KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
KIBRIS'IN DAĞILAN KİMLİĞİ
Küçücük ,yeşil bir ada ya geleceğimi düşünüyordum.
Kocaman çevre felaketlerinin hepsini birden yaşayan çok uluslu , çok kültürlü , çok dilli bir yere geldim.
Bu gün yerel siyaseti konuşmak düşüncelerini almak için dolaştım.
Kıbrıs'ın sokakları politikadan çok uzak.
Uzak duruyorlar.
Yılan hikayesine dönen politika dan nefret ediyorlar neredeyse.
Bir işe yaramıyor.
Bir sonuca ulaşmıyor.
Bütün belirsizliklerin ve günlük kayıkçı kavgası hakaretlerin nedeni politikaymış gibi algılanıyor.
Bu durumda konuşmak için zorunlu olarak siyasi partilere gittim.
CTP ,Genel başkanlığını Mehmet Ali talat'ın yaptığı Cumhuriyetçi Türk partisi.
Çaylarını içtim ve hararetli bir tartışmanın dinleyicisi oldum.
Neler oluyor? diye sordum.
Hayatlarını ve geleceklerini belirleyen bu sürecin nereye doğru gittiğini merak edip etmediklerini merak ettiğimi söyledim.
Hemen hemen herşeyi konuştuk.
Nereye gidildiği ya da nereye gittiklerinin dışında herşeyi.
Anlaşılan O ki Kıbrıslı Türkler yaşanan sıcak politikanın yakıcı çekiciliğine kapılmışlar.
Kendilerine söylenenlere cevap yetiştirmekten ,bu tartışmanın onları nereye götürebileceğini düşünmeye fırsat bulamıyorlar.
Böl ve götür uygulaması burada da işliyor.
Çok tepkililer.Haklılar da..Hem hakaret konusunda , hem de kendilerinin satılmak üzere oldukları konusunda çok ciddi tepkileri var.
Bu kadar sıcak bir ortamda işin çok derin kısmını görmek ve tartışmak mümkün olmuyor.
Dinliyorum.
Soru sormamı istiyorlar.
Soruyorum.
Hedefleri ayrışmış insanların bir arada yürümeleri mümkün mü?
Önce hafiften duraksıyorlar.
Sonra Kendi kendilerine buluyorlar kendi cevaplarını.
Annan planı oylaması öncesinde aynı mitinglere Ankara'nın verdiği desteğin şimdi neden değiştiğini soruyorlar.
Kıbrıslı bir Türk'ün çizdiği Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına neden şimdi Rum bayrağı dendiğini.
Büyük Ortadoğu Projesinin neresinde olduklarını soruyorlar.
Soruyorum.
Rumlara birlikte yaşayabilecek kadar güveniyormusunuz?
Bıçak keskinliğinde yanıtları.
Bütün bu yaşadıklarımız onlara olan güvensizliğimizden diyorlar.
Türkiye yanlış yapıyor diyorsunuz,Avrupa Birliği doğru mu yapıyor?diyorum.
İçleri burkuluyor.
Rumların verdiği pasaportları var.Dünyanın her yerinde Avrupa Birliği vatandaşı olarak tanınıyorlar.
Ama Kurdukları hatta bir dönem kendilerinin yönettiği Devletleri tanınmıyor.
Kafaları karışmış.
Güvensizlikleri büyümüş.
Tek güvendikleri ,tek dayandıkları güç Türkiye Cumhuriyeti siyaseten hakaret ederek dövüyor onları hergün.
Geriye bir tek Türk Silahlı Kuvvetleri kalmış.
Türk askeri giderse ne olacağını çok iyi biliyorlar.
Ama çözemiyorlar.
Çözemiyorlar.
Gözlerinde ki nefret çaresiz bir endişeye dönüşüyor.
"Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz .
Türkiye bizi tanıdığını bize hakaret ederek değil bize saygı duyarak göstermeli." diyorlar..
Saygıyla ayrılıyorum yanlarından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder