20 Şubat 2010 Cumartesi

YÜRÜTMENİN ÖNEMİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


YÜRÜTELİM ARKADAŞLAR

Bu köşeyi okuyanlar için başlangıç notu..AY PARTİ çalışma yönergesini yakında yazacağım..Üzerinde çalışıyorum.
Çünkü ne zaman çalışmaya başlasam partinin adını Ayyyy parti olarak uzatıyorum..
Oysa sizinde çok iyi bildiğiniz gibi partilerin en önemli simgesi kısaltılmış adıdır.
Sadece bu yüzden AY PARTİ nin çalışma yönergesi aksıyor..
Bir de Kent Konseyinden destek almam gerekiyor.Yönerge yazma ve kabul ettirme konusunda ki başarıları göz ardı edilemez..
Ama partinin hayata bakışı ve yürütme konusunda ki hırsı yerine oturdu.
Bu konuda fazladan açıklama yapmaya gerek kalmadı.
Yürütme asıldır ve yürütmeye engel olacak hiçbir şey ve dahi güç kabul edilemez.
Şiddetle püskürtülmelidir…
Dediğim gibi üzerinde çalışıyorum..
Bazı münafıklar birilerinden kopya çektiğimi filan söyleseler de umurumda değil.
Çünkü zaten asıl olan yürütmenin kendisi..
Her şey yürütme için var olmalı ve varlığını yürütmeye borçlu olmalıdır.
Yürütmenin başının kendini sultan gibi görmesinin bir sakıncası yoktur.
Çünkü sonuçta kendisi yürütmenin başıdır.
Yürütme de her şeyin başı…
Yürümeyen işlerin sorumlusu yürütme olamaz.
Aksayan , çöken ,biten yok olan her şeyin sorumlusu ; yürümeyen , yerinde sayan yürütmeyi bilmeyen kişiler olmalıdır.
Bu kişiler yürütme düşmanı olarak damgalanarak bir merkezde toplanmalıdır.
Ki , yürütmeye engel olamasınlar.
Zaten yürütmediklerine göre otursunlar oturdukları yerde..
Bu devir de iş yürütmeyi bilenlerin..
Bilmeyenler , bilip bilmeden konuşarak yürütmeye ve işlerin yürütülmesine engel olmasınlar.
Açıkça anlaşıldığı gibi bilenler sadece yürütme işinin içinde olanlardır.
Diğerleri hiçbir şey bilmemekte , bilmedikleri için yürütememektedirler.
Bu durumda bilenler ile bilmeyenlerin ayrılması ve yürütmenin önünün açılması gerekmektedir.
En önemli sorun yürütmeye engel olunması sorunudur.
Reform yaparak bu sorunu çözmek gerekecektir.
Bir ikinci önemli yürütme konusu açılmaktır.
Açılmadan yürütülemeyeceği belli olduğuna göre açılımların kapatılması girişimleri de yürütmenin üstesinden gelmesi gereken konulardandır.
Açılımcılığın ve yürütücülüğün önünde hiçbir engel kalmayıncaya kadar yola devam edilmelidir.Durulmamalıdır.
Yürütmenin durması her şeyin sonu anlamına gelir ki bunu düşünmek bile istemeyiz.
Yürütmenin kutlu yürüyüşü sonsuza dek sürmelidir.

Bu yazıyı okuyanlar için dip not; AY PARTİ nin açılımı Adaletsizlik ve Yoksulluk partisidir.Bu yazıda yazılanlar ile bazıları arasında benzerlikler varsa tamamen tesadüf olup söylenenlerin gerçek hayat ile hiç ilgisi yoktur.

16 Şubat 2010 Salı

ADALETSİZLİĞE DİRENMEK

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN


BİR DİRENİŞ İLE BAŞLAR- 2 –


'İskelenin en renkli insanları kayıkçılar,mavnacılar,hamallardır.Kayıkçılar ve mavnacıların fırtınalı günlerde ,hamalların ise her zaman işleri zor olmuştur.Her fırtınada bir iki kayık veya mavna ya batar ya parçalanırdı.Antalya'nın kavurucu yaz günlerinde,yüz kiloluk çuvalları omuzlarında depolardan mavnalara taşıyan hamalların,katlandıkları eziyetleri siz hesap edin.İki hamal başı tanıdım.Birincisi hamalbaşı Süllü ağa,öbürü hamalbaşı Fehmi ağa.Her ikisi de 1.90 dan uzun boylu,eski ölçü 130 okkadan fazla çeken insanlardı.''

Adnan Seleklerin anlatımı ile Antalya iskelesi işte bu insanların yaşam alanıydı.
Giritliler farklı giyinir , yerli halk farklı giyinirdi.Hayat İskelenin etrafında biçimlenir ve hayata güneş doğmadan başlarlardı … Akdeniz in serin sularında yüzülür , iskelenin hemen yanı başında kaynayan buz gibi suyla yıkanılır ve işbaşı yapılırdı.
İttihat ve Terakki partisi - 1913 – 1918 çeşitli meslek örgütleri kurdurmuş ve Rıza Tevfik bu konuda epeyce çalışmıştır.Hamallar cemiyeti de işte bu dönemde kurulur.

1910 yıllarında Yunan karşıtlığını güçlendiren Giritli göçmenlerdir.Antalyalılar ile birlikte esnafın bir araya getirdiği hamallar Yunan ve İngiliz gemilerine karşı direniş gerçekleştirirler.Durum O kadar ciddidir ki Mutasarrıf Konya valisine Konya valisi İç İşler bakanlığına durumu bildirir.Gemi Antalya limanın da beklemekte ama boşaltma ve yükleme yapılmamaktadır.Devletler arası sorun baş göstermiştir.
Giritliler şarampol mevkiinde Hamidiye adı verilen mahallede yaşarlardı.Camilerinin adı Reşadiye okullarının adı Meşrutiyet ti.
Giritliler güçlü ada kültürleri ile Antalya ya çok şey kattılar. Bakın -giritturk.com – adlı sitelerinde bunu nasıl anlatıyorlar.

Antalya'da Yunan karşıtı bir görüşün oluşumunda Girit sorununun önemli etkisi vardır.Girit sorunu,Tanzimat döneminden itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nu uğraştıran önemli bir uluslararası sorun haline gelmişti.Yunanlılar Girit'i Yunanistan'a bağlamak,Osmanlılarsa mevcut durumun devamını sağlamak istiyordu.Giritli göçmenler Antalya'ya ilk kez 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra gelmişti.Daha yoğun göçlerse 1897 Osmanlı-Yunan savaşı sonrasında gerçekleşmiş,bunlar için yalnızca Antalya içinde değil,Serik çevresine de Giritli göçmenler için mahalle ve köyler kurulmuştu.İkinci Meşrutiyet'in başlarında,Osmanlı İmparatorluğundan ayrılıp Yunanistan'a katılan Girit'ten gelen göçmenleri yerleştirmek için,Şarampol mevkiinde Hamidiye (Osmaniye) adında bir mahalle kuruldu.Bu mahallede inşa edilen camiye Reşadiye,okula da Meşrutiyet adı verildi.
Antalya'daki Giritliler Yunan karşıtı bir havanın oluşmasında önemli bir etken olmuştur.Antalya'da yerleşen Girit muhacirlerinden yüz kadarı Haziran 1910 da yanlarına talebe ve kahvecileri de alarak ''Yunanlı'' esnafın dükkanına giderek boykot yaptılar.Girit sorununun alevlendiği bir sırada,Ocak 1911'deyse Antalya tüccarının istediği vapura mal vermek ve hamallarında istediği vapura yük taşımak biçiminde ''kabotaj protestosu'' yaptıkları bildiriliyordu.Bu vapurlar içinde Girit sorununda Osmanlı karşıtı bir tavır takınan devletlerin vapurlarını-örneğin İngiliz bandıralı bir vapuru-Antalya tüccarı eşya alıp satmayarak boykot etmişti.1910 da Antalya limanına yanaşan bir Yunan vapurunun boykot edilerek geriye döndürülmesi bu olaylardan bir diğeridir.14 Haziran 1910 da Antalya limanına gelen bir Yunan vapuruna kısmi bir boykot yapılması üzerine Antalya Mutasarrıfı Hayri bey,Konya valisi Arifi bey'e,oda dahiliye Nezaretine bu konuda bir açıklama yazar.

Hayat birlikte güzeldir.
Biz ortak değerlerimizi güçlendirdikçe güzelleşir.
Farklılıkların büyütüldüğü yerlerde kargaşa ve kaos , kötülük ve güçsüzlük olur.
Antalya geçmişinden gelen güçlü ticaret kültürü ile hoşgörülü ama direnmeyi de bilen bir şehir olmuş.
Güçlü ama adil olmayana her dönem direnmesini bilmiş.
Bu gün de biraz bunu yaşıyoruz.
Hayatımıza sahip çıkmayı , adaletsizliğe ve yolsuzluğa karşı direniyoruz.
Biz bunu başarıyoruz.

ANTALYANIN DİRENİŞ HİKAYESİ

KÖŞE TAŞI REHA İLHAN





BİR DİRENİŞ İLE BAŞLAR



Öznesiz , yüklemsiz cümle olur mu?

Hani ilkokulda orta okulda filan öğrenmiştik.

Hatırladınız değil mi…Nasıl kızardınız Türkçe öğretmeninize…

Dil bilgisi dersini değil ama "Ne işime yarar bunlar "diye başlayan konuşmalarınızı hatırladınız değil mi?

İşte işinize yarayacaktı ki….Derslerinize çalışmadığınızı şimdi anladınız.

Geç kaldınız.

Demokrasinin öznesi Halktır…

Direnen halk demokrasinin yüklemidir.

Demokrasi öznesiz ve yüklemsiz olmayan bir cümle gibidir.

Öznesi ve yüklemi olmayan demokrasi…..

Bu günkü demokrasimize benzer.



Gelin sizinle zamanda yolculuk alışkanlığımızı sürdürelim ve Tekel işçilerine teşekkürlerimizle , geçmişi , Antalya da yaşanan bir direnişin hikayesini okuyalım.



Antalya ticaret kültürü oldukça gelişmiş bir şehirdi.Galatyalı Türkler Antalya ya işte bu yüzden davet edildiler.

Ticaret ile kazanılan zenginliğin korsan saldırılarına karşı korunması gerekiyordu.

Bu işi en iyi Türkler yapardı.

Antalya geçmişin her döneminde ticaret şehri oldu ..Liman şehre mal taşıyan ve çevreden getirilen orman ve tarım ürünlerini , zeytinyağı ve şarabı taşıyan gemilerle dolardı.

Gemilerin boşaltılması ve yüklenmesi için güçlü kuvvetli insanlar gerekirdi.O zamanda bu insanlara hamal denirdi.

Meşrutiyet ile birlikte…yani O zamanın açılım hikayesi ile birlikte Osmanlı parçalanmaya başlamış bu arada Girit adası da Osmanlının elinden alınmıştı..

Giritliler Antalya ya yerleştirildiler.

Ticaret yapan bu insanlar için Antalya en doğru yerdi.

Yurtlarından koparılan bu insanlar kendilerine yapılan haksızlıklara karşı direnmeyi , Antalyalı işçilerle birlikte başardılar.

Ticaret Odası kayıtları O dönemde de şehirde çok büyük sayıda tüccarın olduğunu gösteriyor.

Şehir 1920 li yıllardan itibaren yeniden diriliş hareketinin içinde yer aldı.

Hem ticaret yaptı hem de işgale direndi.

1921 yılında Rodos adasından , Ankara ya giden Fransız gazeteci Berthe Georges-Galius , Antalya için ; “ işte milliyetçi Türkiyenin giriş kapısı.İtalyanlar buranın fahri kapıcılığını yapıyorlar ama , Ankaranın izni olmadan buradan içeriye adım atamazsınız.”der.

Antalya valisi Cemal bey “ bu valiyi Cemil Cahit Sönmez in ANTALYA VALİLERİ adlı kitabından okuyun.” İç işleri bakanlığına gönderdiği raporunda İtalyanların Liman a işçi getirip çalıştıracaklarını ve yeni yollar açacaklarını Konyaaltına kadar şimendifer hattı döşeyeceklerini yazar.Liman O dönemde bile çok hareketlidir.

Mısır lı gazeteci Kadriye Hüseyin bakın O günkü Antalya yı nasıl anlatıyor.



“'Bu akşam (23 Mayıs 1921)bütün dostlarımız bizi teşyi ediyor.Limanda,sevimli yüzlü,iri yarı,itina ile giyinmiş ve başında kalpak bulunan hamallar kahyası,devasa cüssesi ile bütün nazarları,dikkatleri üstüne çekiyor.Bu adam bir vatanperver,hemde büyük bir vatanperverdir.Yunan gemilerinin tahmil yada tahliyesine asla müsaade etmiyor.''

Hamalların Kahyası iri yarı güçlü kuvvetli Süllü ağa dır.İskenderiyelidir.Kardeşi Ali de hamal başı olarak çalışır.Antalya nın O dönem bilinen hamallarından Fehim ağa da hamal başılık yapmaktadır.Kıbrıs doğumludur.

Antalya İşgal ve kurtuluş günlerinde sıcak hareketli ve zor günler yaşar..

Heyecanlı ve inançlı günlerin hikayesine yarın devam edeceğim…