29 Temmuz 2010 Perşembe

ANTALYA NIN ALTIN PORTAKALI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

İTİRAZIM VAR…


Kırkyedincisini yaparken bile sanki yeni bir Festival düzenliyormuş gibi yapmaya itirazım var.
Antalya ya ait olduğunu söylerken tanıtımını sadece İstanbul da yapmaya da itirazım var.
Antalya markasının , Altın Portakal adının jüri başkanı olacak bir aktörün adının altında ezilmesine itirazım var.
Bir Film festivalinin bu denli çok işi birden aynı anda yapmaya çalışmasına…
Açılım saçmalığına uyulmasına festivali buna alet etmeye…
Ermeni sanatçı İngilizce konuşmasında ;”Turk , Turks” derken çeviride Türkiyeli , Türkiyeliler denmesine..
Festivalin Sosyal ve Ekonomik bölgesel kalkınmanın tek argümanı olarak görülmesine…
Altın Portakalın Kimliğini arayan festival görüntüsünden kurtulamamasına…
Filminin bir sahnesini Antalya da çek parayı al anlayışının sığlığına…
Yıldızlarla eğlenelim mi? , Uzmanlarla tartışalım mı?.Sinema tarihi ile kaynaşalım mı?..Engellilerle sevinelim mi?..Mahkumlarla ağlayalım mı?..Film mi seyredelim , tartışalım mı..konuşalım mı..dinleyelim mi?..Kalkınalım mı , gelişelim mi?..Birleşelim mi , bölgeselleşelim mi?..Sinema sanatını mı destekleyeceğiz yoksa sanatın bin bir boyutunu mu..Bu bir türlü karar veremeyişe itirazım var.


Altın Portakal Festivali Türkiye nin ilk sinema festivaliydi.1950 yılından beri “hah işte bu bizim festivalimiz” diyemediğimiz için , her yıl yeniden ve yep yeni yeniliklerle yenilediğimiz için , yeni yetme festivaller daha köklüymüş gibi ve daha güçlü algılandığı için itirazım var..
Söylemek istediğim yapılan yeni önermeleri yanlış bulduğum değil.
Ben sadece festivalimi istiyorum.
Neyse O…
Antalya ya ait.Antalya da olan..Görmek ve O nu bizimle birlikte yaşamak isteyenleri Antalya ya getiren bir festival istiyorum.

Türkiye de yapılamayanların tümünün bir hafta içinde ve bir festivalde yapılmak istenmesine ve bu karmaşada festivalin ne olduğunun belli olmamasına şaşırıyorum.
Her yıl yapılan bir film festivaline altmışın üstünde filmin katılacak olmasının beklenmesini garip buluyorum..

Bunun iyi bir şey olarak algılanması bile tek başına tartışma konusuyken ,Ön eleme jürisi yerine aday gösterme sisteminin düşünülmemesini yadırgıyorum.
Vakıf ,yapmak istediklerini yılın farklı zamanlarında yapabilir.Bir sinema akademisi bile kurabilir.Sinema filmleri keşifleri yapabilir , tartışabilir , konuşabilir öğretebilir.
Ama başkan bunu istiyor , genel koordinatör bunları istiyor , Sanat yönetmenleri bunları istiyor , işin sosyal boyutu var işin ekonomik boyutu var işin sosyal sorumluluk boyutu var diyerek Sinema festivali görünmez oluyor.
Görünen , sahneden bir türlü inmek bilmeyen , yapacaklarını anlata anlata bitiremeyen birisi.
Antalya Film festivali kendi kimliğini bulmalı.
Beni yanlış anlamayın..İstediğiniz buysa …Bu.
Kırksekizincisini tanıtırken yepyeni yeniliklerle karşımıza çıkacaksanız ki ben öyle algılıyorum.Bu işin sonu yok…Ortada da Film festivali diyeceğimiz bir şey kalmıyor.
Antalya da yaşanan hikayeleri , Antalya konulu senaryoların çekimini desteklemenin yararlı olacağını ,para verdiğiniz filmin bir sahnesinin Antalya da çekilmiş olmasının ne film sanatına ne de Antalya ya beklediğiniz yararı sağlamayacağını söylüyorum.
Festival , festival gibi olsun.
Bütün istediğim bu.

27 Temmuz 2010 Salı

KUZEYİN YILDIZLARI

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

KUZEYİN YILDIZLARI



Antalya da yaşıyorsanız başınızı Gökyüzüne kaldırdığınızda Kuzey batı yönünde bir yıldız görürsünüz.
Kuzey yıldızı..
Çoban yıldızı...
Torosların zirvesini aydınlatır geceleri...O denli parlaktır karanlıkta.


Türkiye de sporun durumunu anlatan yığınla yazı yazdım.
Türkiye de spor yapmanın , yaptırmanın ne olduğunu , bir avuç gönüllü insanın neleri göze alarak çocuklarımıza spor yapma imkanı sağladıklarını , bunun için nasıl çırpındığını filan.
Sadece yazmadım.Ben de O bir avuç gönüllüden biri oldum....Çırpındım.


Türkiye de çocuk olmayı unutan bu günün büyüklerine , Türkiye de çocuk olmayı anlattım durdum.
Türkiye de Sporcu olmayı ...Kızlarımızın hayatın içinde olmalarını , eğitimleri ile ilgilenmeyi, onların sağlıklı ve başarılı olmalarının ne denli önemli olduğunu anlattım.

KIRKGÖZ SPOR KULÜBÜ Antalyanın kuzey batısında Döşemealtında kırsal kesimin kız çocuklarına spor yaptırıyor.
Otuz tane aydınlık yüzlü kız çocuğu futbol oynuyor....Okula gidiyor...
Mücadele etmenin ne demek olduğunu , başarıyı ve başarmanın hazzını yaşıyorlar.
Onlar bir insan çocuğunun yapması gereken sıradan bir işi bin bir zorluğu yenerek ancak yapabiliyorlar.
Çünkü Türkiye de çocuk olmak...Çünkü Türkiye de sporcu olmak artık çok zor.
Çünkü Türkiye de çocukların spor yapmalarını istemeyenler var.
Çünkü Türkiye de kızların evde kapanıp oturmaları gerektiğini düşünenler kazandı.
Çünkü Türkiye de bütün bu dehşetli tehlikeyi görüp , bilip kılını kıpırdatmayan yöneticiler var.
Onlar Antalya nın ikinci kız futbol takımı.
Onlar Önümüzde ki yıl bölgesel ligde mücadele edecek ve yaptıkları bu muazzam işle sadece kazanacaklar.
Bilmiyorsunuz ki bu işten kazançlı çıkacak olan Türkiye olacak.
Mücadele etmeyi , soru sormayı , cevap aramayı bilen her çocuk ülkemizin geleceğini aydınlatacak birer yıldızdır...

Onlar kendilerine Kuzeyin yıldızları diyorlar.
Genç kızlar ve yıldız kızlarda Türkiye liglerinde izleyeceksiniz onları.
Bence izleyin onları...
Onlar için yapacağınız en değerli şey onları izlemek...Onları fark etmek…Onları kendilerini geleceğe hazırlarken görmek olacak…
Onlar bunu fazlasıyla hak ediyorlar.

Antalya da yaşıyorsanız başınızı gök yüzüne kaldırın ve kuzey batı yönünde parlayan yıldıza bakın.
Kuzey yıldızı O...
Gök yüzünün en parlak yıldızı.
Şimdi bu sayfada yer alan fotoğraflara bir kez daha bakın.
Hepsinin gözlerinde göreceksiniz O nu...
Kuzey yıldızını...
Onlar kendilerine Kuzeyin yıldızları diyorlar...
Onlar bizim geleceğimizin yıldızları...