3 Aralık 2009 Perşembe

CAHİLLİK VE YOLSUZLUK TARİHİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN



KAVALALI’DAN KABAKÇI’YA
OSMANLI TARİHİ (I)

Osmanlı İmparatorluğu tarihi bizim yakın tarihimizin ve bu günümüzün anlaşılması için mutlaka bilinmesi gereken bir dönemdir.
Milli eğitim sisteminin temel dersi tarihtir.
Yukarıda ki cümle bugünün eğitim sistemi anlayışını ifade etmiyor.
Zaten toplumsal yön kaybımızın nedeni tam da bu anlayış.
Tarihini bilmeyen , sorgulamayan imamın ya da baş imamın söylediklerinin doğru olduğunu sanmakla yetinen toplumlara cemaat denir.
Son 7 yılımızı bu anlayış yönetti. En iyimser tahminle önümüzde ki 2 yılı da bu cemaat anlayışı ile götüreceğiz.
Sonra demokrasinin en iyi yönetim şekli olduğunu görüp , göstereceğiz.
Biz bunu başaracağız.
Gelelim birkaç bölüm sürecek olan yazımızın Osmanlı tarihi bölümüne..
Bir süredir kendi içimde tartışıyorum…
Osmanlının “dağ paşalarını” anlatarak mı girmeliyim konuya , yoksa doğrudan Kavalalı Mehmet Ali paşayı ve Kabakçıyı mı anlatmalıyım ? diye.
Kavalalı ve Kabakçı da karar kıldım.
Dağ paşalarını sonra anlatacağım.
Osmanlının yüz yılı aşan bir dağılma süreci yaşadığını bilmeden bence Osmanlı torunu olunmaz.
3. Selim’i yazmıştım…Osmanlı’nın açılımcı sultanı.
13 yaşındayken kapatıldığı kafesinde Avrupalı eğitim alan Osmanlı sultanı…
Gizliden gizliye Kırım’ı işgale hazırlanan Rusların , Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile anlaşıp Osmanlı’dan toprak koparmak için planlar yaptığını , çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla Osmanlı ordusunun yok edilmesi fikrini III. Selim’e nasıl kabul ettirdiklerini yazmıştım.. O yazıda III.Selim’e “senin ordun sana düşman , bu yeniçeriler var ya bunlar ne dümenler çeviriyorlar “ deyip , yeni ordu kurmak gerektiğini kendilerinin de buna destek olacağını filan söyleyip “yeni düzen” “yeni ordu” derken Kırımın da , Avrupa’da ki toprakların da Yeniçerilerin de 3. Selim’in de her şeyin nasıl yok olduğunu görmüştük.
Bu bir 18. yüzyıl hikayesiydi…
Kavalalı da Kabakçı da 18 .yüzyılın hikayeleri…

Daha önce de yazdım Osmanlı , Dünya’yı başkalarının söyledikleri ile anlamaya çalışırken kaybetti kendini.
Bu gün de bizim durumumuz farklı değil.
Başkalarının söyledikleri , başkalarının çıkarları ve başkalarının senaryoları oynanıyor …
Kısaca ve ne yazık ki tarih tekerrür ediyor.
Bilgisizlik ve cahillik üzerine kurulu bir yapı yine ve yeniden çöküyor.
Osmanlı çöktü ; çünkü cahillik ve yolsuzluk üzerinde durmaya çalışıyordu.
Osmanlı çöktü : çünkü başkalarının çıkarları üzerine yazılan bütün senaryoların figüranı oldu.
Anlatması da anlaması da zor biliyorum ama aynı anda dört ayrı imparatorluğun dört ayrı film senaryosunda tek figüran olan bir imparatorluğun çöküş tarihi var arkamızda.
Biz de , çocuklarımız da bunu şanlı tarih olarak görüyoruz.
Oysa 18. yüzyıl ve sonrası tam bir felaket.
Beceriksizlik , cahillik , kendini bilmezlik tarihi…
İşte Kavalalı’nın hikayesi de bu dönemi anlatıyor.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı Osmanlı imparatorluğunun Mısır valisi olarak bilirsiniz. Yani bilenleriniz öyle bilir.
İyi de Kavalalı Mısır valisi olarak mı doğdu.?
Tabii ki hayır…Bu gün Yunanistan toprakları içerisinde kalan Kavala’nın Kondova köyünde doğdu.
18. yüzyılın son çeyreğinde büyüyen ve eli silah tutan her erkek gibi Osmanlıya asker oldu.
O dönem Napolyon Bonapart Fransa da iç güvenlik bakanlığına getirilmişti.
Kavalalı Mora yarım adasında bulunan Osmanlı donanmasında levend olduğunda , Napolyon da Fransa ordusunun komutanıydı.
İtalya’ya başarılı bir sefer yapan Napolyon , Osmanlılar da dahil bütün imparatorlukların gözünü korkuttu.
Fransa yeni keşfettiği bu başarılı komutanı ile ezeli düşmanı İngiltere’yi yok etmek istiyordu.
Napolyon askeri bir dahiydi. Doğrudan İngiltere’ye saldırmak yerine İngiltere’nin çıkarlarına saldırmayı daha uygun buldu.
Mısır’a yöneldi.
İngiltere’nin sömürgeleri ile bağını kesecek ,Fransa zenginleşirken İngilizler yoksullaşacaktı.
İyi de Mısır kimin Vilayetiydi?
Osmanlı’nın…Napolyon kime doğrudan saldırıyordu…Osmanlı’ya…
Pek iyi de Osmanlı’nın bundan haberi varmıydı?
İngiliz sefiri ne söylüyorsa Sultan Onu biliyordu.
Napolyon Akdeniz de İngiliz donanmasını yendi ve 1798 yılında İskenderiye’ye çıktı.Piramitlerin oralarda bir yerlerde Memlüklüler ile savaştı onları da yendi.
Mihrişah sultanın en sevdiği oğlu III.Selim İngiliz sefirinden dinledi bu saldırıyı…
İngiltere , Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları ayrı ayrı tehdit altındaydı ama Fransa aslında Osmanlı topraklarını işgal etmişti….İstanbul bu durumu başka ülkelerin sefirlerinden dinliyordu.
III.Selim , babası öldüğünde 13 yaşındaydı ve amcası I.Abdülhamit onun yerine sultan oldu…Selim de kafese kapatıldı…
Kafes içerisinde büyütüldü …Figüranı olduğu filmler bitip ,Avrupa ve Rusya Osmanlıdan istediğini aldığında , Kabakçı Mustafa 50 adamı ile saraya gelip onu tahttan indirdi ve yerine akıl hastası olduğu söylenen 4.Mustafa’yı oturttu…Selim yine kafesine geri döndü…
Osmanlı’nın sarayı Yol geçen hanıdır sanki ..
Birisi gelip birini padişah yapıyor diğeri gelip O nu indirip başkasını sultan yapıyor..
Tabii ki öyle değil.
III.Selim’in figüranı olduğu filmler bitmiş.Deliğe süpürülme zamanı gelmiştir.
Hepsi bu…Kabakçı da film bitince meydanı süpürmesi için gönderilen bir diğer figürandır anlayacağınız…



BİZİM TARİHİMİZ BİZİ ANLATIR
OSMANLI TARİHİ (2)
III.Selim kafesinde büyürken gizliden gizliye Fransa kralı ile mektuplaşıyormuş…Avrupa’nın Dünya’ya bakışı ve çıkarlarının gözetildiği bir eğitim almış..Amcası I.Abdülhamit bunu duyunca epey kızmış kafesin güvenliği filan arttırılmış..Tahta çıkan III.selim zamanında Avusturya – Macaristan imparatorluğu ve Rusya ile toprak talepleri nedeniyle savaş halinde olan Osmanlı yeni sultanın ver kurtul anlayışı ile iki barış antlaşması yapmış , vermiş kurtulmuş ve insan kanıyla yazılan Fransız devrimini uzaklardan izlemiş…
Sonra Napolyon , sonra Mısır…
Akdeniz de donanmaları yenilen İngilizler bütün kuvvetleri ile Napolyon’un donanmasına saldırıp galip gelince , İngiltere , Rusya ve Avusturya-Macaristan güçlerini birleştirip Fransa’ya saldırma kararı alırlar.Osmanlı da bu orduya katılır.
Ortak orduya Katılan Osmanlı askerleri çoğunlukla Mora yarım adasında bulunan Avrupalı devşirmelerdir.
Kavalalı da işte onlardan biri…
Mısır’ın içlerine doğru ilerleyen Napolyon bu ortak ordu karşısında tutunamayacağını anlayınca Mısır’ı terk eder ve ülkesine geri döner.
Osmanlı ordusu Mısır da kalır…
Ne gariptir ki Fransa’nın çıkarları da öyle…
İşte Kavalalı Fransız çıkarları tarafında duran genç, gözü pek ve fakat okuma yazması olmayan bir askerdir.
Mısır’da göze girmiş ve komuta kademesine kadar yükselmiştir.
Osmanlı Valisi Hüsrev paşaya karşı ayaklanan Osmanlı ordusunun komutanlarından birisidir ve Fransızlar tarafından da keşfedilmiştir..Ordu neden Valiye karşı ayaklanmıştır , ne olmuş ne bitmiştir…Hüsrev paşa’nın yerine kavalalı’nın geçmesini kimler niye istemiştir?Kimler Kavalalı’yı İstanbula önermiş ve kabul ettirmiştir.? Tarihimiz bunları yazmıyor…Ama görünen O ki Fransa çıkarlarının Mısır’da gerçekleşme süreci bu Vali değişikliğine bağlıdır.
.
Osmanlının Mısır valisi olan Kavalalı Fransa’nın parası ve eğitilmiş insan desteği ile Mısır’ı Osmanlı imparatorluğundan daha ileri bir noktaya taşıdı.
Kısa zamanda oldu bu…Ama parayı veren Fransa’nın başka çıkarları ve Osmanlı üzerinde başka emelleri de vardı ve Kavalalı bunun için biçilmiş kaftandı…
Mısır imparatorluğu denebilecek bir yönetim ve yapılanma ile güçlenen Kavalalı , kuzey Afrika ve Arabistan yarımadası üzerinde hakimiyet kurunca Oğlu için Suriye valiliğini istedi.
Fransa’nın Osmanlı imparatorluğu için yazdığı oyun oynanmaya başlanmıştı.
Fransa Kavalalı’ya iste diyor,İstanbul’a dönüp verme diyordu.İngilizler tedirgin olmuş “sakın verme” diyorlar Ruslar zaten savaş açmış Osmanlı ordusunu her bulduğu yerde yeniyordu.
1805 yılında Mısır Valisi olan Kavalalı işte bu Dünya düzeni içerisinde sadece Mısır’ı değil Osmanlı İmparatorluğunu da yönetmeye başlamıştı.III. Selim , 4.Mustafa ve ardından tahta oturtulan II.Mahmud zamanında Osmanlı işte bu filmlerin figüranı olmuştu…
Kavalalı istiyor , sefirler akıl veriyor , Osmanlı giderek daha hızlı bir biçimde batıyor , parçalanıp ufalanıyordu..
Kavalalı’nın Geldiği yer olan Mora yarım adasında isyan çıkıyor. Bastırmaya kendisi gidiyor , Mora’nın da Girit’in de valiliğini alıyor...Osmanlı oynanan bu oyunun farkında olmadan veriyor kurtuluyor…
Ruslar Karadeniz’in güneyinde cirit oynuyor ,Kırım ve kuzeyinde ki toprakların tamamında egemen olmuş İstanbul Bu durumdayken bile Mısır valisinden medet umuyor.
Rolünü iyi oynayan Kavalalı İstanbul’a artık rest çekiyor.
Mora da zaten güç kendisinde olduğu için “Mora’yı değil Suriye’yi isterim “ diyor…
Yani Fransa öyle istiyor…Fransa Çanakkale ve Marmara boğazlarını istiyor…
İngiliz ve Rus tehdidi ne karşı İstanbul’un önemini biliyor.
Galiba İstanbul’un önemini Osmanlılardan başka herkes biliyor.
Fransa’nın Kavalalı üzerinden yaptığı bu hamleye İngilizler ve Avusturya-Macaristan imparatorluğu sert tepki veriyor…
Tepkiler saray’da sultana verilen akıllardan ibaret…
İstanbul , kendi Valisi’ne söz geçiremiyor…Kavalalı yerinde durmuyor ,Suriye üzerine yürüyüp orayı da ele geçiriyor.
Oğlu İbrahim , (sonra Osmanlı paşası olacak) önce Adana’da sonra da Toros dağlarını geçip Konya’da Osmanlı ordularını bozguna uğratıyor.
Çünkü Mısır ordusu Fransa’nın desteği ve silahları ile kurulmuş ve çok güçlü..
Osmanlı hala oynanan oyunun farkında değil.II. Mahmut , kendi valisine karşı Ruslardan yardım isteyecek kadar şaşkın.Şaşkın çünkü Rus’larla savaş halinde ,yani savaşırmış gibiler Ruslar istedikleri yerleri alıyor sonra oturup antlaşma yapıyorlar..Yapılan her barış antlaşması ile Osmanlı toprakları küçülüyor.Fransa Mısır ordusunun arkasında ama İstanbul’da Sultanın yanında, İngilizler bakalım ne olacak ve bizim payımıza ne düşecek kurnazlığında , Avusturya-Macaristan kaybettiği bütün toprakları geri almış olmanın rehavetinde Kavalalı’yı izliyorlar.
Geriye bir tek Ruslar kalmış size yardım ederiz ama biz sizinle savaşıyoruz diyor Rus sefiri…O zaman barışalım diyor II.Mahmut. Barışıyorlar.Şartlar şöyle ; Ruslar istedikleri yerleri alacak ve karşılığında donanmasını Marmara denizine gönderecektir.
İngilizler ve Fransızlar hop diye hopluyorlar yerlerinden…Saraya Sefirin biri geliyor , biri gidiyor…
Bu arada Kavalalı da Konya üzerinden yürüyüp Kütahya’ya kadar geliyor.
Fransa dur biraz soluklan diyorsa da Kavalalı “bırakın bre gireyim şu İstanbul’a “diye naralar atıyor.
Sonuçta oyunun bir parçası olduğu kendisine anlatılıp önüne konulan antlaşmayı imzalaması sağlanıyor.
Antlaşma da şöyle…Mora’yı değil Suriye valiliğini isterim diyen Kavalalı’ya Mora, Girit , Suriye , Adana ve dahi Cidde Valilikleri veriliyor…
Fransızlar Saray’dan çifte telli oynayarak çıkarken , İngilizler Rus donanmasını Karadeniz’de tuttukları , boğazlardan geçirmedikleri için derin bir ohh çekiyorlar.
Mısır’ı işgal eden Napolyon geri çekilerek ve doğru adamı seçerek Afrika ve Arap yarım adasında kesin bir yönetim üstünlüğü sağlıyor.
Hem de tek bir insanı savaşmadan…Osmanlı ,Osmanlı’ya kırdırılıyor…
Kavalalı’nın Kuzey Afrika ve Arap yarım adasındaki hanedanlığı 150 yıl kadar sürer…
Osmanlı saltanatı , Mısır saltanatı’na sultan’dan sonra gelen anlamında bir unvan bile verir…Mısır’da ki ”Hidiv” kalesi işte bu unvanın şanına uygun olarak yapılmıştır…
Ortalık durulmuş gibidir…Ama Fransa planı gerçekleşince İngiltere’nin durumu zorlaşır…
Kavalalı Mehmet Ali paşa İngilizlerin Afrika ve Arap yarımadasında ticaret yapmalarına izin vermez.Ticaret ayrıcalığı sadece Fransa’ya aittir.Bu durum İngilizleri çok kızdırmaktadır.Napolyon istediğini elde etmiş İngiliz , çıkarlarına çok kesin bir şekilde darbe vurmuştur.
İngilizler Saraya daha sık gelip gitmeye başlarlar.
II.Mahmut her sabah kapısı çalındığında yine mi İngilizler demektedir.
Sonunda İngilizler Saray savaşını kazanır…Osmanlı İmparatorluğu kendi Mısır Valisine savaş ilan eder.
Niye eder? Nasıl eder? Tarihimiz bunları da yazmaz…Ama Kavalalı Kendisini haklı olarak Osmanlı padişahından daha önemli görmektedir.
İstanbul’u umursamamakta ve kendi yönetim kararlarını kendisi almaktadır.
İngilizler de işte bu duruma oynarlar ve Padişahı bilmem kaçınçı ziyaretlerinde ikna etmeyi başarırlar…

Osmanlı ordusunu bu günkü Gaziantep şehrinin yakınlarında Nizip’te karşılayan Kavalalı’nın silah gücü yüksek ve yorgun olmayan ordusu , Osmanlı’nın bitap düşmüş ordusunu kolayca yener…
Ve ne olur bilirmisiniz.?
Osmanlının donanması , Kaptanı Derya Ahmet paşa tarafından ki kendisi donanma komutanıdır , Mısır Valisine teslim edilir.
Neden böyle olmuştur .? Sonra ne olmuştur.Tarihimiz bunları da yazmaz.
Toprakları dağıtarak İstanbul’da oturmayı başaran Sultan , İngiliz’in aklıyla hareket edince ,donanmasını da Valisine teslim etmiştir.
Saray’da oturup , gelen giden sefirlerin dediklerini yapan Osmanlının kendi valisi ile kendi kendine yaptığı savaşlardan sonra artık ne ordusu ne de donanması kalmıştır.Yıl 1839 ‘dur.
Böyle bir tarih böyle bir dönem İmparatorluğun bir valisinin , İmparatorluğa isyan etmesi ve bu isyanı başarması olarak anlatılabilir mi?
Valinin neyi başardığını da çok iyi anlamak gerekmez mi?
Avrupa imparatorluklar Birliği ve Rusya’nın çıkarlarının ana tema olduğu bu dönem kesinlikle yeniden yazılmalı…
Tüm boşlukları doldurularak…
3 MUSTAFA’NIN HİKAYESİ
OSMANLI TARİHİ (3)

Şimdi sizinle 1839 dan biraz geri gidip Ordusu ve Donanması henüz görünürde var olan Osmanlı’nın , Kabakçı İsyanına doğru neler yaşadığını göreceğiz.
Kabakçının adamları ;bu Sultan Rus sefirini çok dinliyor üstelik yeniçeri Ocağını kapattı diye III.Selim’i tahttan indirip kafesine yollamış , yerine de 4. Mustafa’yı padişah yapmıştı…

Kimdi bu padişah değiştirebilen Kabakçı?...Sonra Kabakçı’nın değiştirdiği padişahı değiştiren Alemdar Mustafa Paşa.?
Çok ilginçtir ki Kabakçı hakkında ki bilgiler söylentilerden ibaret…
Kayıkçı yamağı olduğunu biliyoruz.
Boğazda çalışan kayıkçıların ağası olmalı…
Kayıkçılarda onun adamları…
III. Selim , Rus sefiri ile yeni ordu kurmanın çalışmalarını yaparken , Saray entrikaları da hızla döndürülüyordu.
Vezir Musa paşa ve şeyhülislam Ataullah efendi durumdan hiç memnun değillerdi ve odasından hiç çıkmayan 4.Mustafa ile saltanat pazarlığı yapıyorlardı.
Şehzade Mustafa , saltanat fikrini çok çabuk kabul etti.. Saray entrikaları Kabakçı ve adamları tarafından İstanbul sokaklarına yansıtıldı…
Kayıkçılar Et meydanın da , At meydanında gösteriler yapıyor ve kötü gidişin sorumlularının cezalandırılmalarını istiyorlardı.
III. Selim de onların istediğini derhal yaptı…Kim ne derse onu yapan birisi gibi ,sanki kendisi hiç sorumlu değilmiş gibi kötü gidişin sorumluları olarak ; İbrahim Kethüda , Hacı İbrahim efendi , Reis ül Küttap ve Darphane emini’nin de aralarında bulunduğu 11 adamını Kabakçının adamlarına teslim etti.Hepsi kalabalık tarafından orada linç edildiler.
Saraya dediğini yaptırdığını gören Kabakçı , hızını alamadı ve III. Selim’e tahttan çekilmesini söyledi…Selim bunu da kabul etti.Kendi isteği ile yerini 4. Mustafa’ya verdi.
Kafesinde ki hayatına geri döndü.
Şimdi bura da durup derin bir soluk alalım…
Rusya Yeniçerileri dağıttırmış , yerine Rus generallerin komutasında bir ordu kurdurmuştu ama Yeniçeriler işsiz-güçsüz , silahlı ve tehlikeli olarak ortalarda dolaşıyordu.
İngiliz ve Fransızlar açıkça Osmanlı Saltanatının üzerinde ki bu ağır Rus hakimiyetinden de Osmanlının kendi kontrolleri dışında dağılmasında da endişe duyuyorlardı..
Öyleyse bu durum değişmeli ve Osmanlı daha da yıpranmış olarak ellerine düşmeliydi.
4.Mustafa , zevk ve sefa düşkünü çok asabi bir gençti.
Bu iş için uygundu.
Çarklar dönmeye başladı ve Kabakçı İsyanı denilen Saray komedisi oynandı.
III.Selim kenara çekildi, Rusya’nın istediği açılımları yapan kadro linç ettirildi.
Rus hakimiyeti İstanbul’da sona erdi.
Ruslar , öyleyse bizde Eflak ve Boğdan’ı alırız dediler..
Aldılar da…Ama Napolyon Kuzeye doğru yürümüş ve Rus ordusunu Rusya içlerinde fena kıstırmıştı…Ruslar İstanbul’a , yani Saraya ,yeniden hakim olmak için aldıkları Eflak ve Boğdan’ı “nasıl olsa sonra yeniden alırız “ diyerek geri vermeyi teklif ettiler ..
Ruscuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa işte burada sahneye çıkıyor.
Yeniçeriler başıboş dolaşıp huzursuzluk yaratıyor , ortada güvenliği sağlayacak bir teşkilat kalmamış…İstanbul’da sokağa çıkmak cesaret istiyor diye ,4.Mustafa Alemdar paşayı İstanbul’a davet ediyor.
16 bin kişilik Ruscuk ordusu İstanbula girince olanlar olur…Alemdar’ın ordusu ile Kabakçının adamları arasında “İstanbul muharebesi “başlar…
Kabakçı yaşadığı Rumeli feneri kalesinde Alemdar’ın askerleri tarafından yakalanır ve palalarla , kılıçlarla parçalanarak öldürülür.Kafası da Saraya 4.Mustafa’ya gönderilir
Ama Kabakçı’nın kayıkçıları tam dört gün Alemdarın askerlerine kafa tutar ,direnir.
Kabakçının adamları Rumeli fenerinden , Alemdarın adamları Anadolu feneri kalesinden top atarak şehri yakıp yıkarlar…
Şehir bir kaleden öbürüne atılan top mermileri ile çok zarar görür..
Rumeli Feneri koyu , kayıkçı yamakları tarafından yakılır...Rumelikavağı, Sarıyer , Yeniköy çok büyük zarar görür..
Sivil halk kaçacak yer bulamaz .Bu savaşta kaç İstanbullu öldü bilinmez ama , kayıkçılardan 300 kişi Alemdarın askerlerinden 13 kişi ölür…
Bu acayip ve saçma muharebe bittiğinde Alemdar’a haber salınır..
Ortada ne ordu ne de yönetim yoktur. Alemdar atlıları ile birlikte Sarayın önüne kadar gelerek 4.Mustafa’ya alay gösterir..
İsteği sadrazam olmaktır.
4. Mustafa bunu kabul etmez Balkanların serdar beyi yapar Alemdar’ı
Alemdar’da tahtı terk et der.
Şeyhülislam 4 Mustafa’ya Alemdar’ın III.Selim’i tahta çıkarmak istediğini söyleyince Kilit altında yaşayan III.Selim, 4.Mustafa’nın emri ile boğdurulur..
Selim’in boğulduğu haberini aldığında 4. Mustafa’nın aklına Selim’in amcazadesi Mahmut gelir…Sarayda kendisi ve Selim dışında hanedan temsilcisi bir kişi daha vardır…II.Mahmut…
Derhal bulun ve boğun emrini verir…
Ama geç kalmıştır…Haremde ki kadınlar III.Selim’in öldürüldüğünü duyunca Mahmut’u önce haremde sonra da sarayın çatısında saklamışlardır.
Alemdar Mustafa Saraya geldiğinde III. Selim’in cesedini bulur.
4.Mustafa Alemdar’ın çekilme isteğini kabul eder ve Boğdurularak öldürüleceği güne dek saray da ki odasında yaşar….
Alemdar mecburen II. Mahmut’u padişah yapar…
II. Mahmut’ta Alemdarı sadrazam yapar…
İşte Kavalalı ile dalaşan , Ruslara karşı yardım istediği valisine daha sonra İngilizler istiyor diye savaş açan Osmanlı Padişahı , böyle sultan olur…
Ordusu , donanması , yönetim kadrosu kalmayan Osmanlı artık daha fazla Sefir dinlemeye başlayacak , daha hızlı bir şekilde bölünüp parçalanacaktır.

Kavalalı ile başladığımız Osmanlı tarihinin çöküş sürecinden bir kesit aktardım size…
İstanbul’un Fethinde bile görmediği zararı bu dönemde görmüş olması ama bunun hiç konuşulmaması da çok ilginç.
Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun çağdaşı diğer imparatorlukların sefirlerinin elinde oyuncak olması 18.yüzyılın en ayırıcı özelliğidir.
19. ve 20.yüzyılın İstanbul’da nasıl yaşandığının da göstergesi.
Aynı oyunlar tekrar tekrar oynanmış, saltanat sevdası ile değişen sultanlar hep bu oyunların baş figüranı olmuşlardır.
Bu oyunu bozan kişi Mustafa Kemal Atatürk’tür.