KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
TERÖR OLAYLARINA OSMANLI BAKIŞI
Saç döküldü kel göründü.
Toplumun önemli bir bölümü için bu böyle..
Geri kalanın bir kısmı terörden nemalanırken bir kısmı bundan yararlanarak nemalanma peşinde…
Yani aslında herkes işin ne olup olmadığının ayırdında.
Bu günkü iktidarın son Osmanlılar olma iddiaları da doğru gibi..
Osmanlıyı taklit ediyorlar…
Ve sonlar…
Bu kez son olacak…Çünkü geleceği demokratik yollardan geçerek yeniden kuracağız…Bu kez bunu başaracağız…
Çünkü Cumhuriyetin temeli bu…Cumhuriyeti kuran kadro , Hukuku saltanatın yerine koyarken tam olarak Demokratik , laik ve sosyal bir Hukuk devleti hedeflemişti.
İşte bu kez bunu demokratik yollardan gerçekleştirmenin öncesindeyiz.
Gelelim Osmanlının Terör üretimine..Anadolu’yu nasıl bir terör yuvasına çevirdiğine..
Hukuku bilmeyen , hukukun üstünlüğünü kabul etmeyen , uygulamayan , ben ne dersem o olur diyen yöneticiler isyan ve terör üretirler.
Anadolu insanı 17.yüzyıldan itibaren işte bu şekilde yönetildi.
Hukuku bilmeyen , hatta benim dediğim hukukun üstündedir diyen insanlar yönetti Osmanlıyı…Koca imparatorluğu yiyip bitiren de işte bu tip insanlardı.
BİR OSMANLI HİKAYESİ (1)
17.yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı imparatorluğu batıda Avusturya_Macaristan imparatorluğu ile , doğuda da İran ile savaşmakta ve sürekli kaybetmekteydi.
Şark serdarı Cağalazade Sinan Paşa İran üzerine yürümek için güç toplamaya başlamıştı.Yıl 1603 ..
Osmanlıdan yurtluk almış küçük bir prenslik gibi yaşayan Canbuladoğulları’nın İran’a karşı desteğini almak için Halep valiliğini teklif edince , Canbuladoğlu Hüseyin paşa da bunu kabul eder.
Halep’i teslim almak üzere mütesellim gönderir..Halep valisi Nasuh paşa ise bunun hukuka uygun olmadığını söyler ve yurtluk alanın valilik alamayacağını belirterek karşı çıkar.
Hüseyin paşa Serdar Sinan paşaya durumu anlatınca , hukuk nedir bilmeyen Sinan paşa “teslim etmiyorsa çek askerini sür üzerine “ der.
Canbuladoğlu Hüseyin de öyle yapar.
2000 silahlı askerine bedevi Arapları da katarak , ordusunu Halep kapısına yığar…Vali Nasuh paşa , bu büyük orduyu görünce ,”cenge gerek yok İstanbul’dan gelecek fermanı bekleyelim .”der.
İyi de İş bilmez Serdar Sinan paşa ordusunu almış İran üzerine yürümüş ve kendisine katılacak olan Canbuladın ordusu ile savaşı kazanacağını düşünmektedir.
Canbuladoğlu Hüseyin Halep te İstanbul’dan gelecek fermanı beklemekte , Sinan paşa İran kapısında Canbuladoğullarını…
Sonunda İstanbul’dan beklenen ferman gelir.Nasuh paşa valiliği Canbuladoğluna devreder.Hüseyin Paşa kardeşinin oğlu Ali paşa’yı Vali vekili yapar ve Serdar Sinan paşanın ordusuna katılmak üzere yola çıkar…
Geç kalmıştır..Sinan paşa bozguna uğramış ve Van dolaylarına doğru geri çekilmiştir.
Hüseyin paşa Serdarı Van’da bulur ama Sinan paşa yenilgisinin acısını ondan çıkarır.
İstanbulun veziri Şark serdarı Sinan paşa gazap ateşi kesilir ve “bozulmamıza senin gecikmen sebep oldu !kaldırın şu mel’unu ..Cellad!! “ diye bağırır.
Anlatım Vak’anuvis Naima’nındır.
Bu cinayeti haber alan Oğul Canbuladoğlu Ali , Halep’te isyan eder.
Buyurun size bir Anadolu isyanı.
CANBULADOĞLU ALİ BEY
Halep bir zengin vilayet..Gencecik bir adam ..Vali vekili olup da bu zenginliğin içine düşerse elde ettiği bu zenginliği kolaylıkla bırakmak istemez elbet.Üstüne de amcasının öldürülmesini ekleyin…
Canbuladoğlu Ali , derhal asker yazmaya başladı ve kısa sürede 25-30 bin adamı etrafında topladı.
İstanbul , başına yeni bir dert çıkarmak istemiyordu ve amcası’nın öldürülmesi ile boşalan Halep valiliğine Ali bey’i atadı.
Ayağa düşmüş Osmanlı sözüne güvenemeyen Ali bey , isyanda direndi ve Halep’i ailesinin yurtluğuna kattığını açıkladı.
Yani Osmanlı bir vilayetini daha kaybetmiş oluyordu.
İran ile savaşmak istemiş , Halep valisini hukuka aykırı olarak azletmiş , yenisini keyfi bir kararla öldürmüş , hem savaşı kaybetmiş hem de Halep elden gitmişti.
İşte size Osmanlı tarzı yönetim anlayışı…Kazan-Kazan ilkesinin nasıl bir belaya dönüştüğünün tarihi kanıtı.
Ali bey Osmanlının bütün memurlarını attı ve yerine kendi adamlarını yerleştirdi…
Halep sarayında bir yeni padişah oldu.
Topladığı adamları Yeniçeri ve kapukulu süvarisi olarak ayırdı.Osmanlının ordu sistemini Halep’te kurdu ve Şam Trablus’u üzerine yürüdü.Trablus emiri bu güçlü ordu karşısında direnmedi ve beyliğini para karşılığı Canbuladoğluna sattı.
Canbuladoğlu Ali bey oldumu Ali paşa…
Şam şehrine yürüdü ve şehri talan etti.Ne var ne yoksa aldı ve yurtluğuna taşıdı.
Osmanlı ancak o zaman Halep Valisini azletme kararı alabildi.
Yerine de Yeniçeri ağası Hüseyin paşayı Halep valisi olarak atadı.1606 yılında Hüseyin paşa Adana yakınlarına gelmişken , Canbuladoğullarının küçük bir dağ gücü , baskın yapıp İstanbul ordusunu yener.Ali paşa artık Halep padişahıdır.Adına para bastırır ve 11 kasım 1606 da padişahlığını ilan eder….
Ey okuyucu..Buraya kadar sabırla okuduğun yazının bu kadar olduğunu düşündüysen yanıldın.
Yazı daha yeni başlıyor.
Çünkü “Orduyu hümayun” İstanbul’dan yola çıkmaya hazırlanıyor.
Canbuladoğlu Ali paşa üzerine sefer yapacak…Koca Murad bu seferde insan kasabı olacak…
Avusturya – Macaristan ile “zidvatorok” anlaşmasını imzalayan sadırazam Engülüs Serdarı Koca Murad Paşa 90. yaşını kutlarken aklından geçenler şunlardı.
Batıyı halletmişti..Sırada doğuda ki İran vardı ama öncelikle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sürdürülen isyanları bastırmalı ve ordusunu güçlendirmeliydi.
Bunun için ilk olarak Canbuladoğlunun üzerine yürümeyi uygun buldu…
1607 yılının temmuz ayında orduyu hümayun Üsküdardan yola çıktı..Yanında ünlü Osmanlı tarihçisi Naima efendi de vardı.
Kocamış adam koca Murad , sevgi , şefkat ve merhamet duygularını yitirmiş bu adam , savaştığı yıllarda çamura batan top arabasına kendini koşmuş ve sadece hep savaşmıştı.
Anadolu yollarında her menzilde , her konakta , “celalidir , şakidir , hayduddur ,zorbadır , katildir , hırsızdır , yolsuzdur , uygunsuzdur “ denilen herkesi kesti öldürdü.Naima efendi yalnız Konya ovası için “ eşkıya cüsselerinden kuyular doldurdu “ diye yazar.
Ve bir vaka anlatır.
Karaman Vilayetinin şehri Konya’da Damköylü Mustafa namlı bir zorba varmış..Eşraftan saracoğlu Ahmed ,kelleyi koltuğa almış oturak alemindeyken Damköylüyü basmış ve yakalayıp asmış.
İyi de Damköylüyü öldüren , ondan beter olmuş…Kadı yaptıklarından dolayı suçlu bulunca da Kadıyı da öldürmüş.Peşine adam salan Karaman Valisini de konağı ile birlikte diri diri yakmış.Bu azgın caninin kendi eli ile bin kişiyi öldürdüğü söylenen Koca Murad paşa Konya’ya girişinde kendisini karşılayan Saracoğlu Ahmed’i tutuklatır.
Konya eşrafından birileri şefaat dilenmeye gelirler.Paşa Saracoğluğunu huzuruna alır.
“Ahmed bey ..Ben canbuladoğlunun üzerine giderim ..Konya’nın muhafazasını sana bırakıyorum , fakat imdat lazım gelirse bana ne kadar asker toplayabilirsin?.” Diye sorunca Saracoğlu gafil ;
Şöyle bir seslensem otuz bin kişi toplamak işten değildir sultanım deyince Koca Murad paşa ;
Aferin sana ..dedi..sonra şefaatçilere dönüp , “ şöyle bir seslenince 30 bin kişiyi toplayabileceğini kendi ağzı ile itiraf eden şu herif sağ bırakılır mı?.diyerek oracıkta Ahmed bey’i boğdurdu.Kuyuya attırdı .Konya kuyuları ceset doldu..
Konyadan sonra Toroslara geçen ordu ilk darbeyi Canbulatoğlunun Adana valisi Cemşid yedi.Cemşid kaçarak kendini kaybettirdi.Belki de dağlarda öldü yada öldürüldü ama kendisinden bir daha haber alınamadı.
Osmanlı ordusu ile Canbuladoğlu arasında 1607 yılı 23 Ekim Salı günü Orucovasında kanlı ve büyük bir meydan muharebesi yapıldı…
Canbuladoğlunun 20 bini atlı 40 bin askerine müttefiki çöl emirlerinden Maanoğlu fahreddin de en az yirmi bin askerle katılmıştı.
Osmanlı Ordusu güçlü bir komuta kadrosu ile yönettiği bu savaşı çok kan dökerek kazandı.Naima şöyle özetliyor…”Gün batımına kadar , defterle kayıtlı olarak Serdara 26 bin isyancı kellesi getirildi.20 cellat durmaksızın kelle kesti..cesetleri gömmek imkansızdı.Serdar kuyular kazdırdı ve cesetler kuyulara atılıp üzerleri örtüldü.
İşte bu olaydan sonra O doksanlık vezir KUYUCU MURAD PAŞA diye şöhret buldu.
Çok insan öldürüldü , Anadolu insanı da Osmanlıya hep isyan etti.
O gün orada Koca Murad kimsenin öldürmeye kıyamadığı bir çocuğu boğazını sıkarak öldürüp kuyuya attı ama yeniçeri ağasının celladın elinden kurtardığı bir diğer çocuk , Abaza Mehmed yıllar sonra Erzurum’da ayaklanacak ve Osmanlıya çok daha fazla dertler yaşatacaktı.
Yenilen Çöl emiri çöle kaçtı , Canbuladoğlu Ali Kilis’e…
BİR OSMANLI HİKAYESİ (2)
Kuyucu Murad Paşa Canbuladoğlunun peşine düştü..Kilis uzaktan göründüğünde kendisi de Ordusu da bitkindi.Kilis’e girdiğinde Canbuladoğlu Ali’nin Kilis’i yağmaladığını ve iki üç gün kaldığı Kilis’ten hazine ve erkanı’nı alarak , elinde tuttuğu Halep’e gittiğini öğrendi.Dinlenmesi ve ordusunun ihtiyaçlarını gidermesi gerekiyordu.Yine de Kilis’te çok kalmadı…Canbuladoğlu ile hesabı henüz görülmemişti.
Canbuladoğlu Ali Savaşta yenilmiş perişan olmuş bir kısmı yaralı askerleri ile Halep’e girdiğinde burada çok fazla kalamayacağını anladı.
Halep zenginlerini saraya çağırdı ve onları tehdit ederek servetlerine el koydu. Sonra gece karanlığından yararlanarak ve ordusunun büyük kısmını Halep’te bırakarak kaçtı…
Halepliler gece şehirlerinden kaçan askerlerin üzerine pislik attılar ve hakaretler ettiler.Geride kalan askerleri saklandıkları yerlerde bularak öldürdüler.
Kuyucu Murad Halep’e girerken işte bu cesetler ve kesilmiş kelleler atıldı önüne.Halep sarayına saklanan Canbuladoğlu’nun askerleri ise Kuyucudan aman dilediler.Kuyucu Murad saraydan çıkıp gitmenize izin veriyorum demesine rağmen , çıkan askerlerin tümünü kılıçtan geçirdi.Çok kanlı ve dayanılması çok zor olan bu durum karşısında Rumeli beylerbeyi ve ‘Kanije’ savunmasının güçlü komutanı Tiryaki Hasan paşa daha fazla dayanamayıp emekliye ayrıldı ve İstanbul’a döndü.
Kuyucu , diğer isyankar Kalenderoğlu Mehmed’in üstüne yürümek istiyordu ama kışı Halep’te geçirerek orduyu toparlamanın daha doğru olacağı sonucuna vardı.
Altı ay boyunca Halep’te kalan Kuyucu her gün şuradan buradan getirilen isyancıların başlarını vurdurdu.Naima , “bu nasıl bir iş bu nasıl bir anlayış” diye isyan ediyor…Tarihçi Reşat Ekrem Koçu , yaşananların “ Bu gün güç anlaşılır şeyler .” olduğunu söyleyip bu kanlı olayların sadece kötü yönetim anlayışı ile açıklanabileceğini başka hiçbir nedeni olmadığını söylüyor.
Devşirme Osmanlı sarayı ile Anadolu insanı arasında bir bağ olmamasının açıklayıcı olamayacağını vurgulayarak Osmanlı ordusunu oluşturan askerlerinde Anadolu insanı olduğunu özellikle belirtiyor.
Halep günleri kendisi için çok rahatlatıcı geçen Kuyucu Murad paşa Canbuladoğlunun çöle kaçtığını düşünüyordu.Oysa Canbuladoğlu İstanbul’a doğru yola çıkmış yanında ki erkanı ile Padişaha sığınma kararı almıştı.Padişah 1. Ahmed çocuk denecek yaştaydı ve Kuyucu Murad Halep’teydi.
I.Ahmed , Canbuladoğlunun yaşlı amcasının şefaat dileğini kabul ederek Canbuladoğlunu bağışladı.Kuyucu Murad paşa Bursa dolaylarında ki kalender Mehmed’in üstüne yürürken Mudanya ‘da amcasından haber bekleyen Canbuladoğlu da Kalenderin eline düşmüştü.Kapatıldığı köy evinin duvarını delerek Kalender Mehmed’in elinden kaçan Canbuladoğlu , Mudanya iskelesinde Padişahın gönderdiği kadırga ile İstanbula’geçmeyi başarır…Bu kanlı ve kabul edilmesi çok zor olaylardan sonra Canbuladoğlu’na Macaristan’da Temeşvar Valiliği verildi.
Olayların hızına yazarak ta okuyarak ta ayak uyduramıyorsunuz ama yakın tarihimiz işte böyle yaşanmış.
Kuyucu Murad Paşa bu durumu öğrendiğinde sesini çıkarmadı ama Temeşvar yeniçerilerini Canbuladoğlu na karşı kışkırttı.
Canbuladoğlu Temeşvardan kaçarak Belgrad’a sığındı.
Bursa üzerine yürüyen ve Kalender Mehmed ayaklanmasını da sonlandıran Kuyucu Murad , Canbuladoğlunun Belgrad’a kaçtığını öğrenince gönderdiği bir emir ile O’nu Belgrad kalesinde boğdurdu.
Kendi yurtluğunda yaşayan Canbuladoğulları işte böyle isyancı olup , İşte böyle yok oldular…
Anadolu’nun yüzyıllar boyu süren kötü yönetim karşısında yaşadıkları bu günümüzün açıklanmasında ve bence en önemlisi bu günkü Osmanlı hayranı insanların içine düştükleri çıkmazı anlamamızda bize yol gösterici olacaktır.
Cumhuriyet yönetimi , vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanların ortak yönetim kararları almalarına imkan vermişken , 16. yüzyıl hikayelerinden esinlenerek yazılan bir yığın yalan , ne bu yalanları uyduranları ne de bu yalanlar üzerine gelecek inşa edenleri taşıyabilir.
İnsanları bir arada tutan değerleri yok ederek varılacak yer sadece yokluktur.
Geçmişimiz ile barışmalıyız.Geleceğe güçlü , ortak duygularla ulaşmalıyız.
Bunun için öncelikle tarihimizi bilmeliyiz…