20 Nisan 2011 Çarşamba

YÜRÜYEN SİSTEMİN OTURMASI ZOR.

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
YAĞMUR YAĞIYORDU
Antalya burası hemşerim…Yağmursuz kış , selsiz bahar olur mu? Demeyin.
Önce bir okuyun…
Yazının konusu yağmur değil ki…
Sadece bu sabah dışarıda yağmur yağıyor…
Uyandığımda fark ettim.
Yağmur yağdığını değil…Yüzümün yarısının şiştiğini.
Dün dişim ben buradayım diyordu.Hekimime gösterdim.
Ne sandınız.Dişimi diş hekimime ,şeyimi şey hekimime göstereceğim ileri sağlık sistemi var her halde.
Ama dışarıda yağmurda var.
Olsun aile hekimim de var dedim..Giderim ona diş hekimimin önerdiği ilacı yazar herhalde..
İyi de yağmur konun neresinde?...demeyin.
Yağmurun konuyla ilgisi yok.Yağmur dışarıda yağıyor.
Elleşmeyin yağsın..Size ne?
Siz bu yazıyı okuyacak mısınız okumayacak mısınız ona karar verin.
Giyindim çıktım.Yağmur incecik yağıyor.
Ahmet Sönmez Sağlık ocağına gidiyorum.
Aile hekimim orada …Beni beklediğini biliyorum.
Sağlık ocağının kapalı kapısının önünde ilaç kutuları serili.Paspas olsun diye.
Yağmur yağıyor ya..ondan.
Kapıyı açıyorum , loş bir koridor.Bom boş..
Olsun , aile hekimimin yerini biliyorum.
Boş koridorda yürüyorum.Şimdi siz niye boş bu koridor?. Dersiniz..
Yağmur yağıyor dedim ya..
Aile hekimimin odasının önüne geldim.İçeride birisi var.Aralık kalmış kapıdan gördüm.
İçeride ki hasta ayağa kalktı çıkacak.Güzel…benden başka kimse yok zaten koridorda.
Ama hayır çıkmıyor..Çıkamıyor.
İşte O anda bütün kapılar açılıp doktorlar dışarı çıkıyor.Bilgisayar açılmıyor.benim ki dondu kaldı.Sisteme bağlanamıyorum.Açıp ta kapattın mı?.Ben onu yapalı çok oldu.Uzaktan yardım gelmiyor.O benimle ilgileniyor.Benim hasta listem kayıp ekrandan gitti…
Ben de Tıp konusunda en az sizim kadar bilgiliyim.
Ama bu konuşmaların hiç birinden bir şey anlamadım.
Odalarına girip çıkan doktorları izleyerek ve anlam veremediğim bir yığın şikayetlerini dinleyerek on beş dakika bekledim.
İçeride ki hasta ayağa kalkıyor , doktor oturtuyor.
En sonunda gidebilir miyim artık diyerek çıkıyor odadan.
Aile hekimimin odasına giriyorum.
Kayıt yaptırdınız mı? Diye soruyor.
Ne kaydı diyorum?.Bom boş koridora bakarak.Sistemi oturtmaya çalışıyoruz diyor.
Yürütmeye çalıştığınız sistemi aynı anda oturtmaya çalışırsanız pek hoş olmaz diyorum.
Yüzüme kötü kötü bakıyor.
Aile hekimim ya..bir şey demiyor.
İlacımı yazıyor.Çıkıyorum.Doktorlar koridorda koşuşturuyorlar.
Oturmayan sistemin peşinde yaramaz çocuk kovalar gibi koşuşturarak bir birlerinin odalarına girip çıkıyorlar.
Sağlık ocağından çıkıyorum…dışarıda yağmur yağıyor.
Oturtmadan yürütmeye çalıştığımız sistemi düşünüyorum…
Yağmur hızlanıyor….

17 Nisan 2011 Pazar

DÜNYA'YI ANLAMAK VE SEVMEK ÜZERİNE

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
BU DÜNYA’NIN CANLILARI
İnsan , odağında olduğu inanç ve düşünce sistemlerinden bakınca , nasıl da başka görüyor her şeyi.
Bir kere kendisini çok büyük görüyor.
Dünya’nın bütünüyle kendisi için var olduğunu sanıyor.
Böyle düşündükçe küçüldüğünü ,
Böyle yaşadıkça yalnızlaştığını,
Böyle düşündükçe yok olacağının farkında değil.
Oysa insan’da , insanlık’ta , insan uygarlığı’da bu Dünya’nın ürünü.
Bu Dünya’nın diğer canlıları gibi.
Fiziksel ve zihinsel yetenekleri ile bu günün dominant türü , eğer böyle bir bencillik taslamayı sürdürürse , ürünü olduğu Dünya tarafından , kendi yarattığı çöplüğe ilk atılacak tür olacak.
Bütün tercihleri ile içinde yaşadığı Dünya’ya ters düşen bir tavrın , bu Dünya tarafından daha ne kadar kabul edileceğini de bilmiyor.
Ama asıp- kesiyor , kesip - biçiyor , yok edip , tüketiyor.
Bu Dünya’nın “diğer canlılarını” yok etmesi gereken şeyler olarak görüyor.
Ece Balkan ile konuşuyoruz.İş yerindeyiz.Ortağıyla sabah kahvaltısını yapıyor .Ece Balkan Veteriner hekim.
Etrafımızda evimizde beslediğimiz ve geçici olarak konuğu olan kediler ve köpekler var.
İnsanların çevrelerinde olup bitenlere karşı kötü davranışlarının ve kayıtsızlığının yarattığı travmayı şimdilik en çok onlar yaşıyor.
Çok tepkili.
Çünkü olup bitenin ve olacakların farkında.
Bir zamanlar bu doğanın canlıları olan hayvanların yaşam alanlarını ellerinden aldığımızın , onların yaşam alanlarını daraltıp yok ettiğimizin ve bu gün onları kendi doğal ortamlarında “sokak hayvanı “yaptığımızın farkında.
Ve onlara kötü davranmalarımızın bedelini kendi sevgileri ve paraları ile ödediklerinin ayırdında.Ve tepkili.
Sorumlusu olmadığı bir “Dünya sorununun” ağır bedelini hayvanları sevdiği için ödediğini biliyor.
Bu derin öfkesini kontrol etmeyi , bu öfkeyi olumlu bir şeyler yapmak için kullanabileceğini fark etmiş.
Sokakta yaşayan hayvanlar için bir şeyler yapılmasını istiyor.
Bunun için bir şeyler de yapıyor.
Bu yıl ikincisini vereceği konser gibi.
“Aslında Barınak ve bakım evi yapmak istiyoruz.Biz veterinerler bunun için çok çalışıyoruz.Ama Belediye başkanlarımız bu konuya gereken özeni ve önemi vermiyorlar “diyor.
Yer tahsisi istemleri kesin bir dil ile geri çevrilmiş.
Olsun diyor.Geçen yıl veterinerler Odası olarak konser geliri ile sokak hayvanlarında kullandığımız parazit ilaçlarını aldık.Bu yıl da onlara mama alacağız.
Ece Balkan bir veteriner hekim.
O bir sanatçı. Piyano çalıyor.
Bu yıl sokakta yaşayan hayvanlar için Türk sanat musikisi eserlerini seslendirecek.
Atilla Atasoy O’na eşlik edecek.
Her bir notaya sokaktaki melekler için vuracak.
Farkına varırsınız diye…
Belki duyarsınız diye…….