23 Haziran 2013 Pazar
DURAN ADAM
KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
DURAN ADAM
"Kadınyarı deresinden dörtnala biri koptu.Duyulan nal sesleri bütün başları o tarafa çevirmişti,gelişini seyrettik.Olanca hızıyla gelip önümüzde durdu.Bütün his çizgileri silinmiş,hiddet ve kin timsali aslan gibi bir jandarma subayı atıyla birlikte soluyordu.Anlaşılıyordu ki durmadan koşmuşlardı.Hiddetini atına da aşılamıştı.Atı süvarisinin dizgini altında ayaklarını açmış duruyordu, ama bırakıverse diye sabırsızlandığını da açıkça gösteriyordu.Subay hafifçe yana dönerek jandarmalara hitap etti.......Karşısında derhal hazır ol vaziyeti alan jandarmalara gayet kısa ve sert sualler sordu...Beklemeleri emrini verdikten sonra atını Konyaltı tarafına çevirdi. Başından kalpağını fırlattı,tabancasını çekerek atını mahmuzladı."
Hemen anladınız biliyorum..
Antalya'da yaşandı bu olay...
İtalyan işgali altında ki Antalya'da.
İtalyanlar dev savaş gemileri ve ağır silahlı askeri birlikleri ile çıktıkları Antalya'yı kendi toprakları yapmak için işbirlikçilerle birlikte çeşitli kumpaslar kuruyorlar...
Her türlü komplo ve tahrik gırla gidiyor...
İnsanlar ayaklansın , asayiş bozulsun ve Mondros mütarekesi gereği İtalyanlar Antalyayı işgal etsinler...
Yani birileri Türk topraklarına göz dikmiş , yangın çıkarıyor , bomba patlatıyor ve en sonunda...
Durun en sonuna gelmeden önce biraz daha bilgilenelim.
İtalyanlar , korka çekine çıktıkları Antalya'da yarım kalan Frengi hastanesinin bahçe duvarları arkasında orduları için çadır kurup şehrin asayişini bozmak için tertipler içindeyken ;
" Onların bu halini görüp,gezilerini ordugahları önüne doğru yönelten gençlerin bağırırcasına şarkı söyleyip laf attıklarını gördükçe bütün askerlerin yüzlerinden korkuları açıkça okunuyordu.Duvarlar arkasına saklanarak gözetliyor ve adeta muhtemel bir taarruz bekliyorlardı.Bunların tabansızlıkları ile alenen eğleniyordu gençler.."
Birileri önce yangın çıkarır , şehrin erkekleri el birliği ile söndürür.
Sonra bomba patlatırlar....
Şehir her günkü hayatını yaşar ...
Sonunda ....
Dörtyüz mahkumu azılı katillerini silahlandırıp para da vererek sokağa salarlar...
Satın aldıkları gardiyan anahtarı mahkumlara kaptırmıştır güya...
Jandarmaların silahlarının saklandığı yere çıkıp silahları alan azılı katiller kolayca çıktıkları hapisaneden etrafa ateş ederek kaçarlar...
Hapisanenin hemen yanında ki konsolosluk binasında İtalyanlar bu firarı eğlenip gülerek seyrederler..
Bu elleri silahlı dörtyüz mahkum şehrin asayişini bozacak , İtalyanlar Antalya'yı işgal edeceklerdir...
"Bütün his çizgileri silinmiş , hiddet ve kin timsali aslangibi bir jandarma subayı atıyla birlikte soluyordu....Karşısında derhal hazırol vaziyeti alan jandarmalara gayet kısa ve sert sualler sordu.Bu gün dahi en küçük noktasına kadar bu sahneyi zihnimde muhafaza ederim.Beklemeleri emrini verdikten sonra atını Konyaaltı tarafına doğru çevirdi,başından kalpağını fırlattı,tabancasını çekerek atını mahmuzladı.İlk defa gördüğüm bu aslan jandarma subayı Üstteğmen Mülazım-ı evvel Emin bey idi....."
Üstteğmen Emin bey Konyaaltına doğru kaçan mahkumların peşinden gider ve oracıkta en azılıları başta olmak üzere bir çoğunu yakalar...
Türkleri esir alacaklarından , şehri işgal edeceklerinden emin İtalyanlar , neşeyle girdikleri yataklarından 350 mahkumun yakalandığını ,derdest edildiğini ve şehirde asayişin berkemal olduğunu öğrendikleri bir sabaha uyanırlar...
"Sakin , sabırlı ve onurlu direniş ruhu Türklerin genlerinde var" der İtalyanlar...
İngilizler...
Fransızlar...
En çok da komşumuz Yunanlılar bilir bunu...
Diğerleri her seferinde yeniden öğrenseler de .....
Genlerinde fırsatçılık olduğundan ders çıkaramazlar...
Her fırsatta yeniden denerler..
Duran adamın neden durduğunu....
Nasıl ve nereye kadar duracağını her seferinde yeniden yaşarlar...
Oysa bizim tarihimiz aslan gibi duran adamlarla doludur..
Kaynak: Mazlum Adison" ANTALYA'NIN KARA GÜNLERİ " Antalya Büyükşehir Belediyesi Kent Müzesi yayınları...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)