AMATÖR SPORA CAN VERENLER…
REHA İLHAN
Uzun sayılabilecek bir kısa mesaj ile başladı her şey.Yer ,saat , gün verip , heyecan vaat eden bir telefon mesajı…
Amatör spor ruhu ile yüklü bir mesajın sizi nerelere götürebileceğini hiçbir zaman tahmin edemezsiniz.
Sizler daha önce pazar günü sabah saat 10 da başlayacak olan bir futbol maçına davet edildiniz mi bilmem ama bu benim seçtiğim hayat içerisinde oldukça olağan ..
On üç yaşındaki çocukların oynayacağı bu futbol maçının önemi gurubun iki iddialı takımının karşı karşıya gelecek olmasıydı.
Ama bana gönderilen mesajın bence daha önemli tarafı spor yapan çocukları kadar sporu sahiplenen ve destekleyen anne babalardan gelmiş olmasıydı.
Mesajı bana gönderen babaya , bir diğeri eklenip “mesajımızı aldınız mı?” diye soruyor.
Bu babalar bir başka..İnternete girip ‘Google map’ten maçın oynanacağı stadyumun haritasını indiriyor ve yeri bilemeyenlere fakslıyorlar..Harita üzerinde gerekli yön ve yol bilgileri işaretlenerek hem de..
İşte bu kadar istekle ve güçle bağlanılan şey sizin sadece “ amatör spor” dediğiniz şey.
Herkes amatör…Anneler hariç…Onlar hazırladıkları nefis pastalar , kekler ve böreklerle birer profesyoneller.Üstelik gide gele futbolun inceliklerini bile çözmüşler..Hakemin pozisyonlara uzak kalması , ya da düdüğünü biraz geç çalması dikkatlerinden kaçmıyor.Hele “offside” düdükleri…inanılmazlar..
Galiba biraz acele ettim ..Henüz maç başlamamalı..Sabah saat kaçta nerede buluşacağımızı kararlaştırdığım arkadaşımla ve bizi arabası ile “Mustafa Çetinkaya “stadyumuna götüren dostumuz ile yolda en ayıp şakaları yaparak kendimizi maçın heyecanına hazırlıyoruz.
Aracımızı park edip sahaya geldiğimizde , takımların soyunma odalarından hocalarının sesleri geliyor.Belli ki maç öncesi son konuşmaları yapıyorlar.
Tribünlerde on beş kişi kadar seyirci var.
Uzaktan el sallayan ve bizi yanlarına çağıran gurup beni maça davet eden kişilerden oluşuyor.. Şakalaşarak gülüşerek selamlaşıyoruz.Orta saha çizgisinin olduğu bölüme yani tribünlerin en güzel yerine oturuyoruz.Kimisi minder getirmiş , ama biz gazete serip oturuyoruz yerimize..Anneler , babalar ,tanıyorum, bazıları abla , amca, dayı filan hepsi heyecanlı..Arkamda oturan Ercan Boztepe , Can’ın babası yerinde duramıyor.Cebinden çıkardığı kağıdı uzatıyor bana Can’ın takımının yer aldığı gurubun maçlarının dökümünü yapmış.Oynanan altı maçın sonucu.Takımların puan durumu ve biraz sonra kozlarını paylaşacak olan iki takımın önce ki maçlarının skorları yazıyor.Rakip kağıt üzerinde çok daha başarılı görünüyor.Takımlar sessizce sahaya çıkıyorlar.Can’ın takımının antrenörü rakip takımın hocasına kıyasla daha sakin.Çocukları ısınma çalışmasına başlatıyor.Diğer hoca heyecanlı.Soyunma odasında ki konuşmasını tamamlayamamış gibi sporcuları ile konuşmaya devam ediyor.Tribünde bütün bu detaylar anneler ve babalar tarafından görülüp değerlendiriliyor.12 – 13 yaşında ki çocukların heyecanı tribünde giderek büyüyor.Herkes biliyor ki maçı kazanan gurup birincisi olacak.Küçücük yüreklerin kocaman sesleri duyulacak kadar derin ve kısa bir sessizlik oluyor …ve hakemin düdüğü ile maç başlıyor..
Hay Allah Can her zamanki yerinde değil.Hocası onu sol açığa almış.İlk on dakika heyecanla yapılan bu yorumlarla geçiyor.Her iki takımda çok dikkatli..Ama en dikkatli olanlar tribünde oturan anne ve babalar..Sonra maç hızlanıyor.Tribünden yükselen destek sesleri birleşip tezahürata dönüşüyor..Saha da bu seslerle tempolarını arttıran tabii ki Can’ın takımı oluyor.Bu organize tempoya şaşırıp , dönüp tribünlere bakıyorum..Neredeyse dolmak üzere.Her gelen aile önce gelenler tarafından tezahüratla karşılanıyor.Yerleri ayrılmış..Bunun önemini biraz sonra çay ve pasta servisi başlayınca anlıyorum..Herkesin yeri maça getireceği şeye göre ayarlanmış.Çaylar plastik bardaklarda elden ele geçiyor.Arkasından geniş bir sepet içinde kurabiyeler, arkasından cevizli kek.Şekeri az olmuş diyene şeker uzatılıyor.İçimizde sahada ki maç da giderek ısınıyor.Can’ın takımı rakip sahada daha fazla oynamaya başlıyor.İlk çay kazası direkte patlayan topun dışarı çıkması üzerine yaşanıyor.Tribünde yiyecek servisi duruyor.Artık hepimiz maça odaklanıyoruz.Orta sahada sıkışan top Can’ın önüne düşüyor.Can’ın vuruşu rakibe çarpıp 9 numaralı arkadaşına sekiyor..Güzel bir sol vole ile top ağlara gidince en çok biz seviniyoruz.Yorumlar daha bir uzmanlaşıyor.İkinci bardak çaylar ve yeni pasta servisi yapılıyor.Rakip biraz daha istekli oynamaya başlıyor ama Can ve arkadaşları topu orta sahada tutmayı başarıyor.İşte hepimizi üzen an O anda yaşanıyor..Maçta ki birkaç hakem hatası ağır bir cezaya dönüşüyor.. Bir sarı kart ve arkasından ikinci ve kırmızı kartla savunmanın en iyi oyuncusu atılınca tribün hakeme karşı duygularını açıkça dile getiriyor.Sinirler geriliyor.İlk yarı tamamlandığında hepimiz ayağa kalkıp sahadaki mücadeleyi gerçekleştiren çocuklarımızı alkışlıyoruz.Ama tribün desteği ağırlıklı olarak Can’lardan yana..Organize olmanın , bir araya gelip , güçlerini birleştirmenin tadını çıkaran 50 – 60 kişilik bir seyirci gurubuyuz artık.Can’ın dedesi ve babaannesi de geldi.Tezahüratlarla oturdular yerlerine..Can’ın kardeşi Caner önümde oturuyor.Sporcular sahanın karşı tarafında yedek kulübesi önünde yere oturmuş , hocalarının ikinci yarı için verdikleri taktikleri dinliyorlar.İkinci yarı başladığında hepimiz çok gerginiz.Ve yine hepimiz maçın rakip takım lehine döneceğinden eminiz.Oyun Can’ların yarı alanına yıkılıyor.Hay Allah Can yine sol açıkta ..Oysa hocanın onu orta sahaya alacağından çok emindik.Rakip oyucular geride olmanın verdiği heyecanla çok gerginler.Bir iki önemli pozisyonda topu ıskalayınca , savunmadan dönen uzun bir top rakip savunmanın arkasına düşüyor ve 9 numaralı oyuncu hızla koşup kalecinin yanından topu ağlara gönderiyor..Hepimiz ayaktayız..Artık diğer oyuncularında adını biliyoruz..Golü atan Enver büyük alkış alıyor..On kişi kalmalarına rağmen gol atabilen takımın da güveni yerine geliyor.Artık rakip ataklar daha güçlü geri çevriliyor.Uzun toplarla rakip kaleye daha fazla yaklaşılıyor…İkisi kafa vuruşundan üç top daha direkten döndüğünde artık hepimiz maçı Can’ların alacağından eminiz.Rakip takımın oyundan düşmesi ile , Enver yine gücünü gösteriyor, orta sahadan aldığı topla iki savunma oyuncusunun arasından geçip güzel bir vuruşla kalecinin üstünden üçüncü golü atınca hepimiz bir birbirimize sarılıyoruz..Sahadaki oyuncularda öyle..Yedek kulübesinden fırlayan arkadaşları ve hocaları ile saha kenarında bir öbek oluşturuyorlar.Rakip takım çöküyor.Artık tribünler daha rahat ve daha canlı..Maçın dördüncü golü son on dakikada oyuna giren yedek oyuncudan gelince artık sahada izlenecek pek bir şey kalmıyor..İki hoca da sonucu kabullenerek oyuncularını değiştiriyorlar.Amaçları bütün sporcuların oynaması…Ve maç bitiyor….Her iki takım ortada bir birini kutluyorlar..Sonrasında Can ve arkadaşları el ele tutuşup tribüne doğru koşuyorlar..Hepimiz ayakta karşılıyoruz onları..Alkışlar bağırışlar şakalar birine giriyor.Kimse bir diğerinin ne dediğini duymuyor . Ama herkes bir şeyler söylüyor..Çocuklar başarmanın mutluluğunu anne ve babaları ile paylaşıyorlar..Sonra hocaları gelip onlara katılıyorlar bir kez daha selamlıyorlar anneleri…Babaları…
Her şey uzunca bir kısa mesaj ile başlamıştı…
Bir pazar sabahını , çocukları ile birlikte olan, amatör sporun güzelliğini onlarla birlikte yaşayan bu güzel insanlarla geçiriyorum..Çocuklarının soyunma odasından çıkmasını beklerken el sıkışarak ayrılıyorum onlardan…Antalya Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı Metin Bulut ile Amatör evinde buluşacağız..Bu yıl yapacağımız ulusal ve uluslar arası turnuvaları konuşacağız…Can ve arkadaşları Can’ın babasının daveti üzerine birlikte yemek yemeye gidiyorlar..Ben ve Metin Bulut , çay içip sporun gelişmesi için yapmamız gerekenleri belirliyoruz…
Amatör olmak ve amatör kalmanın güzelliğini paylaşıyoruz onunla…
Amatör spora gönüllerini veren , güçlerini veren , Can’larını veren anneler , babalar için neler yapabileceğimizi konuşuyoruz…
Galiba , ne yaparsak yapalım , onların yaptığından fazlasını yapamayacağız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder