15 Temmuz 2011 Cuma

RUMLARIN DARBE GÜNÜ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
15 TEMMUZ RUMLARIN DARBE GÜNÜ
Kıbrıs Türklerinin son serdarı O günleri anlatıyor.
“…Rum tedhiş örgütü EOKA’nın kuruluş günü olan 1 Nisan’da …TMT deyimiyle 24 saat “kırmızı alarma” girdik.Ancak bu kez alarm ikinci bir emre kadar uzatılmıştı.Bu nedenle Mayıs ayı geldiğinde alarm devam ediyordu.Ancak Mayıs ayında da yeni bir emirle alarm kaldırma yetkisi mücahit komutanlığından alınarak Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanlığına devredildi.Bu alışılagelmiş bir uygulama değildi.Zaten 1 Temmuz’dan sonra bu kaldırma yetkisi daha üst makamlara devredildi.Bunun yanı sıra ikinci bir emirle mecburi askerlik de yasanın verdiği yetkiye dayanarak 24 aydan 30 aya çıkarıldı.”
“15 Temmuz darbesini biz anında haber aldık.Biz Rum tarafında ki karışıklığı takip ve değerlendiriyorduk.Fakat Makarios’un kişiliğine karşı bir darbe olacağını hem askeri ,hem sivil kanat bence pek beklemiyordu.Üst kademe tahmin etse bile bu değerlendirme Serdarlıklar seviyesine inmemişti.”
“…Sancaktar (mücahitlerin Lefkoşa’da ki en yüksek seviyedeki komutanı) daha sonra general olan Sedat Semerci paşa’nın sürekli durum muhakemesi içinde olduğunu bizimle yaptığı toplantılardan anlıyorduk.O zamanki politikamız gereği biz Londra-Zürih anlaşmalarının olduğu gibi uygulanması yönünde gelişmeler bekliyorduk.Açıkçası çok işittiğimiz ,”Türk askeri gelecek,Ada’ya çıkacak “ söylentilerine pek inanmıyorduk.
Sedat Semerci Paşa pazar günü bana ,” giyin de , bir mücahidin düğününe gideceğiz.” Dedi.Hamitköy’e gittik ama düğün yerine Hamitmandrez ovasındaki tarlalarda dolaşmaya başladık.Tozlara bulanmış elbiselerimizle karargaha dönerken paşa bana,”Harita üzerinde görmek başka ,karargahtan ayrılarak yerinde görmek başka “ dedi.Doğrusu O zaman buna bir anlam verememiştim.(Sedat Semerci paşa Lefkoşa sancaktarlığına gelmeden önce hava indirme tugay’ın kurmay başkanıydı.Mahmut Sedat kod adıyla Sancaktarlık görevini yürütüyordu.Nitekim 20 temmuz’un şafağında paraşütçülerimiz bu bölgeye indiler.)
“19 Temmuz sabahı saat 05.00’te Sancaktar saat 16.00’ya kadar halledilmesi gereken şu emri verdi: Telekominikasyon Sancağın emrine girecek,hastane sancağa bağlanacak,ikmal,iaşe için tüccarın elinde bulunan malzeme tespit edilecek gereğinde Bayraktarlık depolarına nakledilecek.Magosa,Larnaka,Baf ve köylerden gelen binek araçları hariç tüm vasıtaların ,geri dönmesine izin verilmeyecek,Boğaz yolunda güçsüzler yurdu civarına yerleştirilecek…70 araç,otobüs,kamyon bölgede toplandı ve sancaklara da merak edilmemesi ,araç seferberliği yapıldığı duyuruldu.
Saat 12.00’de verilen ani bir emirle her tabura bir doktor ve hemşire gönderilmesi istendi.Bu ara tüm doktor ve hemşirelerimizin bu göreve gönüllü gittiklerinin altını çizmek isterim.
16.00’da Sancaktar’a verilen emirlerin harfiyen yerine getirildiği tekmilini verdik….Bu arada heyecan ve tedirginlik de sürüyordu.23.00’te , mücahitlerin en yüksek seviyedeki komutanı Bayraktar Arif Eryılmaz paşa ,müjdeyi verdi ve “ yarın çıkarma olacak “dedi.
“Görülmemiş bir sevinç…Ancak hemen ardından yeni bir direktif geldi.”Belli bir seviyeye kadar yarın çıkarma olacağını bildirin.Rum tarafından ateş edilmeden ateş açılmayacak….Heyecanla beklemeye başladık.20 Temmuz 1974 saat 04.00’te tüm mevziler dolaşılmıştı….Bayraktar’ın huzursuzluğunu çok yakından hissediyordum.Bana “ Paraşütçülerin inmesi lazım,tedbiri ona göre aldık “dedi.Bu arada TC başbakanı Bülent Ecevit’in ve toplum lideri Rauf Denktaş’ın da radyolardan demeçleri gelmeye başladı.Heyecan giderek yükseliyordu .Bayraktar yeniden mevzileri dolaşmaya gitti.
Bir saat sonra saat 05.00’te hava indirme tugayının paraşütçüleri Hamitköy ovasına inmeye başladı…
(Bu anı anlatırken ; yılların direnişçisi , mücahit komutanı en yakınlarının şehadetinde bile acısını yüreğine gömmesini bilmiş eski asker göz yaşlarını tutamıyor…Göz yaşları içinde “bir hayal gerçek oluyordu” derken ,kalkıp tüm TMT’ciler ve mücahitler adına elini öpüyorum.)
“ Mücahite verilen görev:” Lefkoşa savunması sonuna kadar size aittir.Mukavemetiniz ,barış harekatının selameti için şarttır.Dışarıdan da fazla yardım beklemeyin” şeklindeydi.Mücahit ve Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı göğüs göğüse çarpışarak bu emri canı pahasına yerine getirdi.”
“Günün en gerilimli saatleri 17.00’den sonra başladı.Bayraktar yardımcısı Çetin Başar bey beni çağırdı.”Karargahtan ayrılmayın.Çıkarma tam rayına oturmadı,ikinci bir çıkarma olabilir” dedi.Bu soğuk duş etkisi ve endişeli bekleyiş de iki saat sonra sona erdi…Bora birliği , Tank birliği çıktı.”Hareket hedefine ulaştı” müjdesini aldık.Bora birliğinin ise yakından tanıdığımız General hakkı Borataş’ın komutasında olduğunu daha sonra öğrendik…)
• Mesut Günsev, bu röportajı 2003 yılında Nokta dergisinde yayınlıyor .
• Parantez içerisinde ki yazılar Mesut Günsev’in açıklamalarıdır.

14 Temmuz 2011 Perşembe

SON SERDAR TMT BELGELERİ AÇIKLANSIN DİYOR.

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
SON SERDAR : AYDIN SAMİ
Mesut Günsev ile Kıbrıs’ta sütunlu meydanda buluştuk.
Cana yakın kişiliği ile ilk anda etkiledi beni.
Hızlı ve dakik yaşıyordu.
Onunla birlikteyken bir çok kişi ile tanıştım.
Birisi TMT , Türk Mücahit Tugayı üyesiydi..
Kıbrıs’ın son serdarı AYDIN SAMİ …
Bir Nisan 1928 doğumlu…Güçlü ve aydınlık bir zekası var.Kıbrıs adasında Rumların yaşattığı bütün insanlık suçlarının tanığı.
Sakin ve gururlu karakterinin gizlediği özgür yaşama heyecanını hissediyorum anlattıklarında.
“ Rumların kurduğu EOKA tedhiş örgütü vardı.Girne dağlarını ve Lefkoşa’yı işgal etmek istiyorlardı.Bunları belgelere dayanarak söylüyorum.Mehmetçik’in Barış harekatında ele geçirdiği belgelere istinaden anlatıyorum bunları , Bu belgeler Lefkoşa sancağında tercüme edilip Bayraktar kanalı ile Kolordu Komutanlığına veriliyordu.Rumların bütün amaçları Lefkoşa sancağını yenerek Kıbrıs’ta ki Türk direnişini kırmaktı.Kemal Yamak yazdığı kitapta TMT ile ilgili belgeleri açıkladı ben de sana bu güne kadar anlatmadığım şeyleri anlatacağım..”
Meyve suyundan bir yudum aldı.Gözleri çok uzaklarda kalan gençliğini aradı bir an.Kısa bir an..Sonra 1960 yılının ilk aylarına döndü.
“ Dr.Fazıl Küçük tarafından özel izinli olarak Anavatana ,Ankara’ya Dil Tarih Coğrafya Fakültesine gönderildim.Beş kişiydik.Ben İstanbul’a gitmek istedim.Dr.Küçük Ankara’ya gideceksin dedi.Gittim.Okulda okuyordum.Dr.Küçük her Ankara’ya gelişinde birlikte gazeteleri geziyor ,Kıbrıs hakkında bilgiler veriyordu.Bu gezilerde gazetecilerle yakınlık kurdum.Kıbrıs’tan Halkın sesi gazetesi gelirdi.Hürriyet gazetesinde çoğaltılırdı bende diğer gazetelere gönderirdim.Bakanlıklara da girip çıkardım.Bir çok kişiyi tanıdım.Necati Zincirkıran beni çağırdı İstanbul’dan gelen bir kişinin benimle görüşmek istediğini söyledi.Büroya gittik Necati bey ayrıldı.İstanbul’dan gelen kişi kimliğini açıkladı.Ben binbaşı İsmail Tansu dedi.buyurun dedim.seni TMT’ye almak isteriz dedi.Bir şartım var dedim.Benim burada ilişkilerim var , bunları sürdürmek isterim dedim.Biz de bunu istiyoruz dedi.Kurs gördüm.Türkiye’de ki öğrencileri tespit edip eğitime gönderceğiz dedi.Ankara garında buluşup eğitim kampına götürüldük.1960’a kadar devam ettik.Sonra TMT’yi İstanbul’da da kurduk.Ben üç arkadaş seçtim.Salih Coşar,Burhan Tuna,Güneş çakın’ı seçtim.İstanbul Üniversitesi civarında bir kahvehanede buluştuk.Bir bey geldi ben Nihat Keklik , Arkadaşları teslim almaya geldim dedi.Ben bayraktar koordinatörü oldum….Bir şey istiyorum…TMT kuruluş belgeleri açıklansın.Bu konuda hazırlanan gizli bakanlar kurulu kararı açıklansın.TMT , ve bütün gönüllü kahramanların isimleri açıklansın.Unutulmasınlar.”
Son Serdar’ın Kıbrıs Türk direnişi ile ilgili anlattıklarına geçmeden bunları bilmenizi istedim.Adnan Menderes ve dönemin dış işleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu imzalı bu karar ve bütün belgeler açıklanmalı.Kıbrıs Türk direnişi bütün gerekçeleri ve kahramanları ile birlikte bilinmeli.Kıbrıs’ın son Serdar’ının isteği bu…

13 Temmuz 2011 Çarşamba

ECEVİTLİ GÜNLERİ ÖZLÜYORUM...

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
BARIŞ İÇİN SAVAŞTIK.

- “Birinci SAT timi atlamaya hazır”
- “İkinci SAT timi atlamaya hazır.”
- “Üçüncü SAT timi atlamaya hazır.”
J-botlarının personeli , savaş yerlerinde, baş ve kıç toptaki numara erleri, tüm dikkatleri ile sahili tarıyorlar …Elleri tetikte…Fakat ateş yok…
“Türk silahlı kuvvetleri,adaya barışçı ve insancıl amaçlarla hareket ederek çıkacaktır.İlk ateş karşı taraftan gelmediği sürece ,ateş edilmeyecektir!.”
Verilen emir böyleydi.
Çıkarma harekatlarında mutlaka önceden yapılması gereken kıyı bombardımanı ve plajın yumuşatılması bile sırf bu nedenle , üstelik büyük bir risk göze alınarak yapılmamıştı,donanma topçusunun eli tetiğe gitmemiş sabah uykusunda ki masum insanları bir anda yok edebilecek güçteki toplarını ateşlememişti.
Mesut Günsev , Türk silahlı kuvvetlerinin genç subaylarından biri olarak çıktı adaya.Barış getirmek için savaşa gidiyorlardı.Bu yazı dizisinde Bu kahraman Türk subayının,”20 temmuz 1974 şafak vakti Kıbrıs” isimli kitabından alıntılar yapacağım.
Bu gün süper gücüm ben diyenlerin demokrasi getireceğiz diye girdikleri yerlere bakın…Bir de Kıbrıs adasına..
İlk ateş Rumların kıyıda ki bataryalarından ve mevzilerinden başlar.Lastik botlarla kıyıya yaklaşan SAT timlerinin sağında solunda ateş sütunları yükselmektedir.Mayın tarama ,temizleme ve çıkarma koridoru açma görevi alan su altı komandoları bu yoğun ateşin altında yaparlar görevlerini.Çıkarma güçlerinin ateş gücü yeterli olmaz ,Mareşal Fevzi çakmak muhribi ateş desteği verir.Bu kadar yoğundur Rumların silah gücü…
“Patlayıcı maddeleri mayınlara ve deniz manialarına yerleştiren kurbağa adamlar , denizden toplanmak için yüzerek mevkilerini alıyorlardı.J-botları ,yanlarında lastik botlarla sahile dik olarak yaklaşıyorlar,sonra sancağa doğru doksan derecelik bir dönüş yaparak toplama hareketine başlıyorlardı”
Sadece altı dakika sürmüştü …Dünyada ilk kez yapılan ve ateş yemeyi göze alarak ateş etmeden kıyı çıkarma operasyonu çıkış hattı temizliği sadece altı dakikada başarılmıştı.Hem de kayıp vermeden.
“Görev başarı ile sonuçlandırılmıştı.
Bundan sonrası ,artık çıkarma birliklerine kalıyordu.
Kıbrıs’a çıkacak ilk birliği taşıyan LCM-8 adlı küçük bot tam yol kıyıya dümen kırdığında saat 08.00’i geçiyordu.Kıyı başını tutmakla görevli, iki taburluk Deniz Amfibi Alayı,Dünyanın en zor askeri harekatlarından birini gerçekleştirmek amacıyla ,bellerine kadar suyun içinde,silahları başlarının üzerinde,”Allah,Allah” avazeleriyle Yavru vatana doğru koşmaya başladılar…….Kurşunlar yağmur gibi üzerlerine yağıyor ama hiç kimse durmuyor, koşuyor,bir an önce karaya varmak için acele ediyordu…..İki saat sonra ,Amiral gemisinin harekat odasında Amfibi alay komutanının tok sesi telsiz hoperlöründen şöyle yankılanıyordu:
“Kıyı başı tutulmuş ve emniyete alınmıştı.Kara birliklerimize devredilmeye hazırdı.Allahım ,sana şükür bizi utandırmadın…”

12 Temmuz 2011 Salı

SON SERDAR

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
SON SERDAR…
İnsanlar ders çıkarmayı bilselerdi.?
Tarih tekerrür eder miydi?
İşte burası biraz karışık ve karanlık .Ama biz Türkler yalnız değiliz.
Bu kez de Mustafa kemal aydınlatıyor etrafı.
“Dahili ve harici bedhahlar”sözü ile açıklıyor olanları.
Konumuz Kıbrıs.
Tekrarında felaket görünen ise adanın egemenlik hakkının Rumlara bırakılması fikri.
Bu daha önce yaşandı.
Rumlar bu hakkı oldukça kötüye kullandılar.
Küçücük bir ada da kocaman bir insanlık dramı yaşattılar.
Türk silahlı kuvvetleri stratejisini kendisinin belirlediği ve Bülent Ecevit hükümetinin bütün siyasi sorumluluğunu aldığı “barış harekatı” ile ada’da yaşayan bütün insanları kurtardı.
Yunanistan’ı da askeri cuntanın elinden kurtaran ve demokrasiye kavuşturan bu siyasi sorumluluktur.
Cumhuriyet Halk Partisinin geleneğinde komşulara demokrasi getirmek vardır.
Siz , Kıbrıslı Rumları tanımıyorsunuz.
Nasıl bir felaket ile karşılaşılacağını bu nedenle bilmiyorsunuz.
Her gün , her saat, gazete , radyo ve televizyonlarından ada’da yaşayan Türklere nasıl hakaretler ettiklerini , nasıl aşağıladıklarını ve Türk silahlı kuvvetleri ile ilgili nasıl bir psikolojik savaş sürdürdüklerini bilmiyorsunuz.
Çünkü bilmeniz istenmiyor.
Çünkü Ada’da bir şeyler oluyor.Hızlandırılmış bir şekilde ada’nın egemenliği Rumlara veriliyor.
Temmuz ayı Rumların ağzında kara temmuzdur.
Onlar Ada’ya barış ve huzur getiren bu ay için kara deyimini kullanıyorlar.
İşte bu günlerde Ada’da yaşananlar bu sözcük ile anlaşılır oluyor.
Bir öç alma , bir rövanş alma süreci yaşıyoruz.
Cumhuriyet ve bütün değerleri ile hesaplaşılan ve bölgenin Osmanlılaştırılmasına çalışılan bir süreç.
Ülkemizde yaşanılanları belki daha iyi anlatacak bir röportajı okuyacaksınız .
Size Kıbrıs’ta olanları anlatacağım.
Siz Ülkemizde neler yapıldığını anlayacaksınız.
Özgürlük ve bağımsızlık karakterli bir cumhuriyet’ten biat eden kullara değişim sürecinin nasıl yönetildiğini de göreceksiniz.
Yazmanın ve okumanın , düşüncenin özgürce ifade edilmesinin önemini fark edeceksiniz.
Kıbrıs’lı “SON SERDAR’ın “hikayesini anlatacağım size..
Direnmenin ve özgür yaşamak için ölümü göze almanın hikayesini…

MÜZE ALANI YÖNETİMİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN

ALAN YÖNETİMİ (2)

Bilişim yüz yılının insanları bir araya getirdiği de , hızla ayrıştırdığı da kolaylıkla söylenebilir.
Her iki önermede iletişim araçlarını nasıl kullandığınıza bağlı olarak doğru da olabilir.
Ama bilişim ve iletişim imkanlarının hızla gelişip cebimize girdiği günlerde bu tür tartışmaların olması da doğal karşılanmalı.
Henüz her şey çok yeni.
Bu yüzden ALAN YÖNETİMİ fikrinin de bu tür projelerinde en azından ilgilenenleri tarafından tartışılması gerekiyor.
Ben de bunu yapıyorum.
Büyükşehir Belediyesi bu konuda kendini taraf olarak görmüyor olmalı ki sessizliğini sürdürüyor.
Ama Osman Aydın ile bu konuyu hızla ve ikimizin de birbirini anlayacağı açıklıkta konuştuk.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi başkanı Alan yönetimini önemsediklerini ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Proje alanı olarak Antalya surlarının doğru bir ölçek olduğu fikrinde anlaştık.
Bu konuda bir şeyler yaptıklarını üstelik bunu Büyükşehir belediyesi ile yaptıklarını anlattı.
Bütçe imkanlarının önemli olduğunu ancak alan yönetimi fikrinin başarılı olması için yönetim anlayışının da doğru olması gerektiğini vurguladı.
Sıkıntının kaynağının insan olması bu konuda aşılamayacak bir sorun olmadığını gösteriyor.
Sıkıntı , baş aktörün bu konuya uzak durması..
Antalya’nın BATI KAPISININ ayağa kalkması , TİBERİUS KAPISININ 21. yüz yılda geri gelmesi fikrinin konuşulmadan unutulmasına izin vermeyi düşünmüyorum.
Bu konuyu tartışırken sadece Antalya Surları yönetimi projesi ile yetinmedim.
Oda başkanı’na duyarlılığından dolayı teşekkür ettim ve Şehrin bir başka Alan Yönetimi proje noktasını söyledim.
MÜZE ALANI +ATATÜRK PARKI+VARYANT+KÜLTÜR PARKI
Heyecanla bu konuda bir projelendirme çalışmalarının olduğunu ve Müze’nin bu alana dahil edilmesinin doğru bir fikir olacağını söyledi.
Şehrin kendi müzesine yabancı durmasının bir nedeni de yönetim anlayışı.
Müze ve çevresinin şehirde yaşayanların kullanabileceği cazibeye kavuşturulması terk edilmiş gibi görünen bu alanın kullanılmasını sağlayabilir.
Osman Aydın’ın şehrimize karşı ilgi ve heyecanı beni umutlandırdı.
Kaybettiğimiz at nalını bulmuş gibi sevindim.
Şimdi iş üç nal ve bir at bulmaya kaldı.