SEVGİLİ GÜNLÜK
Biliyorum uzun süredir bugün yazacağım yarın yazarım diye seni oyaladım.Ama işte bak artık yazıyorum…
Bu gün kimi gördüm tahmin edemezsin.Evet O’nu..nereden bildin?..
Gözünde siyah gözlükler bir eli cebinde , kırmızı tshirt’ü ile çok göze batıyordu…Gönderdim dedi….Anladım….göndermiş..Uzun süredir üzerinde çalıştığımız işin bozulmasına ramak kalmıştı…Neyse göndermiş…İyi etmiş…Yarın yer yerinden oynar artık…25 Ekim 2009…
Sevgili günlük bu gün çok sevinçliyim…Bizimkiler aslanlar gibi saldırdılar…Her şey tam istediğimiz gibi gelişiyor.Açaçağız…aşacağız…yok edip yeniden kuracağız…Çok mutluyum çok….29 Ekim 2009
İnanamıyorum…Nasıl ters yüz ediveriyorlar..Her şey gün gibi ortadayken biz bu kadar güçlü bir şekilde bağırıp çağırırken onlar sakin bir şekilde durabiliyor ve iki cümle ile bütün yaptıklarımızı bozuyorlar…Bozguncu bunlar…Sallandıracaksın bunları..Bak bir daha yapıyorlar mı?... 30 Ekim 2009
Kızıyorum ama…yazmıyorsun diyordun…işte şimdi yazıyorum…yazıyorum da ne oluyor..Hiç….Bütün yazdıklarım üstüme üstüme geliyor. 1 Kasım 2009
Kurusundan daha çok yararlandığımızı düşünüyorum…Islak olanı kötü oldu…Demek ki kuru kuru daha iyi olacakmış..Bunu raporumda da belirttim..Ders çıkarmamız gerekli tabii..Akşam namazından sonra GDO gurubu ile yemek var…Onların yüzü gülüyor…Aşıcılar sıkıntılı…ama en kötü durum bizimkilerde…2 Kasım 2009
Seninki tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmaya çalıştı bu gün…Al sana karizma dedim içimden…Adam kendinden büyüğü yok sanıyor…Esiyor …Gürlüyor…sonra ilk tepki de tırsıyor….Bu eskiden de böyleydi ama anlatamadım…aşılanmazmış….Ben de aşılanmam…Yurttayken aşılandığımız yeter bize ama bunu ulu orta çıkıp söyleyince hoş olmadı tabii….Dün akşamın en dertlileri aşılımcılardı…Para her şeyden daha önemli çünkü…Biz açılımcılar ağzımızı bile açamadık…Bekleyeceğiz bakalım…Medyacılar gurubu çok terlemişler üşütürüz filan biz aşılanacağız dediler….içimden çok güldüm…Zeki Alasya ile metin Akpınar’ın aşı kampanyası geldi aklıma..” tabii tabii “diyordu Akpınar “Eşşegi de aşılatacagız..”…3 kasım 2009
Hoca efendiden mesaj geldi…Utah’a dönüyorum…Ekibi yeniliyorlar…Çok fazla göze batmışız da filan mış ta feşmekan mış ta….Külahıma anlatsınlar…Dediklerimi dinlemezlerse böyle olur tabii….Yeni çocuklara yer açmak filan…Açıkça çuvalladık….Herkeste bir telaş…Medyacılar da dertli…Ne bilelim biz diyorlar…e-mail ile gelince…bizimkilerden sandık…sazan gibi filan…neyse artık sana Amerika anılarımı yazacağım…Sevgili günlük…hoşça kal….5 kasım 2009
5 Kasım 2009 Perşembe
1 Kasım 2009 Pazar
UÇAK GEMİSİ BATIRAN TOPÇU YÜZBAŞISI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
MUSTAFA ERTUĞRUL!
UÇAK GEMİSİ BATARMI …?
Birinci Dünya Savaşının son yılları …Çanakkale boğazı ateşten bir duvar olmuş yanıyor…
Mustafa Kemal Cephede aşılmaz bir kararlılıkla Dünyanın tüm devlerine meydan okuyor…
Her şeyi , her yolu deneyen Müttefik güçleri …Dünyanın her yerinde …Her cephede kazanırken…Çanakkale de yeniliyor…
Resmen yeniliyorlar….Yedi düvel Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal’e karşı yapabilecekleri bir şey olmadığını anlayınca , savaşı diplomatik yoldan bitiriyorlar…
Teslim olan Almanya ile birlikte cephelerde yenilmeyen Osmanlı da teslim oluyor.
Mustafa Kemal’in askerleri yalnız Çanakkale de değil Galiçya cephesinde olduğu gibi Kaş’ta ve Kemer’de de kahramanca savaşıyor….Asker gibi savaşıp , düşmanını eziyor ve insan gibi teslim alıyor…
AYDININ DAĞLARINDAN GELDİLER…
Galiçya cephesinde Düşmanın pes ettiği günlerin tadını çıkarıyordu…Sırtında eski ama daima temiz üniforması ile masaya eğilmiş büyük bir dikkatle haritayı inceliyordu…Düşman dağılmış…etkisini yitirmiş ama hala orada durmayı sürdürüyordu…Savunma emri verilen birliğin komutanı Mustafa Ertuğrul sabah kahvesini getiren erin elinde ki telgrafı görünce heyecanlandı….Cephe komutanlığından gelen her emir onu yeni bir başarıya göndermişti ama O zaferi… eksiksiz zaferi özlemişti….
Liman Von Sanders….Yalova’da ki karargahında biraz önce kapattığı telefona bakarak düşünceye dalmıştı…
Kimdi bu Mustafa Kemal ki kendisine bunları söyleme cesaretini göstermişti…
Başını sağa sola sallayarak kendisine kızdı…
“Vaziyeti nasıl görüyorsunuz?” diye sorduğu Arıburnu komutanı Mustafa kemal ;
“ Bütün kuvvetleri benim emrime vermelisiniz…”demişti….Ben size vaziyetin ne olduğunu defalarca anlattım…yapılması gerekenleri bildirdim…ama bu gün yapılması gereken tek bir şey var….O da bütün kuvvetleri benim emrime vermenizdir…” demişti…
Liman Von Sanders “ Çok gelmez mi ? “ diye alay edercesine sorunca , Mustafa kemal “ Az gelir “…deyip konuşmaya son vermişti…Çok değil kısa bir süre sonra Alman generali bütün birlikleri Mustafa Kemal’in emrine vermek zorunda kalacaktı….
Mustafa Ertuğrul Yalovada ki Karargahtan alman generali Liman Von Sanders’den gelen telgrafı açtı…çok gizli işaretli şifreli telgrafta beklediği taaruz emri değil yeni görev emri vardı….Kaş ‘a gidecekti…Çanakkale’ye Avustralya askerlerini taşıyan İngiliz uçak gemisi ‘BEN MY CHREE’ nin komutasında ki filo boğazlara durmaksızın yeni asker ve mühimmat taşıyordu…Ne general bu durumu biliyordu ne İstihbarat bilgisi vardı.Alman General Mustafa kemalin ikmal yollarının kesilmesi gerekir dediği raporlara bakarak , ikmal gemilerinin sığındıkları Meis adasının işgalini emretmekteydi….Mustafa Ertuğrul ve emrinde ki dağ topçuları sadece 4 dağ topu ile birlikte Meis’i ele geçirmek üzere yola çıktı…
Baba dağında dorukta elinde dürbünü ile Kaş’a doğru bakan Mustafa Ertuğrul’un yüzü gülüyordu…Avını gören kartal bakışıydı bu…
Muhteşem doğası ile köhne bir kasaba onu bekliyordu…
Karşıda neredeyse 300 kulaç ötede de Meis….
İTALYANLAR-İNGİLİZLER-FRANSIZLAR
Birinci Dünya Savaşının müttefikleri aralarında ki gizli anlaşma ile Antalya’yı İtalyanlara vermişti…Meis İtalyanların kontrolündeydi…Liman Von Sanders bu önemli savunma noktasını elinde tutarsa Boğazlara yapılan asker , mühimmat ve erzak sevkiyatını durdurabileceğini en azından zorlaştıracağını biliyordu…
4 dağ topu ile Meis’i ele geçirebileceğini düşünmüştü.
Ama Limon Van Sanders’de , alman istihbaratı da yanılıyordu….
Meis’in etrafı İngiliz ve Fransız gemileri ile doluydu….
Öncü gemiler adanın Kaş’a bakan limanına bağlanmış filonun komuta gemisini bekliyorlardı.
Mustafa Ertuğrul dağ komandolarına hangi yoldan Kaş’a ineceklerini anlattıktan sonra Yalova da ki Alman generale Meis’in durumunu bildirdi…Meis Ele geçirilemezdi…
Topçu birliği Baba dağının kuzey yamacından denizden görünmeyecek bir yol izleyerek ormanlık alana doğru yavaş yavaş inmeye başladı…
Kuş uçumu 15 dakikalık mesafe 4 günde kat edildi….Askerler yorgunluktan bitkin düşmüş ve susuzluk en önemli sorunları olmuştu…taşlık arazide yürümekte zorlanan katırların ardından kasaba köyüne indiklerinde karargahtan yeni emir geldi…
Mustafa Ertuğrul askerlerini köy evlerine yerleştirirken telgrafın şifresi çözüldü..”Ada alınamayacaksa filoya saldırılacak ve Meis adasının düşman gemileri tarafından kullanımı zorlaştırılacaktı.”
Derin bir iç çekti Mustafa Ertuğrul….”Mustafa Kemal çok haklı dedi içinden…Bu savaş Alman general ile yürütülemez…”
Hazırlanan yer sofrasına oturdu . Askerleri yemeklerini bitirmiş düzen içinde uykuya çekilmişlerdi…Bir aydır yoldalardı…Alman malı 7.7 inch lik 4 dağ topunu Kaş’a getirmeyi başarmışlardı… Önce yoğurda daldırdı tahta kaşığı…..Sonra iri bulgur tasına …Nasılda iyi gelmişti sıcak bulgur pilavı…
Canı köy ekmeğine sarılmış yumurta çekti nedense…
Kaptan köşkünde kıyıyı seyreden Charles R. Samson , ‘Bütün Dünya’yı gördüm ama böylesini hiç görmemiştim! Diye geçirdi içinden..Bütün subayları ile birlikte Kekova’nın doyulmaz güzelliğine dalmışlardı…” İstihbarat subayına söyle bir ekip ayarlasın” dedi yardımcı subayına…”Filoyu gönderdikten sonra burayı keşfe gelelim…müthiş güzel bir yer…” Uçak gemisinin telsizinden Meis’in kontrol altına alındığını bilirdi öncü geminin kaptanı , filo komuta gemisinin demirleme noktasının belirlendiğini duyurdu...Kaptan ikinci kaptana döndü ve “tam yol ileri dedi…”
Ormanlık alandan Kaşın doğu burnuna yerleşen birlik topların yerleştirilmesini ve kamuflajını bitirdiklerinde yolcu gemisinden bozma uçak gemisi demir taramayı bitirmiş gürültüyle çalışan motorlarını rölantiye almıştı…Kaptan son kontrolleri yapıyor..süvari demir tarama mesafesi ve kıyı güvenliği için ölçümlerine başlıyordu…120 metre uzunluğunda ki gemi 24.5 deniz mili sürat ile döneminin en donanımlı gemisiydi…Her türlü lükse sahip olan gemide ki hayat ta son derece rahat ve konforluydu…Avustralya gibi uzak bir kıtadan asker taşımak için İngiliz donanmasında ki en uygun gemiydi..Filo komutanı Charles R. Samson , filonun tüm gemi komutanlarını akşam yemeğine gemisine çağırdı…Kamarasına dinlenmeye çekildi...Bütün gemiler 3 kez düdük çalarak komuta gemisini ve kaptanlarını selamladılar…
Dört dağ topu….ve makineli tüfek müfrezesi mevzilendiğinde Kaş denizi Baba dağının engellediği kuzeyli rüzgarı ile sakin ve dalgasızdı…
ÇOK YAŞA MUSTAFA ERTUĞRUL
Mustafa Ertuğrul Filonun komuta gemisini gözüne kestirmiş dürbünü ile hedefini izliyordu…Gemide ki askerlerin tamamı dinlenmeye çekilmiş,güvertede nöbetçilerin dışında kimse kalmamıştı…4 uçak saydı…Geminin güvertesi çok güçlü silahlara doluydu..50 lik ve 100 lük topların namluları henüz karaya yönlenmemişti….Beklemeye gerek yok dedi içinden…Şimdi tam zamanı…
Muhteşem sessizlik İngiliz ve Fransızların hiç beklemedikleri anda bozuldu…Küçük dağ topu bataryasından gönderilen mermiler Kaş’ın sakin denizinde demirlemiş Uçak gemisi ‘BEN MY CHREE’ nin güvertesine düşmeye başladığında Kaptan Charles R Samson “ aman tanrım “ diye fırladı kamarasında ki yatağından…Avustralyalı askerler ne olduklarını anlamadıkları bu gürültüyle sarsılan geminin kıç tarafına doğru koştular…Topçu birliği durmaksızın Filo liderini dövüyor her darbe de sarsılan gemi kaptan köşkünde başlayan yangınla giderek daha da çaresizleşiyordu…Diğer gemilerin komutanları telsizlerin başına geçmiş dumanlar çıkan komuta gemisi ile bağlantı kurmaya çalışıyorlar…ama geminin telsizinden ses gelmiyordu…Kaptan köşkü isabet alınca telsiz sistemi devre dışı kalmıştı…Kaptan Charles R Samson güverteye çıktığında 5.darbeyi kıç tarafından aldı gemi…Bütün Subaylar güvertede kıyıdan atılan topları havada izleyerek ve şaşkınlıkla yanan komuta gemisine bakıyorlardı…Onuncu atıştan sonra Filonun şaşkınlığı geçmiş diğer gemiler demir almaya başlamışlardı…
Demir alan gemilere ve Kaptan köşkü yanan uçak gemisine baktı Mustafa Ertuğrul..Ahmet Çavuş dedi…seninkiler ateşe devam etsin …Hasan Onbaşı kaçan gemilere döndür toplarını…Kendisi de dürbünü boynuna bıraktı ve bir topun başına geçti…Kıpırdayan gemiye döndürüyordu topun ağzını…kalabalık filonun hedef olmayan gemisi kalmayacak dedi Onbaşıya…hepsine atacağız…hadi Hasan…”
Avustralyalı askerler şaşkınlık ve panik içerisindeydi…Kaptan karada ki bataryanın kararlılıkla kendilerini vurmaya devam etmesinden başına gelecekleri sezmişti..Çok yakın…dedi içinden…çok yakın……Az önce durmuş makinelere tam yol komutunu verdi ama demir almak ve gemiyi bu kararlı atışlardan uzaklaştırmanın artık zor olduğunu da biliyordu…Ama kolay teslim olmayacaktı…O anda Ahmet Çavuş’un gönderdiği mermi geminin makine dairesini vurdu…Gemi çığlık atmaya, ve bulunduğu yerde soluna yatmaya başladı…makinelerin gürültüsü durmuş gemi çaresiz bir hedef olarak Kaş kıyılarının önünde kala kalmıştı…..Komutan Charles R.Samson…Dürbünü ile kıyıyı tarıyor bunu gemisine yapan topçu taburunu arıyordu…Oysa ona saldıran sadece küçücük dört topu olan bir dağ birliğiydi. …dört dağ topu…kocaman elleri ve yüreği olan bir topçu yüzbaşısı…kısacık menzilli ve barut karası topları ile ‘BEN MY CHREE’yi dünyanın en güzel yerinde döve döve batırıyordu…..Kaptan Samson süvari albaya gemiyi terk etme emrini verdi…Filikalar Avustralyalı askerleri açık denize doğru kaçırdı…Limandan çıkabilen az sayıda gemi askerleri toplayarak uzağa kaçtılar….
Sayamadım ki dedi Mustafa Ertuğrul….Kaç gemi vurduk Ahmet…Bilmem komutanım dedi Çavuşu…sadece vurdum…kaçanların üç tanesi yaralıydı ama batanları sayamadım…Uçak gemisi denizin şarkısını söyler gibi inliyor sola yatan gemiden Kaptan Charles R.Samson da ayrılıyordu…Mustafa Ertuğrul biraz dur Ahmet çavuş dedi….biraz dur…ama ateşe de hazır tut topunu….” Uçak gemisinin yanışını ve çaresiz bir hedef oluşunu biraz da üzüntüyle ama görevini başarmanın gururu ile izliyordu…Dürbününün ucunda kaptan Samson vardı…Filikaya bindiğini ve hedefinden uzaklaştığını görünce şimdi atabilirsin artık dedi Ahmet çavuşa…son top yanan kaptan köşkünü bir kez daha vurdu….
Denize açılan İngilizler şaşkınlıkla yanan ve batmakta olan filo liderini izliyorlardı…Fotoğraf çekenler gözleri yaşlarla gemisini izleyen komutana donuk gözlerle bakanlar…Akdeniz…Dünyanın ilk kez şahit olduğu bir olayı yaşıyordu…
Dünya bir daha da böylesini yaşamadı….4 topluk bir dağ birliği 120 metrelik 4 uçak taşıyabilen bir uçak gemisini karadan atışlarla batırıyordu…36 dakika dayanabildi ‘BEN MY CHREE ‘ sonra ağır ağır Akdeniz’e uğurlandı…Charles R Samson son kez selamladı gemisini…..
Ahmet Çavuş batan gemiden bir an çevirdi başını komutanına baktı….
Mustafa Ertuğrul dimdik ve mağrur….Batan gemiyi denizin dibine inişini izliyordu…
Meraklısı için dip not : Mondros mütarekesi ile işgal edilen Anadolu topraklarında ki tüm askeri malzemeye silah ve cephaneye işgal güçleri el koydu Teslim alınan tüm topların kamaları söküldü…BEN MY CHREE ‘nin komutanı Charles R Samson ,Aydın yöresinde ki askeri birlikleri denetlemek ve teslim almakla görevlendirildi….Gösterdiği bu anlaşılamaz ve inanılamaz kahramanlıklarından dolayı Mustafa Ertuğrul’un bataryasının kamalarını “ askeri şerefe aykırıdır diyerek “ sökmedi…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)