KÖŞE TAŞI REHA İLHAN
DOĞANIN GÜZELLİĞİ
Doğanın sert ve acımasız güzelliğini buldum.
Toros dağlarının kızıl doruklarındaydı.
Siirt’in dağlarında.Sert keskin acımasız kayalardaydı.Çelik mavisi kayaların arasından akan su saygıyla geçiyordu altlarından.
Su , binlerce yıl akıp geçtiği yerlerde ki kayaların rengini almıştı sanki.Çelik mavisiydi.
Doğanın Sert ….acımasız….dingin ve dirençli güzelliğini gördüm …
Ulaşılamaz denilen uzaklarda…Buldum onları.
Dokunulamaz denilen yüksekliklerde…
İstediğimde ulaşabileceğimi , uzandığımda dokunabileceğimi….
Anladığımda sevebileceğimi…Bildim…
Yine sahnedeydiler.
Bu kez fark edilmişlerdi.
Yine uzaktaydılar…Dokunulamazlardı yine..
Fark edebilen çok az insan bile onları uzak ve dokunulmaz buluyordu.
Oysa onlar…Doğanın zarif ve kırılgan tarafıydılar.
Hayatın kenarında ,kendilerini uzakta görenlere göstermeye çalışıyorlardı güzelliklerini.
Seslerini , yeteneklerini ,istekliliklerini.
Büyükşehir belediyesi bu inancın ve gücün birazını fark etmişti.
Uzaktan…Kenarından bakıyordu bu büyük hayata..
Olsun..
Başarmışlardı…..Fark edilmeyi , görünmeyi başarmışlardı.
Daha kalabalıktılar sahnede.Daha istekli daha mutlu.
Bu zarif ve kırılgan güzelliği yüreğinde en çok hisseden kişiye , öğretmenlerine daha yakındılar.
Başardıklarını birbirleriyle daha çok paylaşıyorlardı şimdi…
Onlar Antalya Engelliler Korosu diyorlardı kendilerine..
Ben “Doğanın kırılgan çiçekleri”.
Koro şefi Hülya Bostanoğlu’na çiçekler veriyorlardı konser sonrası.
Ardı arkası kesilmiyordu sevginin…Mutluluğun …Başarmış olmayı paylaşıyorlardı konsere gelenlerle.
Öğretmenleri de kendisine verilen çiçekleri paylaşıyordu …
Benim payıma üç güzel papatya düştü…
Üç güzel papatya….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder