KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
GENETİĞİNİZİ DEĞİŞTİREBİLİRMİYİM? ( 2 )
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ KONUŞUYOR
Antalya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Tuncer ile Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları konuşuyoruz.
Önce kendisinin genetiğine yönelik bir saldırı ile karşılaşacağını sanıyor ve geriliyor.Çünkü söze ben dersimi çalıştım diye başlıyorum.
Yani genetik modifikasyonu yaptım yapacağım gibi.
Oysa 39 derece sıcaklıkta antreman yaptıktan sonra mecnun kıvamında susuz ve yorgunum.
Zaten O da hemen anlıyor bu durumu ve konuşmamıza başlıyoruz.
Ziraat Mühendisleri Odası Anadolunun endemik bitki türlerinin genetik yapısının çıkarılması ve korunmasından yana diyor Vahap bey.
Bu tür genetik modifikasyonların iddia edildiği gibi verim artışı sağlamadığını sayılar ve ülkeler ölçeğinde anlatıyor.
Anlıyorum ki O da dersine çalışmış.
Söyleşi akıcı kıvamında hızla ilerliyor.
Biyogenetik varlıklarımızın korunması ve insanların GDO ürünlerine karşı uyarılmaları gerektiğini özellikle vurgulayan Vahap Tuncer'e can alıcı soruyu sormaya karar veriyorum.
Sözün gelişi can alıcı yoksa kimsenin canına filan kastetmişliğim yok.
" Anadolu endemik bitkilerinin envanteri varmı?.Sizin Oda olarak böyle bir çalışmanız varmı ?
Yanıt ne yazık ki "yok "...
Peki bu çalışma yoksa 1300 kadar olduğu sanılan yurdumun lezzetli sebze , meyve ve güzelim bitkileri nasıl korunacak.
Yani konunun GDO yanlısı yada karşıtı olmaktan çok topraklarımızda yetişen ve bizi yetiştiren varlıklarımıza sahip çıkma sorunu olarak algılanması gerekiyor.
Oysa GDO konusu belki Antalya gündeminden çok uzakta ama hararetli bir tartışmadan çıkıp inançlı bir savaşa dönüşmüş durumda.
21. yüzyıl Dünyasının en etkili silahı ile karşı karşıya olabiliriz.
Ne demişti Henry Kissinger...Mekik diplomasisi arasında.
Petrole hakim olursanız enerji bölgesini , gıdaya hakim olursanız Dünyayı yönetirsiniz.
Hımmm...derin nefes alma zamanı.
1960 lı yıllarda 1. yeşil devrim yapıldı ve hibrit tohumlar üretildi.
Zararlılara ve hastalıklara dirençli bitki türleri birleştirilerek verimli ve güçlü tohumlar elde edildi.
Dünya bayram yaptı.
Çok değil bir kaç yıl sonra hibrit tohumdan yeni tohum alma dönemi sona erdirildi.
Çiftçi her yıl yeniden tohum almak zorunda bırakıldı.
Çünkü hibrit tohum artık tohumluk ürün vermiyordu.
Pazar Hibritçilerin eline geçmişti.
Şimdilerde bu pazar kavgası çok şiddetlendi.
GDO cular Hibritçilere karşı...
Biyo genetikçilerin yapabileceklerinin sınırı yasalarla tanımlanmış değil.
İnsan üzerinde olmamak koşuluyla bu tür deneme ve üretim mümkün.
Pamuk , mısır , soya ve Kolza bu gün dünya da yaygın bir şekilde GDO ürünü olarak üretiliyor ve tüketiliyor.
Patates , Pirinç , domates gibi ürünler henüz pazara sürülmedi and GDO olarak tohumlandı.
Soğuğa dayanıklı somon üzerinde çalışılıyor.
GDO yanlıları ürünlerin zararlı etkilerinin tesbit edilmediğini ve üzerinde tüketiciyi uyaran bir etiket ile satışının mümkün olduğunu söylüyorlar.
Avrupa Birliği mevzuatı bu eksen üzerine kurulu ekim ve tüketim etiketleme yöntemi ile yapılıyor.
Kuşkusuz laboratuvar deneyleri ile birlikte .Her ürün analiz ediliyor inceleniyor sonra kullanıma sunuluyor.
Ülkemiz Biyogüvenlik yasasını çıkarmakta çok zorlanan bir hükümete sahip.
4 yıldır AB müktesebatında var olan yasa ve yönetmeliklere uygun bir yasa hazırlanamadı.
Ama GDO lu ürünlerin ülkemizde tüketildiği yalanlanmayan bir sav.
Ziraat Mühendisleri Biyogüvenlik yasasının taslağının hazır olmasına karşın kendilerinden ve Tabib odalarından görüş istenmemiş olmasının şaşkınlığındalar . Fakat bu yasanın bir an önce çıkması gerektiğini söylüyorlar.
Vahap Tuncer çok net olarak GDO uygulamasının insanlar üzerinde ki olası etkilerinin bilinmemesinin önemi dışında uygulamanın hiçte söylendiği gibi verimi arttırmadığını ve ilaç kullanımını azaltmadığını söylüyor.
Doğanın doğal dengesi ile bu kadar pervasızca oynanmasının da hiç doğru olmadığını düşünüyor.
Havada raporlar uçuşuyor.
Şimdilik bunların tohum pazarı kavgası yapan şirketlerin manüplasyonu olduğunu düşünüyorum.
Bilimsel kurulların raporları dışında sahte raporlar olması galiba günümüzün siyasal yapısına da uyuyor.
Konu , üzerinde daha çok yazı yazılacak kadar karmaşık ve tartışmalı.
Olan bu arada hiç bir şey bilmeden yiyip içen biz anadolu çocuklarına oluyor.
Birde Anadolumun tüm doğal değerlerine...
Bilgi notu 1 : Tarımsal biyoteknoloji, gıda üretiminde kullanılan ekinleri daha verimli kılacak ya da ürüne istenilen özellikleri kazandıracak genetik değişiklikleri sağlayan teknolojidir. Ekinlere, kuraklığa ve aşırı soğuklara karşı direnç ve daha yüksek verim gibi sahip olduklarından farklı yeni ve yararlı özelliklerin kazandırılması, çaprazlama gibi geleneksel yöntemlerle yüzyıllardan beri yapılmış olan bir uygulamadır. Hatta şu anda tükettiğimiz besinlerin çoğunun genetiği ilk halinden farklıdır. Ancak bu uygulamanın, seçilmiş olan belirli bir genetik özelliğin bir organizmadan diğerine aktarılması yoluyla yapılmaya başlanması modern biyoteknolojinin gelişimiyle mümkün olmuştur. Bu yeni ve gelişmiş sistemlerin kullanılmasıyla ekinlere yeni özelliklerin kazandırılması daha kesin ve seçici bir hale gelmiştir. Ayrıca modern biyoteknolojiyle, ekinlerin hastalıklardan ve bitki öldürücü faktörlerden korunması, böcek ilaçmasının gerekliliğinin azaltılması, gıdaların besin değerlerinin yükseltilmesi gibi yararlar da sağlanmıştır.
Kaynakça: Biotechnology Industry Oganization.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder